Nazan ALPTEKİN

Nazan ALPTEKİN

Mail: nznalptekin@gmail.com

İNŞA VAKTİ

Yazı yazarken en zorlandığın şey ne deseler kesinlikle hemen cevap verip “başlık” derim. Aslında başlık atmanın bir suçu yok bu zorlukta, zor olan ayda bir yazmak zorunda kalmak ve aklında bir sürü konu varken hepsini toparlayıp tek bir yazıya dökmek. (Değerli yöneticilerimize dergimizin 15 günde bir çıkmasını teklif ediyorum.)


Bu ay yazmak için bir konu planlıyorum ama ardından başka bir fikir gelip bir öncekinin üzerine çörekleniyor. Onun üzerine başkası ve diğeri derken hepsi murdar oluyor. 


Bugün okulda bir veli ile görüşüyordum. Oğlunun çok başarılı ve azimli olduğunu fakat test sınavlarında başarısız olduğunu söyleyip dakikalarca dert yandı. Ben psikolojik danışman değilim ama öncelikle bir anne ve yıllardır eğitimin içinde olmamdan dolayı az çok durum tahmini yapmaya başladığımı söylersem sanırım haddimi aşmış olmam. Aslında durum da ortadaydı. Tek soru sordum ve neden ortaya döküldü. Öğrenci temkinli bir kişiliğe sahipti ve yanlış yapmaktan korkup arada kaldığı şıklar içinde seçim yapamıyordu. Ve sınav sonuçları olması gerekenden kötü geliyordu. Kişilik ne kadar çok hayatımızı etkiliyor ve yaptıklarımız karşımızdakilerce nasıl da algılanamayabiliyordu. 


Görsel zekâ diye bir şey var. Bendeki durum da tam olarak bu. Gördüğümü, gittiğim yeri, baktığım şeyi veya elimde kalemle kâğıtla dinlediğim konuyu asla unutmuyorum. Öte yandan hiçbir rakamı aklımda tutamam. Ne fiyatları, ne özel günleri bana sormayacaksınız. Asla zihnimde bunlara kalıcı yer açamıyorum. İşte bu halimi 10 yaşımdayken keşfeden teyzem bana renkli ince pelür kâğıtlarından müsvedde defteri yapmıştı. Hem renkler beni cezbediyordu hem yazarak algılayabiliyordum. O güne kadar yapamadığım tüm matematik soruları sanki düğümünden kurtulmuş ip gibi zihnime boşalıvermişti. 

Çocukları ebeveynler ve yakın çevre şekillendiriyor aslında. İnşa etmek de diyebiliriz buna. Peki ya büyükler? Büyümüş ama inşa edilememişler veya yanlış inşa edilip tadilat gerektirenler ne yapacak? Yaptığımız ya da yapmadığımız her şey bizim inşamızdır. Ya eksik oluruz ya yaptıklarımız doğru değilse yanlış. Bununla ilgili çok güzel bir örnek var: “Yaşlı bir marangozun emeklilik çağı gelmişti. Patronuna işten ayrılarak artık ailesi ve torunlarıyla zaman geçirmek istediğini söyledi. Bunun üzerine patronu marangozdan son bir isteği olduğunu ve ondan son kez bir ev yapmasını istediğini söyledi. Marangoz kabul etti ve işe girişti. Fakat gönlü artık işte olmadığı için baştan savma bir işçilikle ve kalitesiz malzeme kullanarak evi bitirdi.


İşini bitirdiğinde işveren, evi gözden geçirmek için geldi. Dış kapının anahtarını marangoza uzattı. “Bu ev senin” dedi, “Sana benden hediye”. Marangoz şoka girdi. Bu nasıl olur diye düşündü. Bu son diye bir an önce bitirmek için yaptığı evin kendisinin olduğunu öğrenince çok utandı. Bu evin kendi evim olduğunu bilseydim hiç böyle yapar mıydım diye düşündü ve o anda yaptığı hatanın farkına vardı. Bir başkası için yaptığı iş aslında kendi kullanacağı standartların çok altındaydı.”


Sonuç olarak siz de kendi hayatınızın marangozusunuz. İş ki inşa etmenin farkına varın. Her gün bir çivi çakar, bir tahta koyar ya da bir duvar dikersiniz. Hayat bir “Kendini İnşa Etme” işidir.


Başkaları için yaptığımızı düşündüğümüz olumlu ya da olumsuz her şey bizim kendi hayatımızı inşa eder. Hayatımızın güzelliği de çirkinliği de bizim eserimizdir.


Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin... Şimdi kendimizi (yeniden) inşa etme vakti…


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar