İnanç ve Azmin Zaferine Ulaşmış İki Portre

Cumhuriyetin ilk kuşak sanayicilerinden,Türkiye’nin öncü girişimcilerinden Sabri Ülker geçtiğimiz günlerde hakka yürüdü. Ölüm haberini aldığımda çok farklı duygulara kapıldım sizlere hangisiyle başlasam derken şu reklam sloganı zihnimde yankılandı durdu  ‘’Akşama Babacığım Unutma Ülker Getir.’’ Benimle yaşıt birçok insan bu reklam sloganıyla büyüdük. Evet Kırımdan çok güç koşullarda Türkiye’ye göç ederek zor şartlarda Tahtakale’de küçük bir büsküvi atölyesiyle başlayan bugün kendi kulvarında lider firmaların kurucusu yakından tanıyanların ifadesiyle hamiyetperver güzel insan Sabri Ülker de bu dünyadan göçtü gitti. Tüm bunlar olurken geçen aylarda da bu sütunlarda ismini zikrettiğimiz Türkiye’nin bahtsız Nurilerinden Nuri Demirağ da Sabri Ülker gibi zor şartlarda Tahtakale’de ticarete başladığını da hatırlatmak isterim. Sivas Divriği de başlayan hayatı çok küçük yaşta babasının ölümü ile zor şartlarda geçen eğitim hayatında başarılı olan Nuri Demirağ. Liseyi bitirdikten sonra Ziraat bankasına 17 yaşında memur olur. Kangal ve Koçgiri de yapmış olduğu memurluğu sırasında hem çalışkanlığı hem de insani yaklaşımları sonucu bölgede çok sevilir. Daha sonra Maliye kadrosuna geçer ve İstanbul’a gelir burada çalışkanlığı ve dürüstlüğü sayesinde bürokraside yükselir fakat devir mütareke yıllarıdır içine sindiremediği birkaç olay olur bu yüzden memuriyetten istifa eder ve çok az bir sermaye ile ticarete atılmağa kara verir. O yılları zihnimizde canlandırabilirsek yaşanan sıkıntılara rağmen ne kadar ümit var ve azimli bir şahsiyet olduğunu firmasına verdiği isimden anlayabiliriz. Ayrıca bilgi olarak aktarayım Nuri Beyin ilk işi Sigara kağıdı ve kırtasiye malzemeleridir. Firmanın kapısında büyük harflerle şu yazıyı koymuştu ‘TÜRK ZAFERİ SİGARA KAĞIDI’

Bu aralar gündemimde olan tahsilatlı bir şekilde tanımak istediğim bu değerli şahsiyeti Ziya Şakir’in kaleminden Akılfikir yayınlarından çıkan ‘’Nuri Demirağ Kimdir ‘’ kitabını bir solukta okuyunca daha iyi tanıdım. Soyadında anlaşıldığı gibi ülkenin demirağlarla örülmesinde en büyük katkıyı sağlayan 1000 km üzerinde demiryolu yapmış, yol inşa etmiş (Fevzipaşa-Dıyarbakır,Afyon-Antalya,Sivas-Erzurum,Eceabat-Havsa ) ayrıca Bursa Sümerbank Merinos, Karabük Demir Çelik, İzmit Kağıt Selülöz, Sivasta Çimento Fabrikalarını ve İstanbul da Hal Binasının müteahhidliğini yapmış. Uçak fabrikası kurmuş, uçaklar uçurmuş. Bunları 2000’li yıllarda değil 1940 yılların şartlarıyla imkanlarıyla yapmış. İnsanın bunları okudukça ve bildikçe yüreğinin yanmaması, üzülmemesi mümkün değil.

Bu ülke için taş üstüne taş koyarak, sürekli projeler üreterek ve bunları gerçekleştirmiş ve hayatı buna göre şekillendirmiş bir şahsiyet olan Nuri Bey’in başarısında kendine göre belirlediği sakıncalı alanları aktarmak istiyorum.
 
1) İŞRET (Nuri bey hayatının hiçbir döneminde içki kullanmamıştır.)
2) KUMAR (Hiçbirzaman kumar oynamamıştır. Bunu hayatını anlatırken annesinin üzerindeki eğitici etkisine güzel bir örnek olarak bir anı anlatır. ‘’Çocuktum sokaktan bir iskambil kağıdı buldum ve eve getirdim annem bunu görünce çok hiddetlendi ve elimdeki kağıdı yere atmamı söyledi bu kağıdıda elini sürmeden çöpe attı ve benide gözlerinde kirlenmiştir o melun şeyi gördün diyerek ellerimi gözlerimi yıkadı kumar konusunda annemin büyük tesiri
olmuştur ‘’der)
 
3) İFFETSİZLİK (Mesut ve disiplinli bir aile reisidir.)
4) EĞRİLİK
5) TEMBELLİK
6) ZULÜMKARLIK
 
Başbakanlık ta yapmış olan Prof.Dr. Sadi Irmak Uçak fabrikasını ziyaretinden sonra kendisiyle ilgili bir makalesinde şöyle demektedir ‘’Paraya gelince.. Vakıa milyonlara sahiptir. Fakat servetini küplere doldurup hesabını yapacak ve arttığını görmekle zevk alacak bir yaradılışta değildir.. Onun nazarında servet milletin emanetidir ki, ancak millet emrinde, millet işlerinde kullanılması lazımdır. O servetini bu yolda kullanabildikçe mesut olmuş, istediği nispette hizmetten mahrum kaldığı zaman keder duymuştur. Sivas –Erzurum hattında kazandığı milyonlarla değil, ecnebi şirketlerin teklif ettikleri fiyatlardan kırdığı ve Devlete kazandırdığı milyonlarla övünmektedir.’’

İşte bu tiğniyete olan Nuri Demirağ bu ülkenin geleceğinin kendi sanayisini kurmaktan geçtiğini o yıllarda görmüş hatta bu günlerde yerli otomobil markamız olsun şaialarını işittikçe bu muhterem zatın 1940’lar da kendi yerli uçak sanayimiz için bütün servetini harcadığını okudukça ağlayarak ayağa kalkıp bu zatı alkışlamak istiyorum. Ve tabiî ki yerli uçak sanayimizin gelişmesine balta vuran körpe fidanken bunu engelleyen içimizdeki hainlere de beddua etmeden de kendimi alamıyorum... Neden mi? Bugünkü Yeşilköy havalimanın arazisi bu şahsa aittir ve o zamanın iktidarı tarafından el konulmuştur. Ben yazıma Beşiktaş’daki şu an deniz müzesi olan (buraya da el konulmuştur) Nuri beyin Fabrika binasını duvarına yazdırdığı şu pano ile bitireceğim.

‘’Bu millet, insan kudretinin yaratabileceği her faydalı şeyi, memleketi için düşünmeğe, düşündüğünü yapmaya, başarmağa kadirdir. Yapamamak, ‘yapamadım, yapamam demek, benliğimden, varlığımdan geçtim. Aczimi, zaafımı, hiçliğimi kabul ettim’ demektir.’’