Osmanlı İmparatorluğu’nun en ilginç, en çok tartışılan padişahı ne Fatih Sultan Mehmet’tir, ne de Kanuni Sultan Süleyman, ne de IV. Murat’tır. Bu isim hepimizin de tahmin edeceği gibi Sultan II. Abdülhamit’tir. Hani bazılarına göre Kızıl Sultan bazılarına göre ise Cennet Mekan Sultan II. Abdülhamit Han…
Merhum Ulu Hakanla alakalı o kadar çok farklı insanlardan farklı görüş ve eleştiriler gelmiştir ki sağlıklı bir değerlendirme yapmak çok zordur. Genel olarak dindar ve pan-islamist bir kişilik olarak bilinen Sultan II. Abdülhamit 1908 yılında tahttan hal edilirken (indirilirken) ona sadece karşıt fikirli, anti-islamcı, meşrutiyetçi, milliyetçi gruplar – muhalifler değil çok enteresandır yine kendisi gibi İslamcı olan Eşref Edip, Said-i Nursi ve Mehmet Akif gibi düşünürler de ona muhalif olmuştur. Sultan II. Abdülhamit’i istibdatla suçluyorlardı. Bu kadar ittifak halinde bir kompozisyon çıkmıştı Sultan’ın karşısına. Beklenen oldu ve Sultan tahttan indirildi. Aradan on yıl geçmedi 1918 yılına gelindiğinde Sultan II. Abdülhamit döneminde Cezayir’den Hazar Denizi’ne, Hicaz’dan Adriyatik Denizi’ne kadar uzanan yirmi milyon m2 yakın Osmanlı İmparatorluğu bugün 780.000 km2’lik alana çekilmişti bile…
Sonra yerine Genç Türk Devletimiz kuruldu. Doğru-yanlış bir çok iş yapıldı. Hepsini günün şartları içerisinde değerlendirmeliyiz.
Ancak aradan geçen yıllar bırakın İslamcı Mehmet Akif’i, Said-i Nursi’yi kendisine en çok düşman ve muhalif olanların başında gelen Rıza Tevfik gibi bir pozitivist bile onu mumla aramıştır. Yani Sultan II. Abdülhamit’e sadece kendini seven dindarlar ve siyasi İslamcılar değil karşıt muhalifler bile ağıt yakmışlardır. Bakın Rıza Tevfik ne diyor arkasından yıllar sonra;
Tarih adını andığı zaman
Sana hak verecek ey koca Sultan
Bizdik utanmadan iftira eden
Asrın en siyasi Padişahına…
Padişah hem zalim, hem deli dedik
İhtilale kıyam etmedi dedik
Şeytan ne dediyse biz belli dedik
Çalıştık fitnenin irtibahına
Divane sen değil meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz.
Sade adi değil, edepsizmişiz,
Tükürdük atalar kıblegahına.
Evet onu istibdat uygulamakla (yani müsteblitlikle-baskıcı rejimle) suçlayanlar; onu tahttan indirdikten sonra İstanbul cadde ve sokaklarını dar ağaçları ile donatmışlardır.
Bakın Batıcı ve modernistliği ile bilinen şair – mütefekkir ve hariciyeci Abdülhak Hamit Tarhan onun hakkında ne yazmıştır;
Ya Rabbi Zülcelal-ü eya Halike-i beşer
Senden gelür bu aleme madam hay-ü beşer
Sultan Hamid-i adile takdir-i hayr kıl
Sultan Hamid’e malikü memlük olan bu halk
Hiçbir zaman da behyemez rehberi diğer…
Ya Süleyman Nazif’in sözlerine ne demeli;
Kaç zamandır gelmişken yade biz…
İşte geldik senden istimdade biz…
Öldürürler basarsak feryada biz…
Padişahım hasret olduk eski istibda da biz…
Şimdi bu yazıyı neden yazdım? Değerlerimize, cevherlerimize elimizde iken kıymet verelim. Sahip çıkalım. Bugünde 100 yıl sonra bir Abdülhamit kadar iş yapan, çığır açan bir lider gelmiş… Onun sağ iken kıymetini bilelim. Korkarım arkasından onunda bol bol şiir ve ağıt yakarız.
Facebook Yorum
Yorum Yazın