HZ. RABİA-TÜL ADEVİYYE

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır… Sezai KARAKOÇ


Adını verdiği meydana, kaderini de veren bir hanım evliya Hz. Rabia…
”Birgün Hasan-ı Basrî hazretleri kendisini ziyârete gelmişti. Kulübesinin kapısında, zenginlerden birinin ağladığını gördü:

"-Niçin ağlıyorsunuz?" diye sordu.

O zengin;
"-Zühd ve kerem sâhibi şu hâtun olmasa, halk mahv olur. O, zamânın bereketidir. Allahü teâlâ bizi, bir çok belâ ve sıkıntılardan onun hürmetine muhâfaza etmektedir. Ona bir mikdar yardımım olsun diye şu keseyi getirdim. Fakat kabûl etmez diye ağlıyorum. Bunu ona verseniz, belki sizin hatırınız için kabûl eder" dedi.

Hasan-ı Basrî hazretleri içeri girip olanları bildirince, Râbia-tül Adeviyye buyurdu ki:
 
"-Ben bu dünyâlıkları bunların hakîkî sâhibi olan Allahü teâlâdan istemeğe utanır iken başkasından nasıl alırım? Allahü teâlâ bu dünyâda, kendisini inkâr edenlerin bile rızkını verirken, kalbi O'nun muhabbetiyle yanan birinin rızkını vermez mi zannediyorsunuz? O kimseye selâmımızı söyle. Kalbi mahzûn olmasın. Biz Allahü teâlâdan başkasından bir şey almamaya ahdettik.”

Bu meydanlarda inkişaf  eden Hz. Rabia’anın hayatı, fakirliği, onurlu duruşu ve yalnızlığı, Rabbim, haklı davalarında, haksızlaştırılan, Adeviye meydanındaki tüm kardeşlerimize yâr ve yardımcı olsun inşaAllah…

Bir gün Hz. Rabia’ya sordular ki: "Ölümü arzu ediyor musun?" Buyurdu ki: "İnsanlardan birine karşı bir kabahat işlemiş olsam, o insanla karşılaşmaktan utanırım. Halbuki Allahü teâlâya karşı olan kabahatlerimiz o kadar çok ki, huzûruna varmayı (ölümü) nasıl arzu ederim?"

"Yâ Rabbî, dünyâda, bana neyi takdir etmiş isen onların hepsini düşmanlarına ver. Âhirette benim için hangi nîmetleri ihsân etmeyi takdir etmiş isen onları da dostlarına ver. Ben sâdece seni istiyorum."

"Yâ Rabbî, eğer sana ibâdet etmem Cehennem korkusu ile ise beni Cehennem'e at. Eğer Cennet'e girmek ümidi ile ibâdet ediyor isem, Cennet'ini yasak eyle. Eğer sırf, senin rızân için ibâdet ediyor isem, bâkî olan Cemâlin ile müşerref eyle."

Dualarıyla farklılığını ortaya koyan bu Allah dostu hanım, tarih sayfalarında bir devrimin kalbine adını yazdırıyor, ölümünden yüzyıllar sonra….

Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer ve namazını bitirdikten sonra şöyle bir duada bulunur.
“-Ya rabbi (cc) şu vakitte bir çok kimse uyudu, bir çoğu sevdiğine gitti, ben de sana geldim, çünkü benim sevdiğim sensin.” Sonra  seccade üzerinde zikir çekerken uyuyakaldı.

Bir hırsız girdi evine biraz sonra, bakındı sağına soluna oldukça az ve eski eşyaların olduğu fakir birinin eviymiş bu ev diye düşündü. Ama bir kaç parça eşya almadan çıkmak olmaz diye düşündü. Torbasına doldurduğu bir kaç parça eşya ile tam evden çıkacakken birde baktı ki kapı yok !  Az önce girdiği kapı hiçbir yerde yoktu, her yer duvardı.
Aldıklarını bıraktı ve tekrar çevresine baktı, kapı orada duruyordu.
Tekrar torbasına doldurdu eşyaları ve tekrar baktı ki kapı yine yoktu! Bu işlemi tam 3 kez tekrarladı. Tam o esnada duvarlar dalga dalga yarılarak dedi ki ;

“Ey hırsız ! Seven uyudu ama sevilen ayakta !” . . .

Bu ve buna benzer pek çok menkıbe var Hz. Rabia’nın hayatına dair. Bu birkaç satırı okumak bile kâfi bu AŞK dolu hayatı anlayabilmek için. Bugün Adeviye meydanında, bu ruh, Rabbine yönelmiş, el açmış, O’ndan istemekte, O’ndan beklemekte… Bu halk, Nil nehrinin hayat verdiği Kahire’de O’ndan gelecek yeni bir hayata el açmış, boyun bükmüş sessiz çığlıklarıyla beklemekte dünyanın gözleri önünde…
Rabbimin ayet ve müjdeleriyle ayakta duran, Sabahları kıyamda iken, ellerinde Kur’an ile şehit edilen bu yüzbinler Hakk’a yürürken, dünya Müslümanlarının gidecek yeri neresi bunu anlamak mümkün değil. Bu onurlu ve haklı davalarında, dualardan başka hiçbir desteği olamayan bu fakir de ancak  Rabbinin merhametine sığınıyor, sizleri ve tüm vicdan sahibi kardeşlerimi zulmün gölgesinde yaşayan bütün kardeşlerimiz için bu Rahmet Ay’ında  duaya davet ediyorum…Gücün kıblesi değişir ama vicdanın kıblesi asla… Zira vicdanın sesi Allah’ın sesidir… “Vicdanın senin kıblendir, kaybetme!” diyen Kanuni Sultan Süleyman Han gibi…

Rabbim Bayram Sevincimize bütün vicdan sahiplerini ortak eder inşaAllah… Kalbi selamlar