“Anlayış, sahibine yaşam kaynağıdır” Kral Süleyman
Hoşgörü; toplumu meydana getiren bireylerin değer yargıları, inanç ve davranış farklılıklarına rağmen uyum içinde bir arada yaşayabilme sanatıdır. Farklı düşünce, inanış ya da yaşam tarzlarına gösterilen saygı ve tahammüldür.
Hoşgörü erdemlerin en güzeli ve en soylusudur. Bu ruhsal durum olmadıkça hiçbir şey mümkün değildir. Hoşgörü tüm insani ilişkilerde en önde gelen şeylerden birisidir. Hoşgörü hiçbir fikri reddetmez ve kötü ile anlaşma yapmaz. Hoşgörü; başkalarından nefret etmeden onların sizin gibi düşünmediklerini kabul etmek demektir.
Hoşgörü için sanırım öncelikle dinlemeyi öğrenmek gerekiyor. Karşımızdakini dinlemeden anlamamız mümkün olamayacağı için sakin bir şekilde, ilgiyle ve sevgiyle dinlemenin öncelikle çok önemli olduğuna inanıyorum. Dinlemek bir erdemdir, acaba birbirimizi ne kadar dinliyoruz? İşe buradan başlamak gerekiyor herhalde diye düşünüyorum.
Dinleme--} Anlama--} Muhakeme etme--} Cevap Verme prosesinde öncelikli olan dinlemedir dikkat edersek.
Hoşgörü için önce karşımızdakini dinleme sanatının önemini vurguladık ama tabi ki bu yeterli değil. Hoşgörünün oluşması için en büyük şey sevgi ve saygıdır. Sevgi ve saygının olmadığı bir durumda Hoşgörünün oluşması beklenemez. Sevgi ve saygı olduğunda Hoşgörü soyut bir kavram olmaktan çıkıp somuta yani yaşayan canlı bir kavrama dönüşür.
Hoşgörüyü piramidin tepesindeki bir yer olarak düşünürsek, burada olabilmek için;
– Sevgi
– Saygı
– Bilgi
– Sabır
– Alçakgönüllülük
– Dürüstlük
– Esneklik
– Önyargısızlık
– Dinleme
– Anlayış
basamaklarını çıkmamız gerekir diye düşünüyorum.
Hoşgörüyü uzlaşma – katlanma – uyum çabasından ayıran tek şey sevgidir. Hoşgörü çiçeği sadece sevgi bahçesinde açar.
Hoşgörü insanlığın kurtuluşunu sağlayabilecek en büyük erdemdir. Goethe; “İnsanları birleştiren duygular, ayıran da fikirlerdir. Duygular insanları bir araya getiren bağlardır, fikirler ise çeşitlilik prensibinin temsilcisidir ve bu yüzden insanları çeşitli gruplara ayırırlar. Gençliğin dostluğunu meydana getiren duygulardır, yaşlılığın hiziplerini de yaratan fikirlerdir. Eğer bunların vaktinde farkına varabilir ve başkalarına daha hoşgörülü bir gözle bakacak şekilde düşüncelerimizi eğitebilirsek daha barışçı bir karaktere sahip olur ve fikirlerin dağıttığı insanları duygu bağları ile bağlamaya muvaffak oluruz” diyor.
Neden Hoşgörüye ihtiyacımız var ?
İnsanların; Düşündüğü --} Söylemek istediği--} Söylediğini sandığı --} Söylediği--} Karşısındakinin duymak istediği--} Duyduğu--} Anlamak istediği --} Anladığını Sandığı--} Anladığı arasında farklar vardır. Dolayısıyla insanların birbirini yanlış anlaması için en az 9 ihtimal vardır. İşte bu yanlış anlama olasılığına karşı hoşgörüye ihtiyacımız var.
“Başkalarının bizi kızdıran tarafları kendimizi anlamaya yol açar” diyor Carl Gustav Jung.
Eğer karşımızdakini hoşgörü içersinde dinler ve anlarsak bu kendimizi daha iyi anlamaya ve geliştirmemize yardımcı olur. Karşımızdakilerin bize aynalık yaptığını anladığımız gün kişisel gelişimimizde önemli bir kapıyı araladık demektir sevgili dostlar.
Bir ağacın yapraklarının renklerinin ve biçimlerinin bile farklı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Farklılık ve çeşitlilik bir evrensel yasadır, bu nedenle çeşitli düşünceler, akımlar, görüşler olmasından daha doğal bir şey olamaz. İnsan bir yandan çevresindekilerle bütünleşmek isterken diğer yandan da kimseye benzememek için çaba sarf eder. Bu kadar çeşitliliğin birlikte hareket etmesi, çatışmadan uzaklaşarak yaradılış amacına doğru kendi yollarına devam etmesi için hoşgörüye ihtiyacımız var. Bugün insanlar, toplumlar, uluslar, mezhepler, dinler ve siyasi ideolojiler arasındaki çatışmalar sonucunda yaşanan stresler, üzüntüler ve ızdırapların ortadan kalkması veya en aza indirilmesi ancak ve ancak hoşgörü ile mümkündür.
Hoşgörü düşüncesi inanç özgürlüğü hakkına sahip olma mücadelesinden doğmuştur. Hoşgörü dini alanlarda olduğu kadar siyasi, giderek her türlü fikir alanında kendini göstermeye ve kabul ettirmeye başlamıştır. Bireysel hoşgörü toplumsal hoşgörüyü meydana getirir.
Hoşgörü;
- Tekamül etmeyi öğretir,
- Kaynağı sevgidir,
- Geliştiricidir,
- Kişiyi adil ve güçlü yapar
- Akıl ve hislerin birlikte denge kurduğu disiplindir,
- Sabırdır,
- Şefkat ve merhamettir,
- Bağışlamadır,
- Kin ve garez duymamadır,
- Nezaket sahibi olmadır,
- Nefse Hakimiyettir.
Hoşgörü;
- İnsanların her alanda ve durumda eşit olmalarını benimsemez ve prototip bir insanı yaratmayı amaçlamaz,
- Sonsuz bir kayıtsızlık ve vurdum duymazlık değildir,
- Miskinlik değildir,
- Aciz olmak değildir.
Hoşgörü akılla başlar dürüstlükle devam eder. Hoşgörü gerçeğe karşı aldırmazlık veya gerçeği savunmada zayıflık değildir.
Hoşgörü doğuştan bireylerde bulunan bir özellik olmayabilir, pek çok şey gibi öğrenme sürecine bağlıdır.
Hoşgörü ustalarından Mevlana bakın ne diyor;
“Cömertlik ve yardım etmede akarsu “Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol,
Şefkat ve merhamette güneş gibi ol,
Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol,
Tevazu ve alçak gönüllükte toprak gibi ol,
Hoşgörürlükte deniz gibi ol,
Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Yunus ise, “ Yaratılanı hoşgör yaratandan ötürü” derken, Volteire de “Sözlerinizi tamamen reddediyorum fakat söz söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım” diyor.
2900 yıl önceki bir tapınaktaki yazı ise bize hoşgörünün binlerce yıl geçse de temel bir erdem olarak değişmediğini ve dünya durdukça değişmeyeceğini gösteriyor;
“Sana kötülük yapıldığında,
Verebileceğin en iyi karşılık,
Unutmak olsun.
Bağışla ve unut,
Ama kimseye teslim olma !
Olduğun gibi görün,
Ve göründüğün gibi ol.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma,
Çevrene önerilerde bulun,
Ama hükmetme !
Rüzgarın yönünü değiştiremiyorsan,
Yelkenlerini rüzgara göre ayarla.”
Hoşgörü; insanların uygarlık derecesini belirleyen toplumsal bir erdemdir. Hoşgörü ayrılıkları ve farklılıkları hikmet sahibi aklın gereklerine uyarak iyiliğe, güzelliğe, sevgiye ve kardeşliğe dönüştürebilme disiplinidir.
Yaşadığımız bu günlerde ülkemizin ve dünyamızın Ekmek ve Su gibi ihtiyacı var HOŞGÖRÜYE.
Hoşgörüyle kalın…
Facebook Yorum
Yorum Yazın