‘İnsalık açsa, açıktaysa, yoksulluk içinde acılar çekerek yaşıyorsa bunun
tek sorumlusu ABD canavarının beslediği soysuzluktur. Yeneceğiz, vicdanlı insanlar mutlaka galip geleceklerdir…’
Hugo Chavez Frias, ilkokul öğrenimini bir anne babanın altı çocuğundan ikincisi olarak, 28 Temmuz 1954’te dünyaya geldi. Chavez, lise öğrenimini tamamladıktan sonra başkent Karakas’ta Venezuela Askesi Akademisi’ne kabul edildi ve 1975 yılında bu okulun mühendislik bölümünden yüksek başarıyla mezun oldu.
Chavez, Venezuela’nın kurtuluş savaşı liderlerinden Simon Bolivar’ın iki yüzüncü doğum yılı olan 1982’de iki asker arkadaşıyla birlikte, ordudaki yozlaşmayı ve ülkedeki gelir adaletsizliği ortadan kaldırmak sözü vererek Bolivarcı Ordu 200 (EB-200) adlı gizli örgütü kurdu.
Akademide ders vermesi sayesinde çok sayıda genç ordu mensubunu örgüte katan Chavez, akademiden uzaklaştırıldı. Burada yerli halka yakınlaşmasını sağlayan çeşitli sosyal etkinlikler düzenleyen Chavez, daha sonraki yıllarda edineceği popülaritenin tohumlarını ekmeye başladı. 1988 yılında Chavez, yeniden Karakas’a döndü.
1982 yılında devlet başkanlığına seçilen Carlos Andres Perez, aynı yıl uygulamaya soktuğu kemer sıkma politikalarının halkın yoğun protestolarıyla karşılaşması üzerine, yüzlerce ölüm ve binlerce yaralanmayla sonuçlanan ünlü Karakas katliamı gerçekleştirdi. Chavez bu olay üzerine yozlaşmış hükümete, oligarşiye ve IMF diktatörlüğüne karşı askeri darbe gerçekleştirme hazırlığına hız verdi.
4 Şubat 1994’te Zamora Operasyonu adlı altında genç subayların katılımıyla başlatılan darbe girişimi, başarısız oldu. Yarbay rütbesiyle operasyona liderlik eden Chavez, teslim oldu ve televizyon konuşması yapmasına izin verilmesi şartıyla askerlerin geri çekilmesini sağlayacağını söyledi.
Yaptığı televizyon konuşmasında hedeflerine ‘şimdilik’ ulaşamadıklarını belirterek, yeni fırsatların mutlaka doğacağını ve ülkenin daha iyi bir geleceğe yol alması gerektiğini ifade etti. Bu konuşma, Chavez’i ulus nezdinde bir kahramana dönüştürdü.
Chavez, Karakas’ta askeri hapishaneye konuldu ancak yoğun kampanyalar sonucunda, 1994 yılında serbest bırakıldı. Hapisten çıktıktan sonra ülkede yüz günlük bir gezintiye çıkan Chavez, Bolivarcı hareketin topumda tanınması için çalışmalara başladı. Bu gezileri Latin Amerika ülkelerine yaptığı ziyaretler takip etti. Ziyaret ettiği ülkeler arasında Küba da yer alıyordu. Fidel’le geçirdiği birkaç gün, tarihi iş birliğinin de başlangıcını sağladı.
1994’ten 1998’e uzanan süreç, toplumsal dönüşümün darbeyle mi yoksa seçilmemi gerçekleşebileceği konusunda tartışmalara sahne oldu. Chavez, zaman içinde ikinci seçeneğin olanaklarına inanarak 1997 yılında parti kurmaya karar verdi.Beşinci Cumhuriyet Hareketi (MVR) ismini taşıyan partiyle, 1998 yılında gerçekleştirilecek devlet başkanlığı seçimleri için kolları sıvadı.
Seçimlere ‘yeni bir cumhuriyet için’ şiarıyla hazırlanan Chavez, aralarında Venezuela Komünist Partisi’nin de bulunduğu pek çok sol partinin de desteğini kazandı ve ‘Yurtsever Kutup’ adı verilen siyasi ittifak kuruldu.
Chavez, seçimlerde yüzde 56 oy alarak devlet başkanı seçildi. Başkanlık yemininde, ‘Halkım önünde, bu can çekişen anayasa üzerine yemin ediyorum ki, yeni cumhuriyetin zamanımıza uygun bir Magna Carta’ya sahip olması için gerekli demokratik dönüşümü gerçekleştireceğim’ dedi.
Chavez, 1999 yılında göreve başladığında, ilk olarak yeni bir anayasanın yazılması için çalışma yürütecek bir Kurucu Meclis kurulması gerektiğini belirtti. Meclis seçimi için yapılan referandum sonucunda yüzde 88 oyla kabul edildi.
Kurucu Meclis tarafından hazırlanan eğitim, sağlık, barınak gibi sosyal hakları, kadın ve yerli haklarını genişleten anayasa, Aralık 1999’da kabul edildi. Aynı anayasayla ülkenin resmi adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti olarak değiştirildi.
Yeni anayasa ile devlet başkanının yeniden seçilmesi gerektiriyordu. Bu sebeple Temmuz 2000’de yeniden seçim yapıldı. Chavez oyların yüzde 59’unu alarak tekrar başkan seçildi.
Chavez, ülkenin en büyük gelir kaynağı olan petrolün, üretiminde yabancı sermaye hakimiyetinde kırmak için adım attı. Beş yıl sonra, ülkenin en büyük petrol şirketleri ya tamamen kamuya devredilmiş ya da hisselerinin en az yüzde 51’ini devlet şirketlerine satarak yetki ve gelirlerini paylaşmak zorunda kalmışlardı. Aynı dönemde, Chavez Küba’yla ekonomik ilişkileri de sıkıştırarak, bu ülkeye avantajlı fiyatlardan petrol temin etmeye başladı. Bunun karşılığında Küba, başlatılan sosyal projelerde çalışmak üzere on binlerce sağlık ve eğitim çalışanını Venezuela’ya yolladı.Tüm bu gelişmeler, Chavez karşıtı darbe hazırlıklarının da temel gerekçelerini oluşturuyordu.
Chavez, adil ve eşit koşullarda uluslar arası entegrasyon politikalarına büyük önem verirken, antiemperyalist tavrını korudu. 2004 yılında Küba’yla başlatılan ALBA,daha sonra bünyesine Bolivya, Ekvador, Nikaragua gibi ülkeleri de kattı. Venezuela bu süreç içinde UNASUR ve MERCOSUR gibi bölge örgütlerinin güçlenmesine ve CELAC gibi uluslararası örgütlerin kurulmasında büyük katkıda bulundu.
En son 7 Ekim 2012 tarihinde geçekleşen başkanlık seçimlerinde oyların %55,5’ini alarak, dördüncü kez devlet başkanlığına seçildi.
Chavez, 2011 yılında kanser teşhisiyle Küba’da ameliyat oldu ve bu ülkede bir süre tedavi gördü.2012 seçimlerinden sonra nükseden hastalığı nedeniyle bir kez daha ameliyat olmak için Küba’ya gitti. Şubat ayında ülkesine dönen Chavez, 5 Mart 2013 yılında hayatını kaybetti.
Kimine göre diktatör kimine göre bir kurtarıcı. Yazıyı okuduktan sonra seçim size kalmış.
Facebook Yorum
Yorum Yazın