Uğruna upuzun acılar çektiğimiz...
Kar yağdığı hafta biz İstanbullular çoluk çocukla evlerde mahsur kaldık. Birçoğumuzun eşleri işten eve gelemedi. Okullar yarıyıl tatilindeydi ve yollarda ne servisler, ne toplu taşıma araçları, ne özel vasıtalar vardı. Durağanlık hüküm sürerken, hepimiz bu durağanlıkla ne yapacağımızı bilememenin şaşkınlığı içindeydik.
Öyle alışmışız ki telaş içinde yaşamaya, bir yerlere yetişmek için çabalamaya, vakit içinde vakitsizlikten şikâyet etmeye, sabah uyandığımızda akşamın nasıl oluverdiğini anlamamaya… Sudan çıkmış balık gibi olduk eve hapsolunca.
Aklıma okuduğum bir yazı geldi: Meksika'da Inka tapınaklarına çıkmak isteyen Avrupalı bir grup arkeolog, birkaç yerli rehberle yola koyulmuşlar. Dağın tepesindeki tapınaklara giden uzun yolu, kısa bir sürede yarılamışlar. Aynı hızla, tempoyla biraz daha yol
aldıktan sonra, yerliler kendi aralarında konuşup birden yere oturuvermişler ve böylece beklemeye başlamışlar. Tabii Avrupalı arkeologlar buna bir anlam verememişler.
Saatler sonra, yerliler kendi aralarında konuşup tekrar yola sonunda tepenin üstündeki görkemli Inka tapınaklarına gelmişler.
Arkeologlardan biri, yaşlı rehbere sormuş, "hiç anlayamadım, niye yolun ortasına oturup saatlerce yok yere bekledik? " Yaşlı rehberin cevabı o kadar güzelmiş ki;
"Çok kısa sürede çok hızlı yol aldık, ruhlarımız bizden çok uzakta kaldı. Oturup ruhlarımızın bize yetişmesini bekledik..."
Bu hikâye beni çok etkilemişti. Çoğu zaman ve tam da bu hikâyedeki nedenden dolayı, haftada 1 gün erken yatmaya çalışırım. Bazı günler hiçbir iş, hiçbir plan yapmaz, evde otururum. Hayatımı en azami düzeye indirip inanılmaz bir enerji ile ertesi güne başlarım. Amacım bir tür ruhun şu hızla akan hayata adapte olmasını sağlamak ya da başka bir değişle –ki bu tanımlamayı çok sık kullanıyorum konuşurken- günümüz uyaranlarından az da olsa etkilenmemeye çalışma çabası benimkisi.
Yazımın başında yazdığım şiirin devamıyla bitireyim yazımı:
Kısacık bir öyküdür hayat,
Uğruna upuzun acılar çektiğimiz...
Kısa bir türküdür
Bir kez daha söylemek için delirdiğimiz.
Y.Odabaşı
Hayat sırlarla doludur. Anlatması sırdır. Anlaması sırdır. Paylaşması sırdır, Aşk gibi…
Sözü çok olanın, yalanı çok olur imiş, şimdilik izninizle,
Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın