Yaza hızlı mı girdik yoksa artık hayat çok mu çabuk geçiyor bilemiyorum. İlk seçimler, üniversite vizelerim, oğlumun üniversite sınavı, ikinci seçimler, günlük telaşlar derken zamanın nasıl aktığının, günlerin nasıl geçtiğinin farkında olmadığımın, sanki zamanın avuçlarımın içinden kum gibi akıp yok olduğunun hissindeyim.
Yapılan araştırmalara göre, insanların yaşam hızı ve temposunu etkileyen faktörler şunlarmış:
Canlı ekonomilerde insanlar daha hareketli oluyormuş, dolayısıyla fazla hareket daha dakik olmayı gerektiriyor. Yüksek sanayileşmenin olduğu yerlerde yaşam hızı daha fazlaymış. Nüfusun yoğun olduğu şehirlerde insanlar daha hızlı oluyormuş (Yalan… Adaya gittiğimde bahçe ve deniz arasında zaman çabucak geçiyor, yorgunluk da cabası). Daha soğuk iklimlerde yaşayan insanlar daha hızlı yaşıyorlarmış. Bireyciliğe daha yatkın olan kültürlere sahip insanların yaşadığı yerlerde, insanlar daha hareketli, daha hızlı ve zaman yönetimi bakımından daha dakiklermiş (bu ne demek anlamadım).
Yazının giriş bölümünde esas konuma giriş yapabilmeyi amaçladım. Yaşamın hızından trafikteki hıza gelecektim ama yaşamdaki haz ve hız ilişkisi de öyle derin bir konu ki trafikteki hız konusu çok küçük bir bölüm olarak kalıyor. Çok küçük ama can alıcı tabii…
Geçen hafta yaptığım şehirlerarası yolculukta artık hız meselesinin sadece İstanbul’a ait olmadığını fark ettim. Hatta daha kötüsü İstanbul’da trafik sıkışıklığı ve riskin çok fazla olması nedeniyle insanlar daha temkinli ama İstanbul dışına çıkıldığı an ehliyetler bakkaldan alınmış gibi.
Tesadüf bu ya tam da bu konuyu düşünürken önüme hız ile görüş mesafesini (ya da algı mesafesini de denebilir) gösteren bir resim çıktı. Elbette otoyolda 40 km/h ile gidin denilemez ama ara ara kasaba içlerinden geçerken bu resim her şoförün gözünde canlanmalı.
Ya acele et, ya da yoldan çekil diyerek “hız” hastalığına yakalanmış zaman yoksulu bireyler olarak, hayatı stresle öldürmek ne kadar hatalıysa, vurdumduymaz, zamansız yaşayan, Brezilyalılar, Orta Asyalılar ve hatta Ortadoğulular gibi zamanı önemsemeyen kişilerden olmak da hatalı bir yaşam biçimi tabii. Dengeyle gitmeli, o an ne cepten gelen bir mesajın, ne yanınızdakinin şuraya bak demesinin önemi olmadığını bilerek hareket etmeli…
Yaz boyunca bir yerlere gideceğiz, yazımı okumasanız da olur ama en azından resme iyice bakın e mi?
Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın