Hicran hep yine hicran mı yazacağız…

Yıllardır yazılarımızı okuyanlar diyecekler ki, hep hicran yine hicran şarkısı gibi yazılarınız. Bu sektörde hep acı mı var. Hiç güzel şeylerden bahsedilmeyecek mi? Elektrik dolayısı ile inşaat sektörü ve onun mensupları hiç mutlu olmayacaklar mı? Türk musikisinin meşhur eseri gibi hicran yine hicran şarkısını mı söyleyecekler, Diye düşünecek.

Hayır! Tabii ki hicran yazmayacağız hep. Tabii ki o şarkıyı söylemeyeceğiz. Biz sadece içinde bulunduğumuza inandığımız gerçekleri belirtmeye çalıştık. Hayat hep bir iniş ya da hayat hep bir çıkış değildir. Bazen inip bazen çıkacağız.Bu çıkış ve inişler çok kısa sürmeyebilir her zaman. Zaten çıkışların uzun sürmesinden çok fazla şikayet yoktur da insanoğlu için; inişlerin uzun sürmesi çok acıdır. Bu sayımızın ileriki sayfalarında tanıtımını okuyacağınız yükselişte olan bir sivil toplum kuruluşumuzun bir sabah kahvaltılı toplantısına konuşmacı olarak davetli olan Türk iş dünyasının seçkinlerinden sayın Ferit Şahenk yaptığı konuşmasında özellikle şunun üzerinde durdu; hem içerisinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntının 1930’ lar dan beri görülen en büyük ekonomik sıkıntı olduğuna inanacağız (ki o sıkıntı bence kriz den çok kıtlık diye tabir edilir M.A) hem de diyeceğiz ki neden bitmedi bu ekonomik sıkıntı? Yani yaklaşık yüzyılda bir yaşanıldığına inanılan bu kadar büyük bir sıkıntının bile kısa sürede geçmesini temenni ediyor insanoğlu tabiatı gereği. Ama her şey vakti geldiğinde aslına rücu edecek. Su akacak yatağını bulacak. Gece tekrar gündüz olacak. İnanıyoruz ki bir gece iki gündüz arasındadır. Benzer şekilde bir gündüz de iki gece arasındadır. Bunu da unutmamak lazımdır. Yani bardağın ne tarafından bakacaksınız? Dolu tarafımı değerlendirilecek yoksa boş tarafımı? Yani gece bitecek sabah olacak ama sabah da devrilip yine akşam ve gece olacak. Sonra yine sabah olacak. Bu böyle sürüp gidecek. Biz gündüzün olduğuna inandığımız kadar gecenin de olacağına inanmalıyız. Doğuma inanıyorsak ölüme de inanmalıyız. Tatlıyı kabul ettiğimiz kadar acıyı da kabul etmeliyiz. Bizde bu yazılarımızda bunu tesbit ettik ki EKONOMİK KRİZ VARDIR. Öyle ise buna göre hareket edilmelidir. Nasıl ki sıkıyönetim zamanları darbe zamanları sosyal hayatlarını insanlar ona göre düzenlemektedir. Ekonomik krizlerde farklı bir sıkıyönetimdir. Parasal bir sıkıyönetimdir. Ona göre davranılmalıdır demeye çalıştık geçtiğimiz başyazılarımızda hep.

Bizim elektrik sektörü iş adamları derneği (ELSİAD)’ın geçen ay bahsettiğimiz kurucular kurulu üyelerinden sevgili Rasim İğde ağabeyimiz 8 haziran da İstanbul Ticaret Odasında ki elektrik - aydınlatma zümre toplantısında yaptığı bir konuşmada ilginç bir örnek verdi. Onu anlatmadan geçemeyeceğim. Rasim İğde ağabey 78 gençliğinden ve o yılların pozitivist öğrencilerinden.kendi tabiri ile anlatıyorum; bir gün kitapçılarda dolaşıyorum.bir kitap dikkatimi çekti; ALLAH VARDIR. Allah Allah bu da nereden çıktı. O zaman da ateist ve pozitivist akımlar moda ya!insanlar ateistim demeyi bir halt sanıyorlar. Ben de de bir şüphe ve özenti peydah oldu birden. Ya (HAŞA M.A) Allah var mı yok mu acaba diye. Ben felsefe yapmaya başladım kendi kendime dedi. Bu yaşadığı bocalamayı anlattıktan sonra Rasim İğde anlatmaya devam etti; tabi biz eşyanın tabiatını ve tüm evrensel mucizeleri gördükten sonra elhamdülillah Allaha inancımızda tam oldu dine inancımızda dedi. Burada Sn. Rasim İğde’nin parmak bastığı olay bir şeyin olduğunu veya varlığını tartışmaya başlarsanız onun olmadığı ile alakalı da şayialara tartışmalara sebebiyet verirsiniz.

Şimdi KRİZ VARDIR veya KRİZ YOKTUR demekte zaten krizin olduğuna işarettir demek istedi. İşte bütün bunlar dünyada ve Türkiye de 1 yıldır hep tartışıla tartışıla ekonomik krizi zaten var etmiştir. Biz de hep bu acıları yazılarımızda dile getirdik. Yoksa ben de çok sevmiyorum hicran hep yine hicran demeyi. Ben de isterim coştum yine dalgalanıyorum ….diye yazılar yazmayı…