Can dostum Tubamla buluştuk geçen hafta cumartesi sabahı. O da ben de işe gitmeden biraz nefes alma molası verdik kendimize. İnsan Tuba ile birlikteyken sıradan konulardan bahsedemez. Daha doğrusu sıradan konulardan bahsederken birden kendini ya felsefenin ya psikolojinin içine düşmüş bulur. İşte o sabah da yine beni benden alıp bambaşka bir pencere açıp bambaşka bir dünyaya soktu ruhumu.
Konunun nereden başlayıp nerede devam ettiğini ve nasıl sonlandığını sakın sormayın. Ben ağzı açık halde Tuba’yı hem dinleyip hem seyrederken telefonumda müdürüm arayıp velimin geldiğini söylediği anda kendime geldim. Okula nasıl bir hızla geldiğimi söylememe gerek yok sanırım.
O günden sonra aklımı soyut ve somut kavramlar kurcaladı durdu. Hislerimizin sonucunda mı harekete geçiyoruz yoksa aksi mi?
Tuba bir örnekle başladı bu durumu anlatırken; gözümüzden yaş akar, bu somuttur. Neden yaş akar? Çünkü soyut bir kavram olan üzüntüyü hissetmişizdir.
O bu cümleyi ettikten sonra ben kendimi kaybettim. Bugün Cuma ve ben hala psikoloji ve felsefe konuşmamızdan ayılabilmiş değilim.
Pazartesi günü okul açıldı. Pazar günü tüm gün okulda çalıştım. O gece ertesi günün heyecanından hiç uyumadım. Ertesi gün kocaman topuklu ayakkabılar üzerinde bacaklarım isyan ederken yine de yüzüm gülüyordu. Yüzlerce çocuğa sarıldım, ağlamak üzere olan onlarca veliyle kucaklaştım… Sayfamda yayınlanan resimdeki yazıyı buldum odamda ve anladım ki Tuba yine haklı. Beni ayakta tutan güç soyut dediğimiz duygular. Olumlu, dirençli, yüzümü gülümseten şey de bu duyguların neticesi.
Sözü uzun olanın yalanı bol olur demeyeceğim bugün. Bu günkü dileğim size kendinizi iyi hissettiren duygularınızın bol olması. Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın