Geçen sene 21 Mart nevruzunda PKK’nın tutuklu lideri Abdullah Öcalan’ın tabanına ve örgütüne seslenmiş ve artık “silahların susması ama siyasetin konuşması” gerektiğini duyurmuştu. Bunun üç ay evvelini de dahil edersek yaklaşık ondört – onbeş aydan beri bilhassa Doğu ve Güneydoğu’da bırakın mayın veya silah patlamasını mantar - çatapat sesi dahi duyulmamıştır.
Şunu kesin olarak kabul etmeliyiz ki Apo (Abdullah Öcalan) PKK örgütüne kesin hakim ve otorite sahibidir. Bir sözü, bir mektubu merkezi Kandil’de olan silahlı kanlı bir örgüte ateşi kestirmiştir.
Bunu bu raddeye getiren, icbar eden veya ikna eden siyasi iktidarın emrindeki Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) ve onun müsteşarı Sayın Hakan Fidan’ın olduğunu da unutmamamız gerekmektedir.
Abdullah Öcalan’ın 21 Mart 2013 manifestosunun üzerine 31 Mayıs – •1 Haziran da gezi vandalizmini patlatanlar kasım ayındaki Barzani – Erdoğan – Şiwan Perwer’li buluşmadan sonrada 17 Aralık sözde yolsuzluk operasyonunu patlatmışlardır. Ancak siyasi iktidarın dik durmasından dolayı tıpkı gezi vandalizmi gibi 17 Aralık operasyonu, darbe denemesine müteşebbislerinin elinde patlamıştır. Amerikan Büyükelçisinin tabiri ile “Bir imparatorluğun çöküşüne şahit olacaksınız” cümlesi askıda kalmıştır. Milli iradenin “Sağlam” durması ile hayata geçememiştir. Bu olayların benzer şekilde olacak gücü kalmadığından cılız olarak da olsa 30 Mart yerel (belediye) seçimlerine kadar süreceğine şüphe yoktur.
Zira çözüm sürecinin bitirilmesi de tekrar kardeş kanının akması da ancak bu iktidarın bir şekilde devrilmesine bağlıdır. Bunu bilenler hiç durmadan darbe ve her türlü fitne üretmeye devam edeceklerdir.
Daha önce de defalarca yazdığım, belirttiğim gibi Ağustos 1071’den beri kader birliği yapmış bin yıllık süren kardeşlik bu çözüm süreci ile adeta taçlanacak ve bir daha hiçbir ırkçı – seküler faşist zihniyetin zedelemesine fırsat vermeyecektir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın