Uluslararası Sivil İnisiatif Gazetesinin Kayseri İl Temsilcisi olarak Kayseri` de ki halk ile yaptığım söyleşide “Ya kurtulacağız ya da tamamen çökeceğiz” diyen bir annenin feryadı yankılanıyor satırlarıma. Evli ve dört çocuk annesi bir kadın, yurdumuzun kadını Türk milletinin yegane kutsal varlığı şöyle anlatıyor.
“Problemleriniz nedir ? Çözümü nasıl arıyorsunuz?” diye sorduğumda.
“Problemlerinizde maddi ve manevi sıkıntılarımız var. İşsizlik sorununu bir çok insan gibi, bizde yaşıyoruz. Hele de kış ayları olunca hayat çekilmez oluyor, çünkü kış aylarının getirmiş olduğu zor şartlar ile birlikte, iş bulma durumu da neredeyse imkansız hale geliyor. Eşim iş buldukça çalıştığı için sigortamız yok. Çocuklar 18 yaş altında ki kanundan faydalansa da ilaçlara verdiğimiz para en az 30 TL. Bu 30 TL yi bir araya getiremeyen anne ve baba ne kadar çaresiz bir hayat yaşıyordur sizce? Bu 30 TL yi bile sağdan , soldan toplayabilirsek, hastalanan çocuğu doktora götürebiliyoruz, yoksa evde günlerce doktora gitmeden yatıyor. Her yere borçluyuz, hani derler ya, uçan kuşa borcu var diye. Bizde o durumdayız ve öyle ki artık kimseden birşey isteyemez hale geldik. Bundan dolayıda aç olsakta kimseye söyleyemeden evde hep birlikte, aç oturuyoruz, yakacak olmadığında da çocuklar ile birlikte soğukta buz gibi odalarda oturuyoruz. Bu sene çocukların hepsi birden, soğuk ısınmayan evde hasta olunca, şehir dışına babamın evine ısınmak için gittik ve orada kaldık, kaldığım süre içinde bilet parası olmadığından dolayı çocuklar okula gidemediler. Dört aydır buzdolabımın fişi çekik, çünkü içini dolduracak gıda maddesi yok. Her gün ne yedirsem diye düşünüyorum. Küçük kızım anne neden dolapta yemek yok diye soruyor ve her soruşunda bir anne olarak kahroluyorum. Bir anne için bu durum ne kadar zor bilir misiniz? Çocuklarım meyveye hasret. Çözüm olarak bizim elimizden bir şey gelmiyor, hayat çok zor, her şey Allah’a kaldı. Allah ne takdir ederse, bize ya bir ışık gösterecek, bizde o ışığa yürüyeceğiz, yada uçurumdan aşağıya düseceğiz" diye bitirdi cümlelerini.
Karayollarında asgari ücretle çalışan bir babada şunları söylüyor: " Türkiye `de geçim sıkıntısı çok büyük. Üç çocuk ve bu çocukların ihtiyaçları eğitimde olsun gıdada olsun, kıyafette olsun her şey yarım karşılanıyor. Hiç bir zaman açığı kapatamıyoruz ve mümkünde değil zaten bu maaşla. Ben ve benim gibi asgari ücretle çalışan işçiler aynı işte çalışan, kadrolu işçilere nazaran, daha çok güç harcıyoruz daha çok emek harcıyoruz, onlar 2000 TL alırken biz 800 TL alıyoruz. Biz kadrolu olmak istemiyoruz fakat maaşlarımız 1250-1500 TL olsa. 14 yıldır aynı iş yerindeyim ve benim bir dayım yok ki kadrolu olabileyim. Tüm varlığımı ailem için seferber ettikten sonra çaresiz hallerimizde çözüm olarak ancak Allah’a dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimden. Çaresizlerin çaresi Allah ya…"
Yine bir anne şunları söylüyor: "Allah’a dua ediyorum ki bu problemlerimize çözüm versin diye çünkü hiç kimse bizim durumu düşünüpte bizlerin ne durumda olduğunu sormuyor ve de bir şey yapmıyor. Ben eve her gün bayat ekmek alıyorum gücümüz buna yetiyor. Çocuklarımın boğazından yıllardır taze ekmek geçmiyor. Eşim işsiz kaldıkça 20 TL den sıkılan mantıları kilosunu, ben üç TL ye sıkıyorum ve o parayla bayat ekmek alıyorum. Çocuklar büyüdükçe sorunlarımızda artıyor, çünkü onlar farkı büyüdükçe görüyorlar ve farkı gördükçe de isyankar oluyorlar. Çocuklarımız dayanamıyor, psikolojileri bozuluyor, psikolojileri bozuk olduğu için de bazı rahatsızlıklar oluşuyor. Doktorların verdiği ilaçlar bu rahatsızlıkları düzeltmiyor, nasıl düzeltsin ki? Her şey moralden, mutlu olmaktan geçmiyor mu? Çocuklarımız bu maddi sıkıntıda nasıl mutlu olabilirler ki? Nasıl moralleri düzelebilirler ki. Çok zor durumdayız…"
Yine tüm zorluklara göğüs germeye çalışan bir kardeşimizin ağzından şunlar dökülüyor: " Ben askerden geçen yıl geldim. Benim babam yıllar önce vefat etti. Annem, yeni izdivaç yaptığım eşim ve evde üç kardeşim var. Onlara eğitimde destek vermem gerekiyor. Asgari ücretle organize sanayide çalışıyorum. Bu durumda olan bir aile için bu asgari ücret çok az, çok az…
250 TL kira elektrik, su ve yakıt parası, gıda ve eğitim giderleri maalesef bir ucundan diğer ucuna asla yetmiyor. Mecburen kredi çekmek zorunda kalıyoruz. Kredi borucumun olduğunu bilen patronumuz maşımızı her ay 10 ile 20 gün geçiktirerek veriyor, çünkü biliyor benim ve benim gibilerin bu işe çok ihtiyacı var. Allaha dua ediyorum bu halimizi senden başka kimse anlamaz bize yardım et diyorum. Bir gün daha güzel bir hayat için sabrediyorum, sabrediyoruz."
"Göğüs kanseriyim, hastalığıma bile üzülemiyorum hayatım öyle sıkıntılar ile dolu ki diyen annenin göz yaşları süzülüyor. Evimiz kira üç çocuğum var. Çocukların istediklerini bir anne ve baba olarak alamıyoruz ve yapamıyoruz bundan dolayı çocuklarımıza karşı ezik düşüyoruz. Strese giriyoruz. Çocuğumuza otobüs bileti alamadığımız zamanlarda kilometrelerce yürümek zorunda kalıyor. Allah`a başımızdakileri kahretsin diye dua eden arkadaşlardan olmak istemiyorum. Canı yanan insanlar bu duayı yapıyorlar. Allaha kalmış her şey. O ne taktir ederse. Bu düzene elbet bir gün, dur diyecek diye bekliyoruz…"
Türkiye'miz kimin elindeyse onlara rica ediyorum, onlar fakirlerin sorunlarına çözüm bulsunlar. Devletin ekonomisini öyle bir duruma gelistirsinler ki her aile biraz huzur içinde yaşayabilsin.
Bu hayattan sonra, bir başka hayat daha var. Bu dünyada karnı doyana kadar yiyen ve fakirleri düşünmeyenler, diğer hayatlarında ki acıları nasıl kaldıracaklar? Ve orada daim bir hayat olacak.
Bu hükümette olan şahıslardan şunuda rica ediyorum, Bakara Suresi 177. ayeti muhakkak okusunlar. Yine diğer bir ayette cehenneme gidenlere Melekler: "Neden cehenneme gidiyorsunuz?" diye sorduklarında, cevapları: " Biz fakirlerin, karnını doyurmak için hiç bir çaba göstermedik." diye cevap veriyorlar...
Saygılarımla
Facebook Yorum
Yorum Yazın