Ä°nsanlık bilindiÄŸi üzere belli baÅŸlı dönemlerden geçerek bugüne ulaÅŸmıştır. Ä°nsanlığın geçmiÅŸ olduÄŸu bu dönemler kabaca beÅŸ aÅŸamada incelenmektedir. Bu aÅŸamalardan ilki anaerkil toplum, ikincisi ataerkil toplum, üçüncüsü feodal toplum, dördüncüsü sanayi toplumu, beÅŸincisi ise bilgi toplumudur.
Henüz bazı madenlerin ve taÅŸların silah olarak kullanılmaya baÅŸlanmadığı ve günümüzden binlerce yıl öncesinde görülen bu toplumun en karakteristik özelliÄŸi soyun, kadından geçmesiyle birlikte toplumsal iÅŸ bölümünün kadın temelli olmasıdır.
Madenlerin keÅŸfi ve keÅŸfedilen madenlerin silah olarak kullanılmaya baÅŸlanmasıyla kas gücünün ortaya çıkması kadını arka plana itmiÅŸ ve ataerkil toplum yapısı ön plana çıkmıştır. Soyun erkekten geçtiÄŸi bu dönemde toplumsal iÅŸ bölümü erkek temelli olmuÅŸ, kadının görevi gündelik rutin ev iÅŸlerini yapmak ve erkeÄŸe meÅŸru çocuklar doÄŸurmak olarak belirlenmiÅŸtir.
Ataerkil toplum kurumsallaÅŸmasını tamamladıktan sonra karşımıza feodal toplum çıkmaktadır. Bu dönemin kendisinden önceki dönemlerden en belirgin farkı, toprak sahibi olmanın ön plana çıkmasıdır. Bir tarafta dev toprak sahipleri bulunurken, öte tarafta toprak sahibinin kölesi olarak yaÅŸayan ve toprak sahibinin verdiÄŸi ancak hayatta kalmasına yetecek kadar yiyip içebilen büyük kitlelerin gözlemlendiÄŸi bu toplumun kendisinden sonra gelecek sanayi toplumu ile belki de arasındaki en önemli fark bugün bilindiÄŸi anlamıyla para ekonomisine henüz geçilmemiÅŸ olmasıdır.
Dünyanın büyük bir kısmının tarımla uÄŸraÅŸtığı bu nedenle tarım toplumu olarak da adlandırılan feodal toplum sonrası aslında bugünkü küresel imparatorluÄŸun ve küresel baronların önü ve yolu açılmıştır. Zira sanayi toplumuna geçiÅŸle birlikte nüfusun büyük bir bölümü tarım yerine fabrikalar, ofisler ya da dükkanlarda çalışmaya baÅŸlamıştır. Ä°nsanların çoÄŸunluÄŸu iÅŸlerin büyük bir bölümünün yer aldığı ve yeni iÅŸ olanaklarının yaratıldığı kasaba ve kentlerde yaÅŸamaya baÅŸlamıştır.
Çalışma ve yaÅŸanılan yerde yaÅŸanan bu deÄŸiÅŸim politik sistemlerde deÄŸiÅŸikliÄŸi doÄŸurmuÅŸtur. En önemlisi kapalı ekonomik bir sistem olan feodal sistemden açık ekonomik sisteme geçiÅŸ yaÅŸanmıştır. Ekonomide yaÅŸanan bu köklü deÄŸiÅŸiklik daha önce hiç bilinmeyen milli gelir, refah devleti gibi kavramları ve kavramların altını dolduracak oluÅŸumları beraberinde getirmiÅŸtir. Ä°ÅŸte bu oluÅŸumları kendi çıkarları doÄŸrultusunda kurumsallaÅŸtıran bir avuç baron bugünkü küresel imparatorluÄŸun temelini ta o dönemlerde atmıştır.
Üst akıl dünya egemenliÄŸini pekiÅŸtirecek bazı kurumları örneÄŸin 1945’te IMF’yi ve Dünya Bankası’nı kurdurmuÅŸtur. Dünya Bankası ile uluslararası yeniden yapılanma dizayn edilirken IMF aracılığıyla borç batağına sokulan ülkeler sistemin bağımlısı haline getirilmiÅŸ yine 1945’te kurulan BirleÅŸmiÅŸ Milletler, üst aklın istemediÄŸi hiçbir kararın alınamayacağı bir biçimde dizayn edilmiÅŸtir.
Esasında bütün bu geliÅŸmeler (Ä°MF ve Dünya Bankasının kurulması) 1944’te ABD’nin küçük bir kasabası olan Bretton Woods’ta alınan kararlar sonucunda geliÅŸmiÅŸtir. Dünyanın önde gelen devletleri arasındaki ticari ve finansal iÅŸlemlerde uyulması gereken kuralların belirlendiÄŸi Bretton Woods Sistemi 1971’de ABD’nin doları altına endekslemekten vazgeçtiÄŸini ilan etmesiyle çökmüÅŸtür.
Sistem çökmeden önce kasasındaki altın ve gümüÅŸ gibi kıymetli cevherler oranında dolar basabilen ABD sistemi tek taraflı olarak aldığı kararla çökerterek artık sınırsız bir biçimde dolar basabilme hakkını ve cüretini kendisinde görmüÅŸ ve bu noktadan sonra dolar üzerinden yaptığı manipülasyonlarla diÄŸer ülke ekonomilerini tamamen kendine bağımlı hale getirmiÅŸtir. Bu durumu da 1978’de dayatılan ve Washington Uzlaşı olarak adlandırılan bir mutabakatla meÅŸrulaÅŸtıran üst akıl küresel imparatorluÄŸunu adeta ilan etmiÅŸtir.
Avrupa ve Amerika’da tren yollarını finanse eden Rothschild ailesi ABD’de isteyenlere borç para vererek büyüdü. Bu sayede elde ettikleri gelirle 1875’te SüveyÅŸ Kanalının kontrolünü satın alması için BaÅŸbakan Benjamin Disraeli tarafından kullanılmak üzere Ä°ngiltere’ye borç verecek kadar büyüyen Rothschild ailesinin ilk Baronu dedesinden ve babasından gelen gücün üstüne oturan 1840- 1915 yılları arasında yaÅŸayan Nathan Mayer olmuÅŸtur.
Rockefeller aileside yine benzer dönemlerde ortaya çıkan çeÅŸitli manipülasyonlarla servetini adeta her geçen saniye katlayan bir baÅŸka ailedir.
Bu iki aile bugün gıdadan tarıma enerjiden turizme pek çok serveti dünya genelinde tekeline almış trilyonlarca dolara hükmeden yanlarına alıp devÅŸirdikleri eski New York belediye baÅŸkanı Michael Bloomberg gibi isimlerle küresel imparatorluklarını kurmaya çalışan farklı bir idealin peÅŸinde koÅŸarak adeta kendilerine yeni bir din icat eden aileler haline gelmiÅŸtir.
Kukla Almanya’nın gerçek sahibi
David, 2000’li yılların başında New York’ta tanıştığım yahudi bir avukat. Ara ara kahve bahanesiyle Tribeca bölgesinde bir araya gelip ikimizinde konuÅŸmaktan çok haz duyduÄŸu dinler tarihi, Türkiye ve Ä°srail üzerine saatlerce konuÅŸur sohbet ederdik. David’in bazı görüÅŸlerine hayret eder tuhaf bulurdum. David’in Hitler’e olan hayranlığı beni daha çok ÅŸaşırtıyor merak içine sokuyordu.
Neden mi? Açalım;
Almanya devleti Birinci Dünya savaşından adeta bir enkaz halinde oldukça demorolize bir biçimde çıkmıştı. Devlet tüm ekonomik ve askeri gücünü savaÅŸ sonrasında kaybetmiÅŸti. Ve tüm bunlara ilave olarak birde çok ağır yaptırımlar içeren savaÅŸ tazminatı anlaÅŸmalarına imza atmışlardı.
Ancak Almanya’nın borçlu olduÄŸu ülkelerin merkez bankalarının %85′i Rothschild ailesine ait olduÄŸundan Almanya sadece yahudi Rothschild ailesine borçluydu.
Rothschild ailesi Almanların bu yüklü borcun onda birini dahi ödeyemeyeceklerini adı gibi biliyordu. Rothschild ailesi enkaz halindeki Almanya’ya Alman merkez bankasının kendilerine devredilmesi karşılığında dış borçlarının silinmesini teklif ediyordu ve Almanlar bocu ödeyemeyeklerini bildikleri için teklifi kabul etmek zorunda kalıyorlardı.
Aslında bu durum sonun baÅŸlangıcıydı. Bırakın savaÅŸacak parayı ve silahı, savaÅŸta asker olarak kullanılacak erkek vatandaşı bile kalmayan Alman devleti enkaz haldeyken tekrar sivrilerek tüm dünyaya kafa tutacak gücü nereden ve nasıl bulabilirdi?
Bunun için ancak büyük bir mucizeye ihtiyaçları vardı. Ancak onlar intikam için plan yapmadan Rothschild ailesi onlar için çok gizli bir plan yapmıştı bile. Bu plana göre sahte ama çok inandırıcı bir faÅŸizm rüzgarı Avrupa’da esecek ve yahudilere en ince ayrıntısına kadar planlanmış bir ÅŸekilde ÅŸiddet ve baskı uygulanarak Ä°srail’e göç etmeye mecbur bırakılacaklardı.
Bu planın ilk parçası Almanya’nın ekonomisinin ayaÄŸa kaldırılması ve Almanya’nın hızla silahlanmasının saÄŸlanmasıydı. Almanya yıllar boyu A’dan Z’ye her konuda finanse edilmiÅŸ, 2.dünya savaşında savaÅŸmak üzere neredeyse çocukluktan askerler yetiÅŸtirilmiÅŸtir.
Muazzam bir ekonomik ve askeri güce kavuÅŸan Almanya’nın başına ise 1.Dünya savaşında er olarak savaÅŸan fanatik milliyetçi Hitler getirilmiÅŸtir.
Ä°talya ise Almanya’da baÅŸlayarak tüm dünyayı etkisi altına alan ve adına faÅŸizm denilen rüzgarın etkisi altında kalmış ve iktidara Mussoloni gelmiÅŸtir. Mussoloni’nin iktidara gelmesi Rothschild ailesinin bir planı deÄŸil kendiliÄŸinden geliÅŸmiÅŸ bir olaydı ama bu durum Rothschild ailesinin ekmeÄŸine yaÄŸ sürmüÅŸtü.
Hitler iktidara gelir gelmez müthiÅŸ hitap yeteneÄŸi ve ürkütücü karizması ile Alman halkını yediden yemiÅŸe peÅŸinden koÅŸturmuÅŸtur. Hitler’in konuÅŸmalarında ve toplantılarında ise ÅŸaşırtıcı bir biçimde ana hedef yahudilerdir.
Hitler’in iktidara gelmesinden önce kardeÅŸ gibi birarada yaÅŸayan Alman ve yahudi halkları birbirlerine hiçbir zararlarının dokunmamasına raÄŸmen oluÅŸturulan yapay kaos ortamı yüzünden birbirleri ile kanlı bıçaklı hale gelmiÅŸlerdir.
SavaÅŸtan önce yahudi iÅŸadamlarına Nazi gençlerinin düzenlediÄŸi saldırılar,ev kundaklamalar ve cinayetler ortamı iyice germiÅŸtir.
Zengin olan yahudiler bir yolunu bulup Almanya’yı terk etselerde fakir olan zararsız yahudiler biryere gidecek
paraları olmadığından oldukları yerde kalakalmışlardı .
O dönemler savaÅŸ dönemleri olduÄŸundan Almanya’nın dışına çıkmak için büyük paralar ve bazı önemli baÄŸlantılar ÅŸarttı. Fazla gereksiz detaya girmeden Hitler savaşı baÅŸlatmış ve Almanya’nın sahte intikam harekatı baÅŸlamıştı. Almanya savaşın ilk yıllarında anormal bir baÅŸarı göstermiÅŸ ve Fransa, Yugoslavya, Çekoslovakya, Avusurya ve Belçika gibi ülkelerin tamamını çok kısa sürede ele geçirerek Nazi ordularının gücünü ortaya koymuÅŸtur.
Özellikle Paris kentine 2 saatte giren Nazi orduları Ä°ngiltere ve Ä°spanya’nın iyice ürkmesine neden olmuÅŸtur. Ä°ngiltere’yi hava saldırıları ile darmadağın eden Nazi orduları bir taraftandan da sözde yahudi soykırımı yapmaya baÅŸlamıştır.
Yahudiler birbir katledilmiÅŸ ve imha fırınlarında buharlaÅŸtırılmış. Ortada öyle korkunç bir ortam vardırki savaÅŸtan sonra bölgeyi teftiÅŸe gelen Amerikalı generaller bile uçaklarından iner inmez havadaki pis kokudan dolayı hava alanında yürümekten zorluk çekmiÅŸtir. Havadaki pis kokunun nedeni ise sürekli olarak yakılan insan cesedleri ve çürümüÅŸ cesedlerdir.
SavaÅŸtan sonra tam bir korku ülkesine dönen Almanya’da ortaya atılan iddialara göre neredeyse hiç yahudi bırakılmamıştır.
Ancak Sovyet araÅŸtırmacılar durumun hiç de öyle olmadığını savaÅŸta katledilenlerin sadece %15′in yahudi olduÄŸunu net ve çarpıcı belgelerle kanıtlamışlardır. Bu belgelere göre savaÅŸta öldürülenlerin çoÄŸu çinegene ve Polonyalılardı. Geriye kalan zengin yahudiler Rothscild ailesinin kurduÄŸu paravan ÅŸirketler aracılığı ile Amerikan askerleri denetiminde gizlice Amerika’ya deÄŸil Ä°srail’e kaçırılmışlardır.
Ä°srail’e getirildikleri dönemden Ä°srail devleti kuruluncaya kadar olan süreçte tabiri caizse nerde olduklarını bilmeden prefabrik usulü yapılmış evlerde kalmışlar ve büyük zorluk çekmiÅŸler. Kaçmak için giriÅŸimlerde bulunanlar ise Tevrat’ın emrettiÄŸi bir biçimde idam edilmiÅŸlerdir. Neticede yaratılan sahte milliyetçi bir hava ile sözde yahudi soykırımı yapılmış, tüm dünyada yahudilere yönelik ÅŸiddet eylemlerine giriÅŸilmiÅŸ ve yahudiler Ä°srail’e göç etmek zorunda bırakılmış.
Yani Rothschild ailesi 1.Dünya savaşında yarım bıraktığı iÅŸi 2.Dünya savaşında tamamlayabilmiÅŸtir. Aşırı dindar bir aile olan Rothschild ailesi kendilerine göre Tanrı’ya olan sözünü yerine getirmiÅŸlerdir.
Facebook Yorum
Yorum Yazın