İsteklerimiz sınırsızdır, elde edebileceğimiz veya edemeyeceğimiz her şeyi isteyebiliriz. Örneğin mutlu olmak istiyorum, bir evim olsun istiyorum, çocuğumun sanatçı olmasını istiyorum, dünyayı dolaşmak istiyorum, istiyorum, istiyorum… sonu yok bu isteklerin.
Hedeflerimiz ise; isteklerimizin arasında yer alan bizim en ulaşabileceğimiz ve elde edebileceğimiz şeylerdir.
Yani yukarıdaki örneklerde verilen “mutluluk istemek” için önce bir hedefiniz olmalı. Ne sizi mutlu eder? Bir ev almak mı, ya da dünyayı dolaşmak mı? O halde yapmanız gereken, bu uğurda çalışmak. Ev almak için para kazanmak zorundayız, belki fazla mesaiye kalmamız gerekecektir ya da bazı haz duyduğumuz zevklerimizden ev uğruna vazgeçmemiz gerekecektir. Belirlediğimiz bu hedefe adım adım bile olsa yaklaşabilmemiz için bazı şeylerden fedakarlık etmemiz gerekecektir. Karşımıza engeller çıktığında hemen pes etmememiz gerekecektir.
Ama şunu da unutmamalı ki, belirlediğimiz hedeflerin gerçek anlamda ulaşılabilir ve mantıklı olması gerekiyor. Mesela hiç çalışmadan sınavı kazanmak mümkün olmadığı gibi bu hedef olmaktan çıkıp sadece elde etmeyi istediğimiz bir durumu ortaya koyuyor.
Doğada bulunan canlılar bile hedeflerine uygun hareket ederler. Kertenkelelerin, yılanların karınlarını doyurabilmek için fareleri hedef belirlemeleri, bizim için daha tehlikeli olabilecek farelerin ve buna bağlı olarak hastalıkların artmasına engel olacaktır. Bu belirlenen hedeflerden birinin sapması doğadaki dengeleri altüst edecektir.
Vücudumuzdaki bir organın bile belirlenen hedefe uygun olarak hareket etmemesi türlü sağlık problemlerine neden olur. Kalbimiz ortalama olarak dakikada 72, günde 104,000 ve yılda 38,000,000 kez kasılarak, içinde bulunan kanı vücuda göndermektedir. İnsan ömrünü ortalama 70 yıl olarak kabul edersek, bu sürede yaklaşık 2.5 trilyon kez kasılmakta ve yine yaklaşık olarak 200 milyon litre kanı pompalamaktadır. Kalp bu hedefini gerçekleştiremezse yani bu kadar miktarı pompalayamazsa ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.
Doğa bu şekilde hedefleri doğrultusunda hareket ederken, ne yazık ki bizler hedeflerimizi bilmiyoruz, kendimize hedefler koymuyoruz. Sadece isteklerimizin peşinden gidiyoruz. İstedikçe de hedeflerimizi farkında olmadan azaltıyoruz ve bir süre sonra da yok ediyoruz.
Hedefleri olmayan insanlarda dedikodu yapma oranı artmaya başladığı, hatta bağışıklık sistemlerinin çöktüğü görülmüş yapılan araştırmalarda. Çünkü bir süre sonra bu insanlar sürekli kendilerini dinler olmuşlar.
İsviçre gibi çok gelişmiş, halkının çoğunun gelir düzeylerinin fazla olduğu ülkede intihar oranının fazla olduğu saptanmıştır. Çünkü orada yaşayan insanların artık ulaşacakları bir hedefi kalmamıştır.
Çocuklarımızın her isteğini karşıladığımızda da farkında olmadan, onların hedeflerini ya azaltıyoruz ya da yok ediyoruz. Düşünsenize üniversite çağına gelen çocuğunuzun öğrenim hayatı boyunca seçeceği meslek konusunda hedef belirlemesini sağlamazsanız, “olsun evladım, sen derslerine çalışmasan da, benim param sana yeter” derseniz, demeseniz bile beden dilinizle veya davranışlarınızla bu mesajı verirseniz bu çocuğun ilerideki yaşamında, siz olmadan kendi yaşamını sürdürme yeteneğini de elinden almış olursunuz.
Hedeflerimiz aslında bizleri ayakta tutan, hayata dört koldan sarılmamazı sağlayan bir olgu. Bunu çocuklarımıza da öğretmemiz, istek ve hedef arasındaki farklılığı anlatabilmemiz, hastalıklı ve asalak bir toplum yetişmemesi adına da çok önemli.
Kendinize belirleyeceğiniz olumlu ve ulaşılabilir hedeflerinize, göstereceğiniz emek ve çaba ile birlikte en yakın zamanda ulaşabilmeniz dileğiyle…
Facebook Yorum
Yorum Yazın