Birçok insan dünyada kendi konumunun diğer insanlardan farklı olduğunu zannediyor. Oysa genç-yaşlı, zengin-yoksul, güçlü-güçsüz her insan, sınırlarını kavrayamadığımız kâinattaki milyarlarca gezegenden birinde tanımlanamayacak kadar küçük bir yerde yaşıyor. Kendisini büyük ve güçlü zannederek büyüklenen insan, gerçekte bir toz tanesi kadar yer kaplamıyor.
Hayatta hiçbir şey başıboş bırakılmamış. Kâinatın her santimetrekaresinde büyük gücünü tecelli ettiren Rabbimiz, insanı da başıboş bırakmamış, dünyaya belli amaçlarla göndermiş.
Allah insanları yaratma amacını Kur’an’da “O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır.” (Mülk Suresi, 2) ayetiyle haber veriyor.
Dünya insanların eğitim mekânı. İnsan, Allah’ın koyduğu sınırları gözettiği, buyruklarını yerine getirdiği ve hata yapmaktan sakındığı oranda olgunlaşıyor. Yaşadıklarına sabretmeyi, Kur’an ahlakından taviz vermemeyi, her durumda Allah'a yönelmeyi, Allah'ı gereği gibi takdir etmeyi, O'na karşı sevgi ve haşyet dolu korkuyu öğreniyor, O’nun yarattığı nimetlere şükrü artıyor. Allah'a katıksız bir imanla iman edip halisane teslim oluyor. Bu insan, Allah Katında beğenilen üstün ahlâk özelliklerine sahip takva sahibi bir mümindir artık. Böylece muhteşem barınma yurdu olan cennete girmeye layık duruma geliyor.
Kısacası, imtihanın amacı bizim eğitilmemiz. Allah bizi zaten biliyor, bizi bize tanıtıyor. Kişiliğimizi, nasıl ahlâkta bir insan olduğumuzu gösteriyor. Ataullah İskenderî’nin sözlerindeki gibi, “Allah’ın imtihanı bizi bilmek için değil, bizi bize bildirmek içindir.”
Göz açıp kapama kadar kısacık bir süre imtihan süresi. Bu kadar kısa sürede ne var ki dünyaya bu kadar bağlanacak? Belli ki bir fırsat, imtihan olunacak kadar bir zaman verilmiş burada. Akleden insan gerçekten bağlanamaz.
Elbette sıkıntılar olacak, zorluklar olacak. Aksinde nasıl imtihan olacağız? Neye sabredeceğiz? Neye tevekkül edeceğiz? Zorluklar olmazsa nerede irade kullanacağız? Bu dünyada -imtihan ortamının sırrı gereği- başımıza gelen olaylarla denenip imtihandaki başarımıza göre sonsuz hayatımızda ceza ya da ödüle kavuşacağız. Hayat imtihan üzerine kurulmuş. Ölümle imtihan sona erecek ama hiç birimiz imtihanımızın ne zaman son bulacağını bilemiyoruz. Hayatımızın sırrı "süresi belirlenmiş bir yazı" olan ölümde gizli.
Bu nedenle uzun yaşama hesapları yapmaktan ziyade, Allah’ın huzurunda yapayalnız vereceği hesabı düşünerek yaşamalı insan. Sonsuz hayat için bir hazırlık yapmamak, bir fırsat olarak verilen zamanı boşa geçirmek ne büyük kayıp…
Bu gerçeğin dünyadaki hiçbir şeyle kıyaslanmayacak kadar önemli olduğu iyi anlaşılmalı. Karşısına çıkabilecek olaylar için önceden hazırlık yapan insanın, çok daha fazla hazırlığı ölüm ve ahiret yaşamı için yapması en akıllıca davranış olur. Yüce Allah, sonsuz ahiret hayatına hazırlık konusunda Kur’an'da uyarıyor bizi;
Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır. Kendileri Allah'ı unutmuş, böylece O da onlara kendi nefislerini unutturmuş olanlar gibi olmayın. İşte onlar, fâsık olanların ta kendileridir. (Haşr Suresi, 18-19)
Ancak, “ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun" (Enbiya Suresi, 44) gelen kimi insanlar dünyadan çok uzun süre ayrılmayacaklarını düşünüyorlar. Ölümü hatırlarına dahi getirmiyor, nankörlük ediyor ve Rabbine itaat etmekten kaçınıyor.
Tüm amacı dünyayı yaşamaya yönelik olunca, insan kendisine iyi bir hayat sağlamak, her anını kendince en iyi şekilde değerlendirmek için çalışıyor. Dünyaya olan bu bağlılığa Kur’an, “Gerçek şu ki bunlar, çarçabuk geçmekte olan (dünyay)ı seviyorlar. Önlerinde bulunan ağır bir günü bırakıyorlar.” (İnsan Suresi, 27) ifadesiyle dikkat çekiyor.
İşte o ‘ağır gün’de, ölümün ve hayatın imtihan için yaratıldığının sırrını kavrayan insanlar, gerçekten gaflette olan inkârcılardan ayrılıyorlar.
Facebook Yorum
Yorum Yazın