HAYATA DOKUNSAYDI KEŞKE

DOĞUM:1971

Bir demet beyaz bir demet sarı papatya. Boyunları bükük yaprakları sanki sonbahar. Hava kapalı, hava asık suratlı bugün.. Toprak onun üstüne, kara bulutlar toprağın üstüne yorgan olmuş. Nasılda sessiz duruyor şimdi, şakıyan kuş sesi gibi hiç susmayan o değildi sanki, az önce annemle babamın mezarında hissettiğim ferahlığın yerini hüzünden çok kasvet kaplıyor. Kasveti bölen kuş sesleri ise beni geçmişe bir kına gecesine götürüyor. Evdeki telaşın arasında biri sürekli konuşuyor bilgiler veriyor en önemsiz şeyi bile uzun uzun anlatıyor. Her dilden her telden konu var onda. Daha birini anlatırken ötekine zıplıyor.

Hepimiz kına gecesinin yorgunluğuyla bir gitseler derken o hala konuşuyor, pürüzsüz cildin püf noktasını anlatıyor heyecanla.. Herkes öğrendi iyice liflenmek lazımmış berrak cilt için. Ben dalgın bir şekilde dinleyip ne enerji ya rabbim diyorum, sanki ömür boyu dayanıklı pil takılı..

 

Düğün gecesine enerjisi kalmaz derken sahneye çıkıp şarkı söyleyecek kadar assolist oluyor. Onda tarif edemediğim bir şeyler hissediyorum kendine fazla gelen taşan şeyler, ne yapsa atamayacağını düşündüğüm.

Bir süre sonra yaşça büyük bir adama kaçtığını duyduğumda ’’Figen bu, şaşmamak lazım diyorum.’’ Hele bedenini hiç saklama gereği duymayan biri olarak türbana girdiğini duyduğumda asıl şoku o zaman yaşıyorum.

Tesadüfen annesinin evinde karşılaştığımızda bu sefer uyduğu ortama uygun olarak dini konuları konuşmaya başlayınca ben dinimden müslümanlığımdan nerdeyse şüphe edecek oluyorum. Onun, bu taşan bir o kadarda saçmalayan tutumu hepimizde deli gibi birşey düşüncesi uyandırıyor. Aradan geçen yıllarda iki oğlu oluyor. Her şey normal derken bir akşam kardeşimin kapısında elinde çocuklarla o duruyor. Beyninde ur olmuş Ankara’ya ameliyata gidecek çocuklarını kardeşime bırakıyor. Ankara’da uzun kalışında hep iyi haberleri geliyor ve bir günde kendisi.

Tek değişen gidenle dönenin farklı kişi olması. Dönen başı açık, başı daha dik, daha fazla heyecanlı, daha fazla hevesli her şeyde. Taşan heyecanı artık ortalığa saçılıyor sığmıyor kabına. Önce eşinden ayrılıyor eski haline dönüyor başı açık eski Figen.

Üniversite sınavlarına girecek kadar cesaretli oluyor,’’beyni değişmiş bunun sıfırlanmış sanki yeni beyin takmışlar’’ diyoruz. Kazanıyor sınavları okuyor hem de okulun en çalışkan öğrencisi olarak. Bu arada da internetten birilerini buluyor seviyor, bırakılıyor pes etmiyor yeniden seviyor.

Sonunda yine kendinden epeyce büyük birini bulup işi evliliğe kadar götürüyor. Konuşmaları daha uzaylı, daha bir başka dünyalı gibi oluyor.

Bir yaz ablam ve kardeşimle Fethiye’ye ona gidiyoruz birkaç gün kalmak ümidiyle.. Daha ilk dakikalarda onun konuşmalarından geriliyoruz , sanki dersin öteki dünyayla bir bağı var. Oranın diliyle konuşur, anlatıyor hiç susmuyor. Ne zaman mutfağa gitse biz sabah nasıl kaçarız planları yapıyoruz.. Gece odamıza çekildiğimizde bile susmuyor ikide bir kapıyı açıp yarım kalan ne varsa anlatıyor.

Fethiye’den ayrılırken otogarda reiki ve sağlıklı beslenme adına bizi bilgilendirip öyle yolluyor. Ne zaman hareket ediyoruz Oh be diyorum kurtulduk daha gelmem daha görmem edasıyla el sallıyorum.

Annemin cenazesindeyiz kardeşim kulağıma eğilip ’’Figen intahar etmiş, galiba ölmüş’ diyor. Annemin cenazesinin başında onun haberiyle ikinci bir şok yaşıyorum. Biz annemi defnedip evde acımızı yaşarken ondan iyi haberler geliyor, mucize olduğunu yaşadığını hatta iki gün sonra buraya getirileceğini öğreniyoruz.. Oysa onu kapılıp gittiği sulardan çıkarırken kimse yaşadığına ihtimal vermemiş, yaşaması mucize demişler.

Cenazeydi mevlütdü derken onunda annesinin evine getirildiğini duyuyoruz. Mezarlık ziyareti dönüşünde gerçekten nasıl yaşıyor diye merak edip görmeye gidiyoruz, karşımızda aynı Figen canlı enerjik ve heyecanlı.. ’’epilepsi nöbetim tuttu düştüm ‘’diyor ve yine uzaylı konuşmaları.

Aradan geçen aylarda her şey normal doktorunu normal olduğuna kadar inandıracak kadarda akıllı. Yiyor içiyor geziyor hayat ona başka gelse de yaşaması çok normal gidiyor.

Temmuz ayı öğlen vakti ablam arıyor. Sesi çok aşağılarda bir şey var anlıyorum ‘’biliyor musun diyor Figen intahar etmiş ama bu sefer ölmüş.’’ Başımdan aşağı kaynar sular boşalıyor ‘’yok ya o yedi canlı yaşar’’ diyorum.” Yok valla aç interneti bak yazıyor” diyor. Evet orda canlı bakan gözleri ve altında ölüm haberi. Fethiye çalış mevkiinde gece denize giren bayanın cesedi karaya vurdu.. Öncekinde onu geri veren deniz bu sefer affetmiyor alıyor kucağına. Henüz çok genç diyorum 38 yaşında .Yaşayacağı çok şey vardı diyip kızıyorum hayata, ona, en çok galiba ona. Nasıl kıyar, nasıl yapar diye.. Geçen sefer ışığa gidiyorum diyip de kendini sulara bıraktığında ışık onu almaya hazır olmuyor, şimdi gündüz gözüyle gece tekrar ışığa giderken karanlık onu fark etmiyor alıyor içine sonsuza dek orda tutacak şekilde.

Bir demet sarı ,bir demet beyaz papatya boynu bükük, toprak yorgan olmuş üstüne, kuş sesleri cansız bedenine arkadaş…. ÖLÜM: 2009