Hayal gücümüzü nasıl geliştirebiliriz?

 Mantık sizi A noktasından B noktasına götürür,         

 Hayal gücü ise dilediğiniz yere.”

                               Albert Einstein


Bazen bir tablonun önünde takılır kalırsın, uzaklara dalıp gider, gözlerini ayıramaz derinliklerinde kaybolursun. Bazen de bir müzikle mest olur, müziği ruhunda hisseder ve bedeninle dans edersin. Notalar duygularınla karışır gider… Bir yapıyı veya esere gözlerin takılır, incelersin hayranlıkla bakar bakar kalırsın. Hata, kusur bulamazsın. Bir başkasının hayal gücü içinde kaybolursun. Ve bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Evet bu güzellikleri yaratıcılığını ortaya koyarak öne çıkaran ve sunan insanlarımız, bilim adamlarımız, şairlerimiz, ressamlarımız, mimarlarımız, usta sanatçılarımız. Tarihte büyük başarılar göstermiş olan Yabancı ve Türk birçok ünlü isimler sayabiliriz elbette. Mesala Einstein, Picasso, Mozart ,Beethovan, Freud, Graham , Gandhi ,Fatih Sultan Mehmet, Mimar Sinan, Atatürk, Fazıl Say vs … Daha niceleri bu liste uzar gider. Bazıları bu özelliğe doğuştan sahiptirler. Bazıları da sonradan geliştirmiş olabilirler. Temel yetenekler, esnek ve özgür düşünebilme, pratik bir zekaya sahip olma ne dersek diyelim bunun adına ama gerçekten hepsi bir araya gelince ortaya çok güzel şeyler çıkabiliyor. Başka insanların cevabını bulamadığı sorulara cevap bulmak birçok insanın belki yaratıcı olmak istemesinin nedenidir. Farklı düşünmek farklı şeyler yapmak gibi, insana hizmet etmek gibi. Her şeyden önemlisi yapmak istediğimiz şey hakkında çok istekli ve motive olmak gerekiyor belki de. Ve ondan sonra gerisi geliyor. .

 

aratıcılık “ yaratmak” fiilinden gelir. Yaratmak icat etmek veya üretmek demektir. Yaratıcılık sadece ressamlar, mimarlar, sanatçılar, müzisyenlere has bir özellik değildir. Hayal gücünü kullanabilen, özgürce düşünüp günlük yaşamda bile ortaya çıkan problemlere çözümler üretenler de birer yaratıcıdır. Hayatımızın her alanında evde, işyerinde, okulda ve hatta ilişkilerimizde her zaman yaratıcı olabilir ve kendimizi bir adım daha öne taşıyabiliriz. Yani yaratıcılık yaşamın içinde birden çok alanında boy gösteren bir gizli yetenektir. Önemli olan bunu korkmadan cesaretiyle ortaya koymak.


Yaratıcı düşünce nasıl harekete geçirilir ve nasıl geliştirilebilir?


Dünyanın en başarılı girişimcilerine, ünlü sanatçılara, bilim insanlarına ve düşünürlere baktığımızda, ortak özelliklerinin özgün fikirlerle dolu bir zihin olduğunu görüyoruz. Yaratıcılık, kendimize, duygularımıza ve yapmak istediğimiz şeye odaklanmayı gerektirir. Hani deriz ya  “ İlham gelsin yaparım” . Ya da “  İlham gelmiyor ne yapayım “. İşte bu söylemlerimiz çevremizdeki uyarılarla aslında yapmak istediğimiz işe odaklanmak isteğimizdir. O an bunu hissedemeyiz ama sonra ne oluyorsa bir anda oluverir.  Bazen bir şarkı sözüdür, bazen bir şiir, , bazen bir aşçının mutfağından çıkmış lezzetli ve görsel sunumu ile gözleri doyuran bir çeşit yemekte olur bu ilham. Bazen de bir mimarın sanat eseri,  bir komutanın plan ve strateji geliştirmesi ile ülkesini düşmanlarından kurtarmasıdır.


Çoğumuz için ortak bir beklenti, özellikle çocukların yaratıcı özelliklerinin okullarda ve öğretmenleri tarafından keşfedilebileceğine, desteklenebileceğine yöneliktir. Ancak 90’lı yıllardan itibaren yapılan pek çok araştırma, durumun pek de böyle olmadığını ortaya koyuyor. Bu konuda klasikleşmiş olan P. Torrance tarafından yürütülen 12 yıllık boylamsal bir çalışmada, öğretmenlerden öğrencilerinin yaratıcılıklarını değerlendirmeleri istenmiş ve bu öğrenciler yetişkinlik yıllarına kadar izlenmiştir. Sonuçlara göre, öğretmenler, öğrencilerinin yaratıcı potansiyellerini ve ilerideki yaratıcı performansını doğru değerlendirilmek konusunda başarılı olamamışlar. Yine  P. Torrance tarafından yapılan bir çalışmada 400 yaratıcı yetişkinin okul yaşamları incelenmiş ve bunların beşte üçünün eğitim gördükleri yıllarda ciddi okul sorunları olduğu; çoğunun okuldan nefret ettiği; 26’sının okulda iken ‘kalın kafalı’ olarak adlandırıldığı bulunmuştur. O günlerden bu yana, bilgi ve farkındalık ne kadar arttı ve anlayış değişti bilemiyorum tabii.  

Peki, bizler geliştirme konusunda neler yapabiliriz?


Genel bir hayat ilkesi olarak, farklı bir öneriyle karşılaştığımızda ‘icat çıkarma’, ‘eski köye yeni adet getirme’, ‘olur mu hiç öyle, saçmalama’ gibi ifadeleri kullanmamalıyız. Fikir tuhaf olabilir, gereksiz görünebilir ama madem farklı ve yenilikçiliğin peşinde koşuyoruz, o zaman bu tür denemelerin yapılmasının gerekli olduğunu aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.


Başka neler yapılabilir? Birlikte onlara şöyle bir göz atalım.


Öncelikle zihninizi serbest bırakın, hayal kurun,  yeni deneyimlere açık olun, deneyimleyin, yeni bir şeyler öğrenin, kitaplara saldırın, çizim yapın, boyayın, renk kullanın özgürce. Günlük tutun, oyun oynayın ( Satranç, akıl oyunları vb.) , yürüyüş yapın, yere yatın uzanın, hayal kurun. Çevrenizdeki büyüklerle görüşün, sohbet edin, hikâyelerini ve deneyimlerini dinleyin. Önemseyin. Çocuklarla sohbet edin. Neler sorduklarını, yaratıcılıklarını izleyin. Örnek alın onları. Komik ve uçuk olmaktan çekinmeyin. Farklı olun. İyi bir şey yaptığınızda, başardığınızda kendinizi tebrik edin. Başkalarının başarılarını da takdir edin. Daha da çoğaltılabilir bunlar.   


Sonuç olarak, eğer gerçekten yaratıcı düşünceyi geliştirmek istiyorsak, evimizin içinde veya okullarda, yeni, tuhaf ve hatta saçma fikirlerin kaygı duyulmadan ifadesine zemin hazırlamalı ve desteklemeliyiz. Her zaman gülümsemeye özen göstermeliyiz. Çünkü neşeli olmak beynin aktivitelerini artıracaktır.


İçinizdeki yaratıcı düşünce potansiyelini en kısa sürede ortaya çıkarmak hayallerimizi özgür bırakmak dileğimle.


Sevgi ve mutlulukla kalın…



Dip Not: Yazı içeriğinde geçen ‘‘Yaratıcılık’’ sözcüğü ilahi bir yoktan var etmek değil, üretkenlik anlamını taşımaktadır.