(Hâ.Şâ) Siz Allah mısınız?

Çalıştığım her firmada, çalışma arkadaşlarım ve patronlarımın da olduğu ilk toplantıda söylediğim klasikleşmiş bir söylemim vardır.

“Arkadaşlar, şirketten ayrılıp piyasaya indiğinizde, içinizden çalışmak gelmeyebilir, eski bir arkadaşınızla karşılaşabilirsiniz, hiç çekinmeden herhangi bir pastaneye, kafeteryaya  gidip belli bir zamanı geçirebilirsiniz. Eşiniz herhangi bir sebeple sizi eve çağırabilir veya bir görev vermiş olabilir yine çekinmeden gidebilirsiniz.

Müdürüm görür, patronum görür ne der demeyin. Sizler devlet memuru değilsiniz. Sadece müşterilerinizde olmanız bütün bir ayınızı onlarda geçirmeniz gerekmez. Hatta, onlarda çok vakit geçirirseniz sizi artık satıcı olarak bile görmezler. Yüz defa onlara gideceğinize moraliniz yüksek iken kendinizi iyi hissettiğiniz en küçük bir anda giderek size verilmiş hedefi gerçekleştirebilirsiniz. Dolayısı ile ister bir gün çalışın, ister otuz gün. Size verilmiş satış ve tahsilat görevini yerine getirin de nasıl ve hangi zaman dilimi içinde geçirirseniz geçirin.” Demişimdir.

Çalıştığım tüm şirketlerde, hiçbir zaman bu söylemimden dolayı suistimale uğramadığım gibi, kendilerine verilen değerle kendi stilleri ile çalışan tüm arkadaşlarım başarılı olmuşlardır. Hiçbir krizde hiçbir arkadaşım işsiz kalmamışlar, gittikleri yeni şirketlerde de başarılı olmuşlardır.

Bütün bunları neden anlattım. Şirketler yeni bir akım başlatarak sanki her an nerede olduklarını bildiklerinde verim artacakmış gibi, satış elemanlarını telefon, bilgisayar ve araçlarla takip etmektedirler. Araçla takip makul bir konudur. Başına bir şey geldiğinde müdahale edebilmek ve maliyet kontrolü için anlaşılabilir bir konudur.  Ama telefon ile satışçının hangi nokta olduğunu, orada ne kadar kaldıklarını ölçme eğilimindeler. İşte bu noktada ben de diyorum ki “SİZ ALLAHMISINIZ” Melekler aracılığı ile kullarınızın günahları sevapları peşindesiniz. Ayıptır günahtır. Maaşını veriyorsunuz diye onları satın almıyorsunuz. Kendinize yapılmasını istemediğiniz şeyleri neden başkaları için yapıyorsunuz.

Sizler sadece o kişinin kanunun belirtmiş olduğu saatler içindeki zamanlarını kiralıyorsunuz. Onlardan verim alabilmek için yapılacak faaliyetleri sizler veya sorumluluk verdiğiniz müdürleriniz planlamalıdır. Onlar değil..

Dinimiz, ayıpların ortaya çıkarılmasını men etmiştir. Kaldı ki sizin için her şeylerini ortaya koyan bu şerefli insanlar ayıp peşinde de değiller. Siz onlara güvenecek, adam yerine koyacaksınız ki onlarda sizler için mücadele etsinler. Aksi takdirde, sizin istediğiniz gibi bayilere gider ama son vuruşu yapmazlar.

Unutmayın, profesyonellik;
“Başında kimse olmadığında kimse varmış gibi çalışmaktır” Siz sadece insan kaynaklarını doğru çalıştırın ve doğru çalışan seçin, ondan sonra onları kendi tarzları ile baş başa bırakın. Neler yapabileceklerini tahmin bile edemezsiniz. Çalışanlarını yücelten, marka yapan şirketler kazanmaya mahkumdur.