Dil söyler, kulak dinler, kalp söyler kâinat dinler … Yunus Emre
‘Sözün bittiği yerler’ o kadar
çoğaldı ki! Sükut etme zarureti o kadar hasıl oldu ki, incitmemek, kırmamak adına.
Neyi ne adına yaptığımızın farkındalığını yitirdik. Başkalarının yanlışını araya araya, kendi doğrularını da kaybetmiş bir topluluk olduk ne yazık ki…
Aristo bugünlere seslenmiş adeta;
“Sevdiklerinizle siyaset yapmayınız. Zira; siyaset dostlukları zedeler. Siyasetçiler yollarına devam ederken; Siz dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız.”
Tam da öyle oluyor.
Paylaşamadığımız şey ne ola ki? Vatan mı? Bayrak mı? Dağlar mı? Denizler mi? Ağaçlar mı? Ocaklar mı? Bir yudum su mu yoksa bir avuç toprak mı?
Halbuki içeceğimiz son yudum su bile ilahi kudret elinde, bilmem kaç metre yerin altında gününü, saatini beklerken, üzerimize atılacak bir avuç toprak da gününe saatine kadar bir tohuma hayat veriyorken, bu hengame nedir? Bunun ötesi var mı ki?
Emevi Valisi Haccac’ın, Hz. Ömer’in adaletinden bahseden zata verdiği manidar cevap da, esasen meselemizi izah etmesi bakımından oldukça mühim:
‘Siz Ömer zamanındaki insanlar olsaydınız, hiç şüphesiz ben de Ömer olurdum …!’
Nasıl olursak, öyle idare ediliriz. Herkes kendisinin avukatı olduğu sürece, suçluyu hep dışarıda aradığımız sürece, mesafe almak mümkün değil. Zira alınan mesafe ortada!
Dinleyen insan neyi akledeceğini öğrenir, okuyan insansa nasıl akledebileceğini… İyi bir dinleyici değiliz, akledici hiç değil.
Üç şeyi az yapın, bir şeyi çok yapın diyor İmam Azam-ı Ebu Hanife;
Az yiyin,
Az konuşun,
Az uyuyun…
Çok DÜŞÜNÜN !...
Ama düşünmek bizim kodlarımızda hiç olmamış gibi, bizim yerimize düşünenler ordusuna katılmak varken, kendi irademizi, akıl yürütmemizi devredışı bırakmak hangi akla hizmet!
Cüz’i iradeyi şartsız ve koşulsuzca insanlığa lütfeden Rabbim, “Niçin akletmiyorsunuz” diye sorduğu Yüce Kur’an’da bu nimetten bizi haberdar edip, ‘Ey akıl sahipleri’ hitabıyla kimleri muhatap alıyor? Hepimiz akıllıyız, hepimiz aklın yolunu bir biliriz de bu ikilik neden?
‘Sözler öyle yıprandı ki bu çağda, en büyük ateşi sessizlik yakar’ diyor Murat Menteş.
Umarım bu ateş, pervanelerin koştuğu vuslat gibi, bizleri de tevazu yoluna birer davetçi kılar ve sıfırlanan enaniyetlerle yeni başlangıçlar ve dünyalara merhaba deriz.
Güzel olan her şeyi hizmetimize sunan Güzel Rabbim, bizleri daima bir ve beraber eylesin, hepimizi hayırlarda ve güzelliklerde buluştursun inşaAllah.
Kalbi selamlar
Facebook Yorum
Yorum Yazın