Güller Diyarından Gül Kokulu Selamlar…

Güller diyarından, gül kokulu insanların selamlarıyla, Yalvaç’tan sesleniyorum sizlere. Zira uzun süredir kırıntılarını aradığım insanlığı bulduğum, sıcacık gönüllerin ve yüzlerin karşıladığı bu şirin ilçeden etkilenmemek ne mümkün!

İlçeye gidişim bir sınav münasebetiyle oldu ve iyi ki de olmuş. Vesileler de olmasa yurdumun saklı bahçelerindeki lütuflardan bihaber yaşamaya devam edecektim. Biraz tanıtımdan sonra gezi notlarıma devam edeceğim inşaAllah.
 
Yalvaç kelimesinin lugat anlamı “peygamber, resul, elçi, yol gösterici” olmakla beraber bu şehre verilmiş olması, buraya Selçuklular devrinde yerleşen Oğuz Türk oymağının “Yalvaçlılar” olmasından kaynaklanmaktadır. (*)

Yalvaç’ta Isparta S.D.Ü. Üniversitesine bağlı Yalvaç Meslek Yüksek Okulu 14 bölümü ile 3500 öğrenciye eğitim veriyor. Yalvaç’ın kültürel değerleri arasında önemli yerlerden biri de “Yalvaç Hacı Ali Rıza Efendi Halk Kütüphanesi”dir. Kuruluşu 108 yıl öncesine dayanır. Kütüphane 1970 yılından itibaren kendi binasında faaliyete devam etmekte olup, çeşitli konularda 30 bini aşkın eseri ile en önemli kültür hazinelerimiz
arasında. (*)

Yalvaç sahip olduğu çok eski geçmişi ve kültürel özellikleriyle zengin bir turizm potansiyeline sahiptir. Antiocheia in Psidia (Antik Kent) Anadolu’da kurulan antik kentler arasında oynadığı önemli roller ve eşsiz yapılarıyla ayrı bir önem taşımaktadır. Yalvaç’ın kültürel zenginliklerini teşhir eden Yalvaç Müzesi genellikle Roma, Bizans ve Osmanlı devirlerine ait eserlerle oldukça zengin bir müze niteliğindedir.(*Yalvaç Belediyesi web sitesinden alıntılanmıştır.)

İlçeye Isparta üzerinden bir köy dolmuşu ile 2 saatlik bir karayolu ulaşımıyla gidiliyor. Güzergahtaki  muhteşem Eğirdir Gölü, yol boyunca sıralanan çay bahçeleri, yürüyüş yolları, oldukça hoş görünüyordu.  Özel olarak gelip kalmayı planladığım Eğirdir Göl manzaralı bir pansiyon ilişiverdi gözüme, notumu hemen aldım ajandama. Bir süre sonra hava iyice karardığından yol hikayelerinden bihaber gecenin karanlığında ilerledik tâ ki Öğretmenevine geldik uyarısıyla. Yalvaç Öğretmenevi ‘nin yakınlarında durup beni indirdikten sonra yoluna devam eden dolmuşun ardından, hızlı adımlarla ilerlediğim Öğretmenevinin kapısına vardığımda köpek sesleri iyice yakınlara kadar gelmişti, kapıdaki endişeli bekleyişim 3-5 dakika sürdü ki, görevli kapıyı açtı çok şükür.  Rezervasyonumu kontrol edip odamı verdikten sonra, gün sonu yorgunluğumun finali olan odama çıktım.
 
Sabahleyin traktör sesleriyle  uyandığımda, pencereyi açıp etrafa şöyle bir baktım ki,  bir zamanlar doğup büyüdüğüm köyüm geldi gözlerimin önüne. Kuş cıvıltıları, tavuklar, horozlar, koyun sürüleri, büyükbaş hayvanların meralara salınması. Ben de ‘Heidi’ formatına girmiştim çoktan.  Kahvaltımı yaptıktan sonra, Mehmet Akif Ersoy Lisesi’ne doğru yola koyuldum.  Hz. Hatice validemizin hayatının konu edildiği bir sınav için bahçesinde toplanan yüzlerce genç kız, öğrenci, ev hanımı, çalışan dikkatimi çekti.  Bin kişiyi aşkın bir kalabalık sınav saatini beklerken, ben de onlarla Yalvaç hakkında söyleşiler yapıyordum.  Bu sınav için çok ciddi bir emek ve zaman ayırmış insanları tanımak çok etkiledi beni.  Bir üniversitenin dekanının kız öğrencilerine bu sınav için kitaplar hediye etmesi, ev hanımlarının 7-8 kez bu kitabı okuyup adeta ezberlemesi, toplumun eğilimlerini ve enerjisini bu yöne kanalize eden idareci ve bürokratları görmüş olmak, beni bir o kadar da umutlandırdı.
 
Anneler Günü ve Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde düzenlen bu etkinlik için Yalvaç Müftülüğüne buradan bir kez daha teşekkür ediyorum Hz. Hatice gönüllülerini bir araya getirdiği için. Güller Diyarında, Güllerin Efendisinin ‘GÜL’üne olan teveccüh için…
 
Sınav sonrası, geri kalan zaman dilimini çok iyi kullanmak ve sizlere oradaymışsınız gibi hissettirmek için yoğun çaba harcarken Rabbim karşıma iki güzel insanı çıkardı. Sayın Ali Cansu ve Mesut Özerden. Bu iki güzel insan, tüm öğleden sonralarını bana  ve Yalvaç tanıtımına tahsis ettiler.
 
İlk durağımız; Çınaraltı kahvesiydi.  800 yıllık tarihi çınarın altında çay sohbetine katıldığımız bir grupta bir meslektaşım ve aynı zamanda Yalvaç’lı Yazarımız Sayın İsmail Serdar Kaya’nın imzalı kitabını bana hediye etmesi  günün en mutlu anlarından biri oldu benim için.  Kendisiyle yapılan çay tadında sohbetimiz 40 yıllık hatra evrildi kahvelerin gelmesiyle.  İkindi’ye müteakip  Seyid Sultan Ahmet (Emir Ahmet) türbesinde, şehzadeler şehrinin selamını iletip, dualar ettik.  Ülkemizin selameti için, dirlik, birlik, beraberlik ve kardeşliğimiz için himmet diledik.

Sırada iştah açan bir ziyaret vardı. Leblebiciler Mahallesi Fırını. Bu öyle sıradan bildiğimiz fırınlardan değil pek tabii. Yalvaç’ta hiçbir fırın sıradan değil. Bütün fırınları kadınlar işletiyor. Ziyaretimiz sırasında Yalvaç’ın en meşhur ekmeği ‘Hamursuz’ ile tanıştım. Hakiki meşe odununda pişen, el değirmeniyle çekilen buğday unundan yapılan ve kokusu her yanı salan bu ekmek, hala tadı damağımda kalan bir anı olarak kalacak hiç kuşkusuz. Fırıncı kadınlarımız  ellerindeki hamurla erkek işine karışıp, bu mesleği bihakkın icra ededursunlar, her mahallenin ayrı bir fırını mevcut. Her mahalle sakini kendi fırınına sahip çıkmakta. Bu fırınlar Yalvaç pazarına bol miktarda ekmekler yapıp, keselere koyuyorlar ve satıyorlar. Ve ayrıca  Pazar günleri kahvaltı saatlerine, mahalle sakinlerine haşhaşlı, patatesli, otlu börekler hazırlıyorlar, sıcak sıcak kahvaltılık mis gibi börekler sıralanıyor tezgahlara.
 
Sırada alışveriş için kaçmaz bir fırsat var. Dericilik yapan küçük bir işletme. Tabakçılık çok güçlü bir gelir kaynağı ve iş kolu Yalvaç’ta. Şimdiye kadar marka deri çantaların fiyatını sorup geri bıraktığım anlar dışında, satın alabileceğim deri çantalar şimdi renk renk model model karşımda. 20 liraya hem de.  Bu fırsat kaçmaz deyip hem kızıma güzel mi güzel bir çanta, hem de oğluma el yapımı deri bir kemer alarak ayrılıyorum bu küçük atölyeden.
 
Yol boyunca bahsedilen şifalı bir dağ, Kızıldağ. Şarkikaraağaç ilçesinde astım hastaları için tam bir oksijen terapisi olarak ün salmış. Kızıl çam ormanlarının içindeki köy, yüksek oksijen değerleri ile tam bir detoks  vücut için. 1 saatlik mesafede oluşu da makul.

Ve güller diyarından güllü lokumlar, gül suları, güllü tesbihler almak farz artık. Dönüşte anlatılacak yol hikayelerine bir de güllü lokum eklemek lazım. Yolunuz düşerse demiyorum, yolunuz böyle güzel ve sımsıcak bir ilçeye düşsün diyorum.  Denize, kuma, kayak keyfine değişilmeyecek saatler yaşadığım bu küçük ilçe, içinden geçtiğimiz bu süreçte bana paralel evrenden geldiğim hissini yaşattı adeta.  Farklılıklarla büyüyen, gelişen, zenginleşen  bu coğrafyada yaşamanın ve insan olmanın şükrünü bir kez daha eda ettirdi bana. Ne mutlu ki, misafir adabından, hürmetinden uzaklaşmamış, gelenekleriyle var olmuş bu toprağın insanı, her daim var ve var olacak biiznillah. Toprağın vefası, insanın fıtratına böylesi işlermiş meğer…
 
Sizleri bu duygularla selamlıyor, bu satırları yazmamda vesile olan güzel gönüllü Yalvaç’lı kardeşlerime Şehzadeler Şehrinden selam ve sevgilerimi yolluyorum.
Sevgiyle kalın