Gelmemin Üzerinden İki Ay Geçmiş Artık Dönüş Ayına Girdiğim Bu Ülkede Herşey Farklı, Herşey Kurallı.

Saat akşamın altısı  heryer sakin Melbourn'da... İnsanlar az çalışıyor çok dinleniyor, aslında hep dinleniyor. İlk geldiğimde dikkatimi çeken herkesin saatli çalışması olmuştu. Sabah işe giden biri zaten erken çıkıyordu, akşamda isterde bir yerde iki üç saat çalışıyordu. Bir pizzacıda saati 0nbeş dolara çalışıp ek gelir sağlayabiliyorsun burada.. Devlet çalışma saatlerini daha aza indirmek istiyormuş, daha fazla vakitleri olsun daha iyi yaşasınlar diye. Zaten bu ülkede haftanın altı günü çalışan çok az haftada dört gün çalışarak hayatlarını sürdürebiliyorlar.
 
Devlet için kadın, çocuk, yaşlı çok çok önemli. Kadınlara birçok hak vermiş, yaşlılar kıymetli. Alışveriş merkezine gittiğimizde normalde ülkemde evinden çıkmayacak kadar yaşlı olanlar cafelerde oturmuş kahvelerini içip titreyen elleriyle pastalarını yiyordu. Çok tuhafıma gitmişti bu kadar yaşlı insanı görmek. Üstelik yürüyemeyenler tekerlekli akülü arabalarıyla çok rahat dolaşıyorlar heryerde. Kimse kimseye çarpmadan değmeden arabalar ortalıklta rahatça geziniyor. Bu yaşlıların evine hükümet temizlikçi gönderiyor her hafta.
 
İlgimi çeken ikinci kalabalık hamile ve çok çocuklu kadınlar. Türkiyede bu kadar hamile görmediğim için bu da çok ilgimi çekmişti. Devlet doğumda ve sonrasında para verdiği için çoğu insan çalışmayarak sekiz çocukla geçimini sağlıyor. Bir kadının biri arabasında, biri elinde, biri karnında  çocuklarını her an görmek mümkün.
Çocuk çok değerli asla kimse çocuğuna birşey yapamıyor. Okul çıkış saati her ışıkta üç beş görevli beliriyor onların rahatca caddeyi geçmesini sağlıyorlar. Okul yakınlarında arabaların sürüş hızı hemen kırk kilometreye düşüyor. Okumaları için her türlü imkan sağlanmış .
 
Dediğim gibi kurallı ve sıralı herşey. Sık sık tabelalar var hız kontrolü için. Altında süper hızlı arabanda olsa otoban gibi yerlerde en fazla yüz hızla gidiyorsun. Yakınlarda tek bir ev dahi olsa hız altmışa düşüyor. Yol kenarında park etmiş gibi görünen arabalar senin haberin olmadan cezayı kesiyor. Alışveriş merkezlerinde park ettiğin arabana yatırmadığın eksik evraklarının cezası geliyor. Sen arabanı park ediyorsun içerde rahatça alışveriş yaparken otoparkta polis arabası tur atıyor bir cihaz hangi arabanın neyi eksik, neyi yapılmamış hemen buluyor.
 
Markette, mağazalarda bir çizgi var. Kasada o çizgide sıranı bekliyorsun kimse kimseye yapışmıyor. Uzakta bekleyip sıran geldiğinde kasaya yaklaşıyorsun. Ne kadar kalabalık olsa biri sorr demeden yanından geçmiyor. Ona yol verdiğinde mutlaka teşekkür ediyor. Herkesin zaten sinirleri alınmış gibi herkes sakin ve rahat. Her yerde mutlaka sıranı bekliyorsun.
 
Şehrin merkezinde de hayat aynı, kibarlık aynı. Gittiğimiz maçta herkes bağırıyor ama kimse küfretmiyor ve yanındaki başka takımı tutuyorsa, birbirini kızdırsanda maç arası çok güzel sohpet ediyorsun. Şakalaşabiliyorsun.
 
Her yerde her zaman koşan ve bisiklete binen insanları görmek mümkün. Ailece herkes bisikletiyle dışarlarda.
 
Bu ülkede herşey güzel yaşam çok rahat, tek kötü tarafı hayatın akşamları çabuk bitmesi. Beş dediğinde heryerin kapanması. Ailece bir yere gidecek olsan şehre iniyorsun lokantalar sayılı derecede açık. İnsanlar hep evinde. Araban olmadan hayatın yok. Burda onsekiz yaşına girdiğin gibi arabanı bir şekilde alıyorsun, almak zorundasın. Tren her yarım saatte bir geçiyor içinde insan yok. Otobüs tek tük ve saatte bir geçiyor..
 
Melbourn’un tam içine şehre indiğinde daha canlı. Orada hayat akşam erken bitmiyor meydanlarda insanlar toplanıyor açık sinemalarda film izliyor. Cafeler geç kapanıyor diğer yerlere göre. Tren ve Tranvay daha uzun saatler çalışıyor. Şehirde yaşamaktan bıkanlar için biraz uzak yerleri çok güzel çok sakin. Kalabalığı sevenler daha çok şehirde çalışıp orada yaşayanlar.
 
Ülkeme dönmeme sayılı günlerimin kaldığı bu ülkede (Avustralya’da) yaşadığım sakinliği Galata’da bol bol gezerek atma heyecanıyla, buralardan bu kadar...