Annemlere çok özeniyorum. Şu dönemi yaşamadıkları ve güzellikleri doya doya gördükleri için. Düşünsenize bir olay oluyor ve radyo varsa haberdar oluyorsun değilse bir gazete eline geçerse okuyorsun. Felaketleri en az hissederek yaşıyorlardı. Bunlara denk gelip haberdar olmama oranın çok fazla ve psikoloji bozulması, gelecek endişesi vs. yok.
En son yangın diyecekken sel felaketi ile hepimizin yüreği dağlandı. Kendi kendimi suçluyorum. Çiçek böcek yazıları yazacağıma daha çok çevre bilinci, doğal enerji yazıları yazsaydım keşke diye. (Gülmeyin)
Hep bahsettiğim küresel ısınma vardı ya işte o 1 derece ısınma bu sel felaketlerinin başlıca bilimsel sebebi. Küresel ısınma ile atmosferdeki su miktarı yüzde 7 artıyor. Yine küresel ısınma ile buzullar eriyor, sular yükseliyor ve sellere sebep oluyor.
Dünya sağlık örgütünün açıklamasına göre geçtiğimiz yüzyıldan bugüne 1,2 derece sıcaklık artışı var. Bu da buzların erimesi ve su buharlaşmasının artması demek.
Son 25 yılda 3 trilyon ton buzul erimiş durumda. Deniz suyu 8 milimetre yükseldi. 2100 yılında 60 santim, 2300 yılında da 5 metre yükseleceği öngörülüyor.
Gelelim ülkemizdeki duruma. Bu kadar çok yağış düşmeye başlayınca bu yağıştan gelen suyun bir şekilde tahliyesi gerektiği hepimizce malum. Doğal olarak zaten sistem işler durumda. Ne zaman ki insanoğlu bu işlerliği bozuyor işte sorun da o zaman başlıyor. Hollandalı bir araştırmacı Oldenborg’un bir yazısını okuduğumda tam da bu konuya değiniyordu. Nehirlerin çevresine kurulan yerleşim yerleri fazla suyun toprak tarafından emilmesine engel oluyor. İşte felaket bu kadar basit geliyor. Doğala, doğa kanununa müdahale ettiğinizde sonuçta her zaman kazanan yine doğa oluyor ve acı ile karşılaşıyoruz.
Özet olarak küresel ısınmanın ve iklim krizinin yol açtığı sel felaketlerine karşı alınacak önlemlerle küresel ısınmayı yavaşlatacak ve hatta durduracak yolu bulmak zorundayız. Bu iş için de önce devletin ve sonra da devletin koyduğu kurallara uyan halkın olması gerekiyor.
Tavsiyem bu zararları en aza indirecek tüm tavsiyelere uyulması yönünde. Yerel ve merkezi yönetimlerin çok ciddi yaptırımlar ile sel ve taşkın olabilecek suyun emilebilmesi için özellikle dere yatakları ve çevresinde yağışın birikebileceği çukur yerlerde boş araziler bırakması gerekiyor. Bu durum selden dolayı oluşacak toprak kaymalarını engellemeye sebep olacaktır.
Son cümle olarak şu gerçeği söylemeden edemeyeceğim. Yönetimler ve halk işbirliği içinde gereken önlemler alınmazsa ve doğaya yönelik tahribat devam ederse “doğal felaket” diye bahsedilen fakat esasında insan faaliyetleri neticesinde meydana gelen sel, yangın ve benzeri afet haberlerini önümüzdeki günler, aylar ve yıllarda artarak duymaya devam edeceğiz.
Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın