Fakirlik İnsanları Hasta Ediyor.

Veba Hastalığını yendik, kızamığı atlattık ,Verem hastalığına ilaçlar ürettik fakat en büyük hastalık sebebi olan fakirlik Virüsü’nün önüne geçemedik.

Gelirin, geleceğin ve eğitimin eksik olduğu yerde, HASTALIK o insanların yoldaşıdır. Ve siz değerli okurlarıma soruyorum? Her insan, sağlıklı yaşamayı hak etmiyor mu?

Dergimizin 144üncü sayısında Ekonomi Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OCED verilerine göre yoksul çocuk sayısının Türkiye’de en yüksek sayıda olmasından dolayı sonuncu sırada yer almasından bahsetmiştim. Bu durum Avrupa’ da neden Böyle değil?

Fakirler Avrupa’da inanılmaz derecede saygı görüyorlar ve ihtiyaçları saygı içinde karşılanıyor. Bir insanın yaşaması için, temel gıda ihtiyacı, aciliyete göre pazar günü bile karşılanıyor. Kıyafetleri yoksa ücretsiz kıyafet, mobilyaları yoksa ücretsiz mobilya, faturalarını ödeyemeyen fakire faturalarını ödeyebilmesi için gerekli parayı veriyorlar ve daha nice güzel yardımlar yapıyorlar.

Bu yardımları kimler yapıyor biliyor musunuz ? Kiliselerin kurmuş olduğu Vakıflar yapıyor.

Bunlardan birkaç örnek verecek olursak Caritas Verband 507.000 kayıtlı çalışanının yanında bir o kadarda gönüllü çalışanıyla organize olmuşlar Almanya’da. Die Johannitergibi sayısız Vakıf yoksullara, ihtiyaç sahiplerine yardımcı oluyorlar ve çaresizlik içinde bırakmıyorlar. O kadar ki en ince detaylar bile düşünülmüş. İnsan bu çalışmaları taktir etmeden geçemiyor örneğin; babası, annesi veya yakın akrabası vefat etmiş çocuklara bu vakıflar bu üzüntüyü atlatabilmeleri için özel bir birimle özel pedagojik danışmanlar ile çocuklar pisikolojik çöküntüden çıksınlar ve geleceğini belirleyen okul hayatlarından, derslerinden geri kalıp not ortalamaları düşmesin ve hayattan  soyutlanmasınlar diye ücretsiz yardım sunuyorlar.

Caritas Verband yoksul ve çaresiz insanlara sorun oluşturan hemen hemen her konuyu ele alıyor. İnsanın ailesi gibi ilgileniyor. Çalışan personeli özel eğitimden geçtiği için muhtaç sahiplerine yardımı çok hassas davranaraktan rencide etmeden yapıyorlar.

Caritas Vakfının toplam 25.860 tesisi mevcuttur. 950 hastanesiyle,1.410 yaşlılar için bakım evlerive 1.200 gençlik merkezleriyle, gündüz bakım merkezleri ve yardımcı istasyonlarıyla hizmet vermektedir.
 
İnançlarının vermiş olduğu emri yerine getirmekle adeta bir yardım yarışı içerisindeler. Hatta bu düşüncelerinin ıspatı olan mükemmel üstü bir birliktelikle hareket ediyorlar. Bu harekatlardan sadece birinin adı Aksion Deutschland Hilft - (Aksion AlmanyaYardım Eder-Alman Yardım İttifak Örgütü)
 
Aksion Deutschland Hilft ne yapar? Yardım kurumlarından oluşan bir ittifaktır.  Amaçları yardıma ihtiyacı olan insanlara daha hızlı nasıl ulaşabiliriz mantığıdır. Bu tür organizasyonlar kendi aralarında birlik oluşturup daha iyi hizmet verebilmek için görev dağılımı yapıyorlar.
Yardım kurumlarından oluşan bir ittifak, öyle ki bu vakıflar ve dernekler sözde kalmış vakıf ve dernek değiller. Sadece Avrupa’da değil uluslararası kendilerini ispat etmiş, her biri ayrı ayrı yardım detaylarıyla ilgilenen 21 Vakıfın ve Derneğin birleşiminden oluşan organizasyondur. Burada birliktelikte yer alanlardan biriside Mısır’da doğmuş Dr.Hany Abdel Gawad El-Banna‘nın kurmuş olduğu İslamik Relief Vakfıdır. Birlikten güç doğar atasözünü pratiğe dökülmüş halinden bir örnek bu olsa gerek.
Böyle bir arada çalışan mükemmel bir organizasyonu neden örnek alamıyoruz. İşte bu yüzden Avrupa güzel görünüyor. İşte bu yüzden Türkiye’deki insanlar veya diğer ülkelerdeki insanlar Avrupa koşmak istiyorlar. Bu güzellikleri devlet yapmıyor, insanlar yapıyor.

Birçok Müslüman Ülkelerinde, sosyal bakanlıkların sunmuş olduğu hizmetlerde, fakir insanların hakları nasıl yeniliyor bunu hepimiz biliyoruz. Eskiden olduğu gibi Amerika’nın ve Avrupa’nın Müslüman Ülkelere karşı saygıları yok. Onlar, biz Müslüman Ülkeleri hakkında, şöyle diyorlar: ’’İslamik Ülkelerde, zenginler o kadar dolandırıcılık yapıyorlar ki, fakirleri açlıktan öldürüyorlar.’’

Şu kanun ile yardım yapılsın bu kanun ile yardım yapılsın ile olmaz, olmuyor da zaten.

Yardım devlete ait değil. Yardımı, Avrupa’da kiliseler ve insanlar yapıyor.
Eğer saygın bir millet olmak istiyorsak Amerika’ya ve Avrupa ya özeniyorsak o halde onların yardım  organizasyon-lara özenelim, onlar gibi yapmalım.

Bugünün çocuklarına şimdi yardım etmezsek, onlarda büyüdüklerinde sizlerle bir bağlantıları olduklarını düşünmezler ve büyüklerini dinlemezler.

Zor durumda olan yoksul insanları umursamayan sahip çıkmayan devletler ve o ülkelerde sefa içinde yaşayan insanların, fakirlere karşı duyarsız halkın, ne olduğunu hep birlikte gördük.

Dünyada bunun birçok örnekleri vardır bunlardan biride Orta Doğudur bunların son durumlarını hepimiz biliyoruz ve görüyoruz.

Tüm bu yaşananların, tek bir sebebi var, oda, fakirlere yardım etmedikleri içindir.

Fakirler için yapılmayanlar, bir tavaya yağı koyup altına ateşi yakıp üzerine de kapak örtmek gibidir. Ve bu içerideki yanan ateş bir gün dışa mutlaka patlayacaktır. Ortadoğu da, fakirlerin içinde, yanan ateş, sokaklara döküldü.

Sizlere soruyorum Türkiye’de mi böyle olsun? Türkiye’de olmaz demeyin, Türkiye modernleşen bir ülke, fakat fakirler için yapılan yetmemekte. Bizde o ülkelerin yaşadığını yaşamak zorunda kalırsak o zaman kendi vicdanımıza nasıl izah edebiliriz geçmişteki  umursamazlığımızı. Devletimize yardım etmeliyiz, milletimize yardım etmeliyiz, gelecekte bizim çocuklarımız başka ülkelere kaçıp gitmesinler diye. Çocuklarımız başka ülkeler ile yarışabilsinler diye yoksullara destek çıkmalıyız.

Neden Avrupa’ya özeniyoruz?
Neden onlara koşuyoruz?
Onların gelişimindeki sır, kiliselerin kurmuş olduğu vakıfların, derneklerin zenginlerin ve halkının fakirlere yardım etmek için organizasyonlarda yer almalarıdır. Bu yardım sistemini yaşam tarzına dönüştürmüş olmalıdır.
Bu yüzden orada yaşayan insanlar kendini emin ellerde hissediyorlar, dürüstçe var olan problemleri kabul ediyorlar ve hep birlikte çözmeye çalışıyorlar. Avrupa her bir gün yapılacak görevlerini askıya alan felaket yaşayan ülkeler gibi olmak istemiyorlar. İşte bu yüzden insanlar Avrupa’ya koşuyorlar.

İnsan bu çalışmaları gerçekten taktir etmeden geçemiyor. Bizlerin tarihinden örnek alınan bu yardımlaşma sistemlerine şimdi biz gıpta ile bakıyoruz ve bu durumu çok üzücü buluyorum.

Yoksullar sessizce acı çekiyorlar önce kendilerine sonrada etraftaki insanlara karşı güvenlerini yitirmişler. Bu acıyı çeken insanlar, bedenlerini taşımakta zorluk çekiyorlar, tüm güzel hislerini kayıp etmişler, üretemiyorlar, verimsizleşmişler. Her şeye rağmen onlara yol gösteren birileri olduğunda o yoldan gitmeye çalışıyorlar.

Bayram geldi ve geçti, fakir çocukların bayramlık elbise alacak paraları olmadı. Fakir çocuklar bayramda diğer çocukları bayramlık içinde gördüklerinde, içlerinde bir ateş yanmadı mı sanıyorsunuz ?
Onları umursamayan insanlara karşı nefret duymadılar mı sanıyorsunuz ?
Biz Müslümanız, ince ve asil bir dinimiz var.

İslam dininin temel prensiplerinden birisi Peygamberimizin Hz.Muhammed A.S. bize "Komşusu aç iken tok yatan" bizden değildir hadisi şerifi ile uyarmıştır.

İslam anlayışıyla giden Avrupa’nın üstadı olmuş Müslümanlar, Avrupa’nın ilimin de ve fikirlerini geliştirmelerinde, derin izler bırakmışlardır. Avrupa medeniyete kavuşmadan önce İslam dinine dayalı Endülüs medeniyeti ve Osmanlı medeniyeti Avrupa’yı Avrupa yapmıştır.

Bunlar geçmişte yaşanalar, geçmişi hepimiz biliyoruz. Artık kendimize gelme zamanı gelmedi mi ve elimizdeki olanı da kayıp etmeme çabası göstermemiz gerekmiyor mu?

“Medeniyetin, gelişmiş ülkenin anlamı” “temiz sokaklara sahip olan ve şehrin her yerini yüksek binalar tarafından sarılması” değildir.

Problemlerden kurtulup gerçek medeniyete kavuşmanın yegane çaresi, Nebiyy-i Zişan Efendimiz’in (a.s.v.) taraf-ı ilahiden getirdiği İslâm dini ve o kaynaktan feyiz alıp gönüllere dolan Allah korkusu, Allah sevgisi, doğruluk, insanların sosyal sorunlarına hakim olup onları çözmeye çalışmaktan geçer . Aksi halde medenileşmek imkânsızdır.

Günümüzde başta ABD olmak üzere bütün dünya ülkeleri Osmanlı medeniyetine hayranlığını dile getirmekte. Pek çok ilim adamı, vakıf ve araştırma grupları günlük hayatta karşılaştıkları güçlükleri yenmek ve problemleri çözmek için bu geçmişteki medeniyetin kalıntılarını incelemektedirler.

Peki bizler neden incelemiyoruz?

İnsan insana yardım etmeli, yardımlaşmada geç kaldığımız, somut yardıma geçilmeli. Herkesin gücü neye yetiyorsa onu yapmalı. Bir kalem alabiliyorsa, bir kalem almalı ve bizzat kendi elinizle verilmeli, somut yardım yapılmalı. Kıyafet veya başka bir şey mi alabiliyorsunuz almalı, örneğin kıyafet alındıysa yoksulun evine gidilmeli, giydirilmeli birde başı okşanmalı, inanın bunu yapan kişinin hayatı anlam kazanacaktır.

Saygılarımla