Euro 2016’ Nın Ardından

Bir Avrupa şampiyonası daha bitti. Şampiyon Portekiz. Tebrik ederiz. Açıkçası ben Portekiz’in kupa almasına sevindim de. Hem Fransa’nın almasını istemiyordum hem de 2004’de çok acı bir şekilde  kendi sahalarında Yunanistan’a 1-0 yenilerek kupayı kaybetmişlerdi. Dünya starı Ronaldo o maç sonunda çok ağlamıştı. Bu maçta da ağladı sakatlanıp oyundan çıktıktan sonra . Ancak maç sonunda gülen taraf Portekiz oldu.


Türkiye’ye gelince; bildiğiniz gibi milli takım birinci turda averajla turnuvaya veda etmek zorunda kaldı. Milli takım sahip olduğu potansiyele göre devam etmelimiydi? Evet etmeliydi. Birinci ve ikinci maçlarda oynanan etkisiz oyunlar ve alınan mağlubiyetler birinci turda elenmemizin en büyük nedeni oldu. Türkiye’nin Hırvatistana ve İspanya’ya yenilmesi anormal bir durum mu? Hayır değil. İspanya’nın gücü malum. Türkiye ile on maç yapsa dokuzunu kazanır. Hırvatistan İspanya’yı yenmiş bir takım. Peki milli takım neden çok eleştiri aldı? Cevap: oynadığı etkisiz ve isteksiz futboldan dolayı aldı. İlk iki maç gösterdi ki milli takımın kondisyonu rakiplerine oranla çok düşük. Bu kondisyon düşüklüğü ile güçlü rakiplerimizle mücadele edebilmemiz mümkün değildi. Dolaysıyla Hırvatistana 1-0 , İspanya’ya ise 3-0 mağlup olunması çokda anormal değil. Burada eleştirebileceğimiz nokta henüz İspanya maçı bitmeden futbolculardan bazılarının yuhalanması tarihte ender gördüğümüz vakalardandı. Bizler ne 8-0 lık İngiltere mağlubiyetleri ne de diğer farklı mağlubiyetlerde böyle bir şey yaşamamıştık. Arda’yı eleştirmelimiyiz ? Evet eleştirmeliyiz. Ancak bu kardeşimizi daha maç bitmeden yuhalamak milli takıma da ihanet oluyor. Maç bitsin uslubu erkanıyla eleştir. Kadro dışı bırak vs hepsi olabilir. Ama yuhalamak çok yanlış oldu. Diğer yandan eleştirilerin en büyüğünü Fatih Terim aldı. Bu ülkede seveni kadar sevmiyeni de çok olan birisi Terim. Milli takımda aldığı onca başarılara rağmen hala ciddi bir sevmeyen kitlesi var. Herkesin sevmeme nedeni farklı tabii. Başarısızlık kisvesi altında insanlar kinlerini döküyorlar fırsatını buldukça. Futbol kriterleri açısından Terim’i eleştirebiliriz. Kadro seçimi, oynayan onbir, oyuncu değişiklikleri, basın toplantısındaki tutumu vs. bunlar eleştirebilir. Ancak kızının karnındaki çocuğa bile laf söyleyenleri ahlaksızlıkla suçlamamız gerekir.


Bana göre başarısızlığımızdaki enbüyük etkenler; rakiplerimizin çok güçlü olması: İspanya, Hırvatistan gibi, seçilen oyuncuların bir bölümünün kendi takımlarında sürekli oynamadığı için formsuz ve güçsüz olması, özellikle birinci maçtaki kadro seçimleri ve tabii ki İtalya’nın son maçta İrlanda’ya geçtiği kıyak! Bu kıyağı da yazmak zorundayım zira Türkiye son maçında Çekleri 2-0 yendi ve eğer İtalya berabere kalsaydı İrlandayla  ikinci tura çıkacaktık.  Fakat İtalya yedek takımı ile çıktığı maça son dakikalarda yediği golle  yenildi . Tabii kendi göbeğini kendin keseceksin ama bu tip  kıyakların diğer takıma zararı oluyor bu da kesin. Eğer Türkiye ikinci tura kalabilseydi 

(Portekiz de üç puanla ve averajla kaldı) Galler ile oynayacakti. İyi bir ivme ve sonradan kazanılmış moralle Türkiye 1-2  tur daha atlayabilirdi. İlk sekiz takım arasına kalmamız hiçde  sürpriz olmazdı bu turnuvada. Şampiyon olmuş Portekiz’in en iyi oyuncularından ikisinin (Nani ve Quresma) Türkiye de oynadığını düşündüğünüzde ve bu oyuncuların hiç de üst düzey oyuncular olmadığını bildiğinizde Milli Takım’ın turnuva da daha iyi bir yerde bitirebileceği anlaşılıyor. Peki bunu Milli Takım sorumluları ve Fatih Hocad a görebiliyor mudur? Şüphe yok kesinlikle görebiliyordur. Umarım bir sonraki Dünya Kupası elemelerinde yanlışlıklarımızdan kurtulup işi baştan ciddiye alıp katılabiliriz.


Gelecek ay görüşmek dileğiyle.