Ercan BABACAN

Ercan BABACAN

Mail: yazarlar49@teknikelektrik.com

Esnaf Ahlakını Çözümleyen Sözler

Bazı iş yerlerine alış veriş için uğradığınızda işyerinin gözle görünür alanlarında muhtelif ikazlar, yazılı ve görsel reklam panoları, uyarıcı veya hatırlatıcı yazılar görürsünüz. İndirim günleri, yeni ürünler, taksitlere bölünmüş hileli rakamlar ile ucuzluk kampanyaları veya en acısı müşterisinden kaygı duyulduğu apaçık belli edilen gözetlendiğinizi bildirir kamera kaydı ikazları gibi onlarcası.


Eskiden esnafımız, sanayicimiz veya tüccarımız; müşterinin bizatihi kendisini alınır satılır / kazanılır kaybedilir meta gibi görmezdi. Ahilik ve ahilik teşkilatlanmaları, esnaf ve zanaatkârlıkta usta çırak ilişkileri, odalar birliği gibi kurum ve kuruluşlar ile ticari ahlak ve alış veriş kültürünün temel hassasiyetleri korunmaya çalışılmaktaydı. 

   

Ticari ilişkilerde sosyal dokuya önem verilirdi. Esnaf veya tüccar, davranışlarının tümüne azami özen gösterirdi. İşyeri sahiplerinin mesleki ve ahlaki karakterlerinin mükemmeliyeti bazen mekânların düzenlemelerinde de izlenebilmekteydi. Eskiden işyerlerine adımınızı atar atmaz çerçeve içine alınmış tabelalar veya duvara nakşedilmiş hüsnü hatlar ile insani, kültürel ve içeriğinde sosyal mesajları da bulunduran ticari söz veya dizeler sizi karşılardı. 


Bir hacetiniz için bir işyerine, imalathaneye veya ticarethaneye uğradığınızda öncelikle size hoş geldiniz diyen işyeri sahibi veya çalışanı olur, daha ne istediğinizi dile getirmeden ya ocakta kaynayan mevsimine göre ıhlamur, kuşburnu, çay veya kırk yıl hatırı kalan bir fincan kahve ikram edilirdi. Kısa bir hal hatırın ardından ihtiyacınız olan alış veriş diyalogları sıcak ve samimi bir ortamda bir anda gerçekleşmiş olup, karşılıklı paramızdan / malımızdan hayır görünüz duaları ile alış veriş hatime olurdu.


Şimdi globalleşen ve hızlı ticari ilişkilerin yaşandığı iş dünyamızda belki bu şekilde ortamları yakalamak veya yaşamak oldukça zor olabilir. Ancak günümüz iş dünyasında, aktif ticaretin döndüğü mekânlarda hiç olmazsa ticari ahlakın ve ticari ilişkilerin alınır satılır meta gibi görünmesine vesile olabilen yazı ve tabelaların yerini, daha ahlaki ve vicdani sorumlukları hatırlatan yazılar alsaydı daha iyi olurdu diyesi geliyor insanın.


Mesela iş yerimiz falan saatlerde açılır falan saatlerde kapanır veya satılan mal kesinlikle geri alınmaz gibi müşteriyi işyerinin lehinde disiplinize edici keskin ifadeler yerine eskiden olduğu gibi;


“Her sabah Besmeleyle açılır dükkânımız.  / Hakk’a iman ederiz, Müslümandır şanımız./ 

Eğrisi varsa bizden, doğrusu elbet sizin. / Hiylesi hurdası yok, helalinden malımız.  / 

Müşterilerimiz velinimet, yaranımız yarimiz. / Ziyadesi zarar verir, kanaattir kârımız.”  


dense idi, müşterinin o işyerine bakış açısı ve güven duygusu ne ölçüde olurdu acaba?


Veresiyemiz yoktur kesinlikle teklif etmeyiniz tarzında ifadeler ile dar gelirli müşterilerin kısa vadeli borçlanma ile hacetlerini giderme ümidi kırılmaz, 


“Ehl-i aşka müptelayım(tutkunum) nemelazım kâr benim, 

Mal ve mülküm yoktur amma kanaatim var benim.”  


diyerek, çok kazanma hırsı yerine kanaatkarlık ile ticari ve vicdani ahlakımızı üstün vasıflara dönüştürebilir miydik acaba?


Bir vitrine baktıkça peşin fiyatına taksitlere bölünerek, hileli  rakamlarla boğulmak yerine,


“Dükkân kapusu Hak kapusu, Hakkına yalvar,

Çeşmim gibidir çeşmeleri akmasa da damlar.”


diyerek, dükkânını Hak kapısı olarak görebilen bir esnafın varlığından emin olabilseydik, ehli tevekkül tüccar  kanaatkârlığının her türlü hileyi defettiğini bilerek alış veriş yapabilseydik fena mı olurdu?


İşyerlerini süsleyen ve birçoğu toplumsal mesajlar içeren bu sözler, askeri komut gibi dokunmak yasaktır, el sürmeyin, perakende satışımız yoktur teklif dahi etmeyin, çalışanı meşgul etmeyin vs tarzında emirler vermezler. Anlayarak okuyana kibarca çok ince mesajlar ile meramını anlatırlar.


“Sefa geldin ey müsafir, ısmarla kahve içelim, / İşçi ile sohbet olmaz, bir merhaba der geçelim”


Bir yanda çalışanı meşgul etmemeyi bu kadar ince anlatan, her uğrayanı sefa ile gelmiş misafir olarak algılayan ve bir ikram ile taçlandıran zihniyet, diğer yanda bu gün dükkânına kim girip girmediğini umursamayan, ilgisini dijital ekranlar ve fiyat etiketleri ile müşterisine aktarmaya çalışan anlayış. 


Hangisini kendinize daha yakın hissederdiniz?

Sizin de bazen tıpkı bir hırdavatçı dükkânına yazılmış güzel bir söz ile vurgulandığı gibi


“Gelen gelsin saadetle, / Giden gitsin selametle”  diyesiniz geliyor mu?


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar