Necmi HİLALOĞLU

Necmi HİLALOĞLU

Mail: yazarlar33@teknikelektrik.com

Eski(mez) Türkçe veya Nam-ı Değer Osmanlıca

Geçtiğimiz ay Milli Eğitim şurasında bir çok karar alındı. Ancak bunlardan birisi var ki adeta küçük kıyameti kopardı. Hepimizin malümu olan okullarda çocuklarımıza Osmanlıca dersi okutulması, eğitimi meselesi Milli Eğitim Şurası tarafından tavsiye edildi.


Tabii ki tam da beklenen çevrelerden kızılca bir kıyamet koptu. Gerçi aynı çevreler her doğruya merhum Necip Fazıl’ın tabiri ile arkasını döndüğü için bu kesimden başka bir şey beklemekte lüks olurdu. Bir defa bu çevrelerin yaygarası şu manşet altında toplanıyordu; “Konuyu dil sorunundan çıkarıp, Arap alfabesine dönülerek Türkçe’nin yerini Osmanlıca mı alacak” , “İrtica – geriye gidiyoruz” basitliğinde oluşuyordu.


Halbuki  böyle mi olmalıydı bu tartışma? Bir defa dil problemimizi alfabeden müstakil (bağımsız) değerlendirmek lüzum eder. Neden mi? Çünkü diller farklı alfabelerle yazılabilir. Mesela mevcut Türkçemiz Arap alfabesinden bulunmayan “p-ç-j ve Fars-i Kehf” harflerinin eklenmesiyle teşekkül ettirilerek uzun süre kullanılan alfabeyle yazılabileceği gibi diğer alfabelerde de mesela Kiril – İbrani – Çin veya Japon alfabeleri ile de Türkçemiz yazılabilir. Yani aslolan dildir, alfabe değil. Siz dilinizi çeşitli alfabelerle yazıp konuşabilirsiniz. Bir açık misal daha verelim Üstad Prof. Şükrü Hanioğlu’ndan mülhem;

Evangelinos Misailidis’in Atina’da yayınlanmış bir romandan uyarlanarak kaleme aldığı “Temaşa-i Dünya ve Cefakâr’ü Cefakeş” Yunan alfabesi ile yani yunan harfleri ile yazılmıştır. Yine Hovsed Vartaryan’ın edebi savundukları “Akabi Hikayesi” ise Ermeni harfleri (yani ermeni alfabesi ile) yayınlanmıştır. Daha enteresanı yine Prof. Şükrü Hanioğlu bizlere 19 yy’da 30 civarında Ermeni harfli ama Türkçe “Dergi yayınlandığını ” haber vermektedir. (Bkz: 21 Aralık 2014 Pazar Sabah Gazetesi’nde ki makalesinde 


Bu alıntıları (iktibasları) neden yaptım; Çünkü bir alfabenin Arapça olması (1928 öncesi gibi) veya Latin harfleri ile olması ya da uzun süre Orta Asya Türk halklarının ve Gagavuz Türklerinin uyguladığı Kiril alfabesi ile olmasını (ilericilik veya gericilik) diye değerlendirilmesi edebi yada kültürel değil ideolojik bir tartışmadır, yorumdur.


Şimdi gelelim Osmanlıca yani ana dilimiz eski(mez) Türkçe’nin neden şart olduğuna? Bakın ismi üzerinde bu dil Türkçe ve bizim anadilimiz. Bunun bize ne faydası var diye sormakla “ya anadilimizi bırakalım ve dünyaca geçerli olan bir dili kendimize dil edinelim”  demenin bir farkı yoktur. 


Eski(mez) Türkçe yani günümüz moda tabiri ile Osmanlıca (ki böyle bir dil adı yoktur, o dil Türkçedir) bizim bin yıllık ana dilimizdir. İnsan bin yıllık dilini öğrenmenin yanlış olduğunu savunur mu? Bir İngiliz 1928 yılından önce yazılmış Shakespare’nin bir romanını okuyabilir ama biz 1928 öncesi yazılmış Nefi’nin bir şiirini ya da Yunus Emre’nin deyişlerini orjinalinden okuyamıyoruz. Bu dünyanın hiçbir medeniyetine nasip olmamış utanç verici bir nakisedir. Kaldı ki Arap alfabesinden mütevellit olan eski(mez) Türkçemiz öyle fazlaca mesai ve zihin harcamamız gereken bir ders de değildir. Sadece okuyarak bile zevkle, kolayca öğrenilecek bir yazım dilidir. Bakmayın bizim ilkokul müfredatında yer alan ve beynimizi yıllarca yıkadıkları “Efendim Arapça harfler kargacık – burgacık idi o yüzden Latin alfabesine geçtik” safsatalarına. Bunlar hep tek parti diktatöryasının saçmalıklarıdır.


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar