Biz yargının işine müdahele edemeyiz. Karar vicdanları serinletir veya serinletmez. Biz bütün bu olaylara sebebiyet veren olayın köklerini, sebeplerini incelemeye (tabii kabaca) çalışalım. Ben aslında bu cinayetin işlendiği 2007 Ocak ayında da benzer bir yazıyı yazmıştım. Yaklaşık beş sene geçti ve hâlâ aşağı – yukarı aynı yerdeyiz. En üzüntü verici olanda bu .O gün hangi noktada isek maalesef bu günde aynı noktadayız. Yine Fransa Senatosu, Amerikan Kongresi vb. ülkelerin, İsviçre Meclislerinin gösterdiği aldığı kararlar, uygulamalar ve milletimizin gösterdiği tepkiler. Aslında bilhassa 2009-2010 yıllarında milli maç sebebi ile Cumhurbaşkanımızın Erivan’a gitmesi ve Ermenistan – Türkiye maçını izlemesi bayağı olumlu bir hava estirmişti iki toplum arasında. Ama gerek Türkiye’deki şahin milliyetçi – ulusalcı kanallar gerekse ermeni diasporasındaki şahinler asla böyle bir duruma razı olmadılar. Adeta etten bir duvar ördüler. Nasıl ki Türkiye’de kürt sorunun hal olmasından rahatsızlık duyan çok ciddi bir kesim varsa ermeni meselesi de dünyada ciddi bir kesimin ekmeğine yağ sürmektedir. Bu meselenin asla çözülmesini istemezler. İşte bütün bunlar bana youtube da izlenme rekorları kıran Hrant Dink’in Su Çatlağını Buldu isimli konuşmasını hatırlattı. Aslında koruyamadığımız ama hiç olmasa istifade edebileceğimiz bir insanın geçmişteki konuşmasından faydalanmak istedim. Hrant Dink o konuşmada Türkler ve Ermenilerin hasta iki toplum olduklarını söylemektedir. Türklerin bir paranoya içerisinde Ermenilere karşı; Ermenilerde büyük bir travma içerisinde Türklere karşı. Yani iki tarafta birbirleri ile ilişkilerinde hastadır. Pekiyi birbirine karşı olan bu iki toplumu kim tedavi edecektir diye sormaktadır Hrant Dink? Ne Fransız Senatosu ne Amerikan Kongresi ne de başka bir ülke tedavi edecektir. Ermeniler Türklerin doktoru; Türklerde Ermenilerin doktoru. İkisinin arasındaki ilişkideki hastalıkları ancak birbirleri tedavi edecekler.Başka doktor, ilaç filan yok. Reçete yok… İşte Hrant Dink’in kesin teşhisi ve buna ilaveten şu müthiş hatırasını anlatıyor. “Beni Sivas’ın bir köyünden aradılar. Bir yaşlı amca aradı. Oğul dedi buralarda bizim köye bir kadın geldi, on gün dolaştı ve Allah’ın Emridir vefat etti. Biz de ona vazifemizi yaptık, duamızı ettik, namazını kıldık, gömdük. Ama öğrendik ki herhalde bu sizdendir (yani Ermenidir) Bana seni söylediler, bende seni aradım. Bu cenazenin ismi şudur tanıyorsanız gelin alın veya bilin dedi. Bende hemen Sivaslı bir Efe ağabeyim var onu aradım, sordum. Dedi senin gazetenin (Agos) hemen karşısında bir kunduracı var git ona sor dedi. Gittim sordum orada bir kadın dedi ki o benim anamdır, Fransa’da yaşar dedi. Senede onbeş günlüğüne gelir Türkiye’ye bize ya uğrar ya uğramaz ama doğru Sivas’a köyüne gider. Kızım dedim Anneniz ölmüş, köyde mezarı, gidin ne istiyorsanız karar verin. (sanırım Müslüman mezarlığında) Gitti kadın ve oradan beni aradı. Ağlamaktan konuşamıyordu, kızım niye ağlıyorsun dedim. Dedi ben anamı alıp getirecektim ama bir amca bir şey dedi diyip yine ağlamaya başladı. Telefonu amcaya verdi. Amca dedim (Hrant Dink soruyor) bu kıza ne dedin ki ağlattın. Oğul dedi vallahi bir şey demedim dedi. Anandır senin kızım dedim. Alırsın, götürürsün ister İstanbul’a, ister Fransa’ya ister başka yere. Ama bana sorarsan bırak kalsın. Su Çatlağını Buldu dedim. (Müslüman mezarlığında ama doğduğu köyde) Bu söz beni de ağlattı” demiş Hrant Dink. Bu söz öyle bir söz ki; sayfalarca yazsam şerh edemez. Su Çatlağını Buldu. Bilmemiz gereken budur. Teşhis ve Tedavi budur demiş.
Şimdi olayları bu çerçevede değerlendirirsek ancak çözebiliriz. Empati (hemhal) olabilirsek birbirmizi anlarız. Başka reçete olmayacak. Türkler Ermenileri; Ermeniler Türkleri dinleyecek ve bu paranoya ve Travma sona erecek. Fransa Senatosu, ABD Senatosu veya kongreleri de rahatlayacak.
Facebook Yorum
Yorum Yazın