Son dönem de özellikle Türk silah sanayindeki önemli gelişmelerin meyvelerini gördükçe ve yapılan hamlelerle gerçekleştirilen stratejik hareketlerin önemini ve Dünya üzerindeki paradigmanın değişimini görmek milli değerlere sahip bütün vatanseverleri benim gibi gururlandırıyor. Ayrıca geleceğe yönelik umutlarımızı da arttırdığı kesin.
Geçenlerde izlediğim bir TV kanalında Libya’da darbeci Hafter’in Sözcüsü Mismari’nin, bir muhabirle yaptığı canlı röportajda Türk subayların yaptığı top atışları nedeniyle Trablus’a giremedikleri söylemesi büyük alay konusu oldu.
Sunucu: Trablus’a neden giremiyorsunuz? Sorun ne?
Mismari: Türk subayların kullandığı bir top var. O girmemizi engelliyor.
Sunucu: Yani tek bir top mu sizi durduruyor?
İşte Hafter’in sözcüsünün bahsettiği o top geçen aylarda tüm dünyaya duyurulan haberi anımsattı. Askeri teknolojiyle ilgili analizleri ile tanınan ArmyRecognition adlı sitenin haberine göre, düşürülen SİHA’nın, Hafter yönetimindeki Libya Ulusal Ordusu (LNA) güçlerine destek amacıyla Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından kullanılan Çin yapımı Wing Loong II olduğu ifade edildi. Siteye göre SİHA, ASELSAN yapımı 50 kW güç üreten lazer hava savunma sistemi tarafından Misrata kenti üzerinde uçarken vurularak düşürüldü. Askeri kaynaklara göre Dünya savaş tarihinde uçan bir araç ilk defa bir lazer silahı ile vurularak düşürüldü. Hava hedefleri yanında kara hedeflerinde de etkili savunma sağlayan bu silah Türkler tarafından geliştirildi ve aktif olarak kullanılıyor.
Yine Deniz Kuvvetleri için Havelsan ‘ın geliştirdiği ağ destekli GENESİS ADVENT (Gemi Entegre Savaş İdare Sistemi) sayesinde bir filodaki bütün gemiler tek gemi gibi hareket edebiliyor. Filodaki herhangi bir gemiden, komutan, diğer bütün gemilerin silah ve sensörlerine hükmedebiliyor. Onlardaki verileri görebiliyor. Onlardaki silahlara talimat verebiliyor. Dolayısıyla filo bir ağın parçası olarak birlikte hareket ediyor. Bu da deniz kuvvetlerinin gücünde çarpan etkisi yapacak yeni bir yaklaşım. Tabi bunlar birkaç yılda birkaç mühendisin başarabildiği şeyler değil tabiî ki sadece bu program için Havelsan’da yüzlerce mühendis milyonlarca kod yazarak bunları sağladılar onlarla gerçekten gurur duymamak mümkün değil.
Buradan birçok gelişmeyi saymakla bitiremem. Bu yazımızda benim en çok etkilendiğim ve bana göre çığır açacak bir proje olan Akıncı siha projesi. Görünüşte bir balığı andıran Akıncı yine uzmanların analizlerine göre türdeşlerinden çok ileride teknoloji ve hedefler barındırıyor. Bir uzmandan dinlediğim analize göre Akıncı özellikle motor seçimi hedefin büyüklüğünü izah ediyor. Nasıl bir motor seçilmişti Akıncı’da Turboprob bir motor. Bu motor neyi sağlayacak. Akıncıyı 24 saat havada tutacak ve ayrıca maksimum irtifaya çıkaracak. Zaten ilk uçuşta Strotosfer’de uçurdular. Bilmeyenler için açıklayalım. Bildiğimiz insanla uçulan hava araçları Troposfer’de (0-10 km) seviyelerinde uçarlar. Strotosfer’de (10-30 km) yalnızca savaş jetleri maksimum birkaç dakika uçabilirler. Mesosfer’de (30-50 km) insanlı araç uçurulamaz. Evet işte Akıncı’da seçilen bu turboprob motor geliştirilerek Mezosfer seviyesine çıkarılıp burada basit bir radar görünmezlik kamuflajı ile 24 saat semalarınızda uçan yüzlerce siha olduktan sonra F35’e gerek var mı? Tabii ki yok. 2020’li yıllar entegre savaşı kazananların olacak.
Hayırlı işler dileği ile Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın