Engeller... Engellenenler

Yılda iki kez verdiğimiz Türk Sanat Müziği konserlerimize ek olarak bir “ara konser” teklifi aldı musiki derneğimiz. Bu teklif, çalışma esnasında bize anlatılmaya başlandığında ilk düşüncem gitmemekti. Sonra konserin gelirinin engelliler için harcanacağını öğrenince hiç düşünmeden “ben de varım” dedim.

İki otobüs ile korodaki arkadaşlarım ve saz ekibimiz yola çıktık. Tek kuruş almadan ve hiçbir çıkarımız olmadan gönül huzuruyla gittik konser vereceğimiz beldeye. Sahne provası, hazırlık, telaş derken sahnedeki yerlerimizi aldık. Protokol resmi görevlilerden oluşuyordu, arkalarında da engelliler yararına harcanmak üzere para ile davetiye almış dinleyiciler vardı. Derken, izleyici bölümünün sol yanına kaydı gözüm. Bir çok engelli ve özürlü vardı. Kimisi tekerlekli sandalyede kocaman insanlar, kimisi de küçücük bedenlerini anne-babalarının kucağına bırakmış çocuklar… Sonra arka tarafta biri ilişti gözüme. Tekerlekli sandalyesini duvara yan olarak dayamıştı. Neden bize doğru dönmediğini anlamadım. Epey sonra fark ettim, özgürlüğünü veren sandalyesini duvardaki elektrik prizinden şarj ediyormuş.

Konser sırasında genelde pek hareket etmeyiz. Koro şefimiz sadece neşeli şarkılarda gülümsememize izin verir. Sırada neşeli bir şarkı, gözlerim sahnenin önünde salyaları akmış yürüyen çocukta… Annesi hızla arkasından gidip, yakalayıp yerine oturtmaya çalışıyor. Yüzünde mahçup ifadeli bir kadın anne. Eli öpülesi, cennetlik bir kadın. Gülümsemem donuk. Ne kadar uğraşsam gülümseyemiyorum. Oysa şarkı var gücüyle gidiyor ahenk ile. Sonradan öğrendim, gülümsemesi donan, boğazı düğümlenen tek ben değilmişim sahnede. Kuliste ve sonrasında diğer arkadaşlarımın da duyguları aynıymış.

Yıllar önce engelliler yararına dergi çıkaran bir arkadaşımla konuşurken bana reklam alamadığını söylemişti. Çok şaşırmıştım. Aklımca en kolay reklamı böyle bir amaca hizmet eden derginin alacağını düşünüyordum. Meğer durum hiç de sandığım gibi değilmiş. Şirketler engelliler adına bir şeyler yaptıklarında olumsuz-eksik-defolu izlenimi kazanacaklarını düşünüyorlarmış!!!

Şirketler böyle düşünüyor da sanki insanlar farklı mı? Değil ne yazık ki…

Erzurumlu İbrahim Hakkı'nın
"Harâbât ehline hor bakma şâkir / Defineye mâlik virâneler var" şiiri aklıma geliyor. Bir yanım şükrediyor, diğer yanım destek olabilmek için elimden daha fazla bir şey gelmemesine kızıyor. Allah yardımcıları olsun diyorum, susuyorum.

Sözü çok olanın, yalanı çok olur imiş derdim size her ay. Bu sefer yalan yok, gerçekler var.
Gelecek ay görüşmek üzere…

Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...