Enerji Üretimi Neden Çok Önemli

Türkiye 2011’e geldiğinde geçen seneki büyümesi %9’u bulan bir ülke halini almıştır. Bu gerek Avrupa’da gerekse Dünya’da ciddi bir başarıdır. Bu satırların dikkatli okurları hatırlayacaklardır geçtiğimiz bir başyazımızda kullandığım bir maalesef kelimesini unutmamışlardır. Hani iki ay önceki yazımda kullanmıştım. Bir ülkenin gelişmişliği “MAALESEF” o ülkenin tükettiği enerji ile alakalıdır diye bir kabul vardır demiştim. Burada kullandığım MAALESEF kelimesini de neden yazdığımı önümüzdeki aylarda izah etmeye çalışacağım demiştim. Şimdi onun vakti geldi. Gerek ülkemizde gerekse Dünya’da enerji tüketiminin çokluğu her ne kadar olumlu bir gelişmişliğin bir göstergesi olsa da ben şahsım adına bunu olumsuz buluyorum. Yanlış anlaşılmasın; Türkiye’nin veya Dünya’daki herhangi bir ülkenin enerjiyi çok tükettiğinden dolayı ileri-gelişmiş ülkeler arasına girmesinden dolayı değil olumsuz düşüncem. Kriter olarak olaya yaklaşımım benim; Bir ülkenin enerjinin çok tüketiminden dolayı gelişmiş kabul edilmesidir. Şahsım adına Enerjinin fütursuzca tüketilmesinin bir gelişmişlik öğesi olmasını kabul edemiyorum.

Bizim kültürümüz gelişmişliği israftan değil kanaat ve tasarruftan oluştuğunu kabul eder. Ama çağdaş ve modern dünyada ne kadar tüketim olursa, insanlar ne kadar tüketim kölesi olursa o kadar gelişmiş kabul edilmektedir.

Bugün dünyamızda açlık sınırında yüzmilyonlarca insan yaşamaktadır. Fazladan harcadığımız, tükettiğimiz enerji ve daha başka kaynaklar bu açlık sınırındaki yüzmilyonlarca insanı doyururda, giydirirde, rahat rahat yaşatırda. Problem nerede pekala? Problem fütursuzca yapılan tüketimin adil biçimde insanlığa bölüştürülmemesidir. İnsanlık arasında National Georaphy’deki vahşi hayvanların geyik ve ceylanları yemesi gibi aç kurt emperyalist devletlerin mazlum üçüncü dünya ülkelerine saldırıp, onların doğal zenginliklerini vahşice yemesi – pazarlaması sonucu elde ettikleri haram ganimeti kendi ülkelerinde yine aynı adaletsiz paylaşımla kullanmaları bir enerji tüketimi olarak görülmemelidir. Bu tüketime bağlı olarak da isnad edilen gelişmişlik geçer bir gelişmişlik değildir. Şayet bu gelişmiş olarak görülen ülkeler salt kendi üretimleri sonucu elde ettikleri enerjilerle, sahip oldukları rezerv – fosil enerji kaynakları ile gelişmiş kabul edilirse şahsen bence de makuldür. Sırtlan, kurt, çakal gibi vahşice elde ettikleri enerjileri kendi ülkelerinde çılgınlar gibi harcayıp bize gelişmişlik sıralaması enjekte edemezler – etmemeliler.

Şimdi bunlara değindikten sonra benim ideallerimi bir kenara koyarak günümüz gerekliğindeki Türkiye’nin bu büyüme ile ihtiyacı olan enerji nasıl karşılanacaktır bunu hesap etmemiz gereklidir. 400 ila 500 milyar kW saate çıkması beklenen cumhuriyetimizin 100. yılında bunu nasıl karşılayacağız. Rezervlerin Dünya’da her geçen gün azaldığı, Türkiye’de zaten çok cuzi olan fosil enerji stokları ile mi? Yoksa dışarı daha da bağımlı kalarak mı? Hayır! İkisi de değil…

Bunun en başlıca çözümü yenilenebilir enerjidir. Sonra da nükleer gelir. Tekerleği yeniden keşfetmeye gerek yoktur.

Yenilenebilir enerji daha önceki aylarda da yazmış olduğum gibi rüzgar, akarsu, hidrojen, güneşi jeotermal ve biyokütle (atıklar) dan istifade edilerek elde edilen enerji kaynağıdır.

Bunlar kısım kısım ve zaman geçtikçe ülkemizde tanınıp ve yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu konuda insanlar kendi üzerlerine neyin düştüğünü öğrenip, durumlarından tabiri caizse vazife çıkarmaya başlamışlardır. Bizde enerji ve çevre sektör kurulu olarak Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği’nde gerek elektrik sektöründen gerekse yerbilimleri sektöründen oluşan arkadaş grubumuzla çeşitli etkinlikler düzenleyerek bu konuları tanımaya ve neler yapabileceğimizi tartışmaya çalışıyoruz. Bu çerçevede yaptığımız etkinlikleri de sizlere bu mütevazi dergimizin sayfalarından duyurmaya çalışıyoruz.

Bu ayda jeotermal enerji kaynakları ve önemini değerlendiren bir etkinlik gerçekleştirdik. Uluslar arası alanda bir numaralı otorite kabul edilen Yeni Zelandalı akademisyen Prof. Garry Putt’ın katıldığı toplantıda İstanbul Üniversitesi’nin değerli yerbilimci öğretim görevlileri Prof. Dr. Ali Osman Öncel ve Prof. Dr. Murat Özler hocalarımızda birer sunum gerçekleştirdiler. Bununla alakalı resim ve haberleri dergimizin bu sayısında yer vermeye çalıştık. Önümüzdeki aylarda etkinliklerimiz devam edecek inşallah.

Konunun size önemini arz etmesi açısından vereceğim tek örneğin yeterli olacağını düşünüyorum.

Ülkemizin 2023 yılında enerji ihtiyacı 400 – 500 milyar kW olarak
demiştik ya!

Türkiye’nin sadece yenilenebilir enerji kaynaklarından güneş enerjisinden istifade edebileceği potansiyel kWH’ini söyleyeyim; 380 milyar kW saat. Fakat biz ülke olarak daha bunun %1’ini bile kullanamıyoruz.

Olayın ciddiyetini lütfen daha iyi anlayalım.