Değişen üretim ve tüketim alışkanlıkları, dünyada ve ülkemizde enerjiye olan ihtiyacı her geçen gün daha da artırmakta. Araya giren salgınla enerjideki arz kısıtlı ve akabinde ertelenmiş tüketim ve üretimin yeniden artması ile küresel boyutta bir enerji krizi ile karşı karşıyayız. İklim koşulları, aşırı sıcak ya da soğuklar da enerji sorununu büyüten faktörler oldu. Arzın düşük olması, artan talep karşısında enerji fiyatlarında ciddi artışları getirdi.
Kasım-2020 ve Ekim-2021 aylarını kapsayan 12 aylık dönemde Avrupa kömür fiyatı %305, küresel gösterge niteliğinde olan Brent petrol fiyatı %89, Henry Hub doğal gaz fiyatı ise %91 oranında yükselmiştir. Bir kalkınma bankasından aldığım bu rakamlar şu günlerde çok daha yüksek seyretmekte olup, buna bir de sert kış koşullarını eklersek, sorunun büyüklüğünü görebiliriz.
Ülkemizdeki üretime paralel olarak artan enerji ihtiyacını karşılamak için, çeşitli yatırımlar yapılmıştır. Sadece 2017 yılında özel sektörün kullandığı kredi tutarı 37 milyar dolardır. Yenilenebilir enerji yatırımında ise 2021 Eylül’ü itibariyle 66 milyar doları aştık. Yenilenebilir enerji ve kendi enerjisini üretebilen akıllı binalar, artık öncelikli projeler arasında yerini almakta.
Türkiye, enerjide dışa bağımlı bir ülke olarak alternatif kaynaklar yaratmak zorunda. Çeşitli bölgelerde, arama ve sondaj çalışmalarımız devam ediyor. Karadeniz’de bulduğumuz doğal gazın en erken Ocak 2023’te kullanıma başlaması, bir ölçüde de olsa bizi rahatlatacaktır. Akkuyu Nükleer Santrali’nin bir ünitesinin yine 2023 yılında elektrik üretimine desteği planlanmaktadır.
Dünya ülkeleri, artan enerji ihtiyacını karşılamak için bırakın nükleer tesislerini kapatmayı, yenilerini eklemeyi de düşünmekteler. Zira 2022 yılının en temel konusu enerji ve bizler bu süreçte çifte standart nasıl olur, yine izlemeye devam edeceğiz Salgın, enerji, iklim, olası kıtlık sorunları dünyanın gündemini işgal ederken, savaş tehditleri, jeopolitik sorunlar ve ayrıca kendimize has sorunlarımızla mücadele etmek ve en az hasarla atlatmak için daha bilinçli ve sorumlu bir şekilde davranmalıyız.
İktidarından muhalefetine kadar suni değil, gerçek gündemle ilgili olunmasının yanında, seçimlerin yakın olması hasebiyle de çözüm ve çeşitli projelerin konuşulup tartışıldığını görmek, bizim en tabii hakkımızdır. Dünya, bu sorunlar ve ekonomik etkileriyle boğuşurken, ülkemizde bu sorunlara çözüm üretmek için çaba gösteren bir iktidarın olması ne derece kıymetli ise muhalefetin de aynı çabasını görebilmek o derece kıymetlidir.
Ancak bu çabanın, “Enerji şirketleri kamulaştırılmalı!” veya “Elektrik faturamı ödemeyeceğim!” gibi ifadeler olamayacağı ortada. Sürekli eleştirmek, kitleleri manipüle ederek buradan bir iktidar çıkar mı düşüncesinde olmak beyhude. Kayıtsız şartsız destek veren seçmen için bile, konu hayatın gerçeklerine gelince iş değişebilir.
Olması gereken yatırımları baltalamaya çalışan ve hiçbir alanda alternatif koyamayan, boş konuşmayı ve laf sokmayı başarı sayan birtakım zevata, bu ülke yönetimi bırakılamaz. Kendilerini, ‘çağdaş ve batılı’ olarak tanımlayanlar, zor zamanlarda Batı’da muhalefetin davranış modellerini inceleyerek ilk katkıyı ülkelerine yapabilirler. Artık karikatürlere malzeme olacak kadar komik, insanı bıktıracak kadar gelişmeye kapalı; tek projeleri ve ortak noktaları Erdoğan’dan kurtulmak olan hastalıklı muhalefet anlayışını bırakmaları ve ortaya çözüm koymaları gerekiyor. Genelde ve yerelde zor günler yaşanırken; kazananlar, hayatımızı kolaylaştırmak için canla başla çalışanlar olacaktır.
Facebook Yorum
Yorum Yazın