En Hafif Tabirle "Alçaklık"

Bugün Mısır'da darbe sonrası Cumhurbaşkanlığına getirilen kuklanın, gerçek bir Cumhurbaşkanı edasından uzak tavır ve görüntüsüyle, eline tutuşturulmuş kağıttan birşeyler okuduğunu gördüm. Tıpkı bizim ülkemizde de 1980 yılında ortaya çıkan, hafif zekalı cuntanın başı Evren'in "sözde ülkenin içindeki olaylarda idare vasfını yitiren devlet adına" yaptıkları darbenin içeriklerini ve süreci açıkladığı gibi.

Darbe karşısında herkesin bir görüşü yada duruşu olmakla beraber, kendi fikrimi söyleyeyim ki, özgür seçimlerin yapılabildiği bir ülkede askeri darbe yapmak, en hafif söylemle alçaklıktır.

Ne Türkiye'de ne de Mısır'da yeni yapılan darbeler, bölge de varlık gücünün azalmasından endişe eden emperyalist güçlerin, sırf ülke yönetimini kendi güdümlerine alabilmek için yaptırdıkları müdahalelerdir. Bu müdahaleyi yaparken de, ülkedeki onuru, şerefi ve zekası yetersizleri kendi safına çekip kullanarak ve geleceğe dair garantiler verip büyük vaatlerde bulunarak yaptırdıkları cuntalardır.

Darbeye maruz kalmış ülkelerin halkları adına söylemek gerekir ki, Ey darbeci general, görev yaptığın ülkende darbe yapmak, sana güvenip ülkesinin güvenliğini emanet eden, silahını alan, üniformanı diken, lojmanını yapan, cebine paranı koyan halkına ihanettir. Sana güvenen, senin “düşmanla” savaşacağını sanıp sana karşı hiçbir tedbir almayan insanını, kalleşçe arkadan hançerlemektir.

İktidara gelebilmek için meydanlara çıkıp halkından oy isteyerek iktidarı elde edemeyen ödleklerin, iktidarı silahla çaldıkları sefil bir zorbalıktır darbe yapmak.

Darbe yapanların, darbe tezgâhlayanların, darbe planları hazırlayanların, “halkına ve ülkesine ihanetten” en ağır cezaya çarptırılmaları gerekir. Onlar kendi halkının hainidir çünkü. Biz millet olarak çok alçak ve çok alçaklık gördük ama hiçbirini bu güne kadar cezalandırmamıştık. “Devlet adamı” muamelesi gören bu hainler, ülkeyi “darbe aşamasına” getirebilmek için en kanlı oyunları oynamışlardı.

Aynı senaryoyu Mısır'da da sergilediler. “Ajanlarını” harekete geçirip sokaklarda insanları öldürttüler. Aynı tabancadan çıkan mermi, Türkiye'de, sabah bir sağcıyı, akşam bir solcuyu vurdu, Mısır'da ise dün Tahrir Meydanı’nda halkın arasına deve sırtında girerek saldıranlar, bugün ise darbe zemini için tahrir meydanında hükümet aleyhine gösteriler yaptılar. Halkı birbirine karşı kışkırttılar. Büyük kıyımlara yol açtılar. Katliamlar yaptırdılar. Karargâhlarına saklanıp aşağılık bir memnuniyetle sokaklarda insanların ölmelerini seyrettiler. Katilleri saklayıp barındırdılar.

12 Eylül ihanetini düzenleyen “üniformalı çetenin” başındaki general olan Kenan Evren, hiç utanmadan “darbe şartlarının olgunlaşmasını” beklediklerini açıklamıştı. Mısır Genelkurmay başkanı da" gidişat olumsuz uzlaşma için 48 saat süre veriyoruz" demişti.
 
Darbe nasıl olgunlaşmıştı peki? Bir hatırlayalım.

Darbe, insan kanıyla olgunlaştı. Ölümlerle, cinayetlerle olgunlaştı. Sabah bir sağcıyı, öğleden sonra bir “solcuyu” vuran aynı silahı katillerin eline tutuşturanların planlarıyla olgunlaştı. Her zaman ki rezilce tuzaklarla olgunlaştı. Defalarca aynı oyunları oynadılar. “Derin devlet” denen kanlı bataklığı, bunun için kurdular. Devleti çürüttüler, çeteleştirdiler, hukuku yok ettiler, katillere makam verdiler. Yaptıkları darbelerle doymadılar, hep daha fazla darbe yapmak istediler. Susurluklar, Ergenekonlar bunların yüzünden topluma yapışıp kanını kuruttu. Her suçu, cezalandırılmadan işlediler. Kendi halklarını öldürmeye alıştılar. Dokunulmazlıklarıyla şımarıp küstahlaştılar. İhanet ettikleri halka bir de emirler yağdırdılar, aşağıladılar, horladılar. Medyadaki yandaşları onları alkışladı, “paşa kükredi” diye manşetler attı, halkın oyuyla işbaşına gelmiş sivilleri ve onları seçenleri aşağılayıp “hainleri” yücelttiler.

Dün Türkiye'de bugün Mısır'da dört koldan sardılar halkı. Öldürdüler,
İşkencelerden geçirdiler, darağaçlarına çektiler, karanlıklara gömdüler. Gencecik çocuklar idam sehpalarında can çekişerek ölürken, arsız bir gülümsemeyle “asmayalım da besleyelim mi” dediler. Utanmadılar hiç, utandırılmadılar.

Türkiye, tarihinde ilk kez darbecileri yargılıyor şimdi, darbe planlarını ortaya çıkarıyor, cinayetlerin, suikastların, kalleşçe hazırlıkların, katliam planlarının hesabını soruyor. Şimdi “Niye kendi halkına ihanet ettin” diye sormak zamanı. Uzak değil bu soruyu Mısır halkıda soracak, intikam için değil, adalet için soracak. Darbeyi aklından geçiren bütün rezillere örnek olmaları için yargılanmalılar, darbe düşünenler, kurtulamayacaklarını görsünler diye yargılanmalılar, bir daha hiç kimse “darbeyi düşünemesin” diye yargılanmalılar.
 
Darbeyi yaşantımızdan kaderimizden silmek için yargılanmalılar. İhanet ettikleri halkın “sen hainsin” diyen sesini duymaları ve bütün hainlerin bundan sonra “bu sesi” duyacaklarını anlamaları için yargılanmalılar.
 
Mısır'da bugün camide namaz kılanları acımadan katleden alçakları ve alçaklıkları bizde çok gördük. 12 eylül döneminde Diyarbakır cezaevinde  yüzlerce insan, insanlık dışı muamele gördü, şimdi bir daha görmeyelim diye darbeciler yargılanmalılar. Halkına ihanet edenlerin sonu gelmeli artık. Bir daha kimse kendi halkına hainlik edemesin.
 
Halkın efendi, ordunun güvence, generallerin sadık, devletin sağlam, hukukun adil olduğu halkların kardeş olduğu bir ülke olacağımıza inanarak, aynı temennilerimi Mısır halkı içinde diliyorum. Vesselam...