“Sana vahyedilen Kitab’ı oku ve (bu şekilde) namazı kıl. Şüphesiz ki namaz ahlaksızlıktan ve dengesiz davranışlardan alıkoyar. Allah’ı hatırlamak (olan namaz) elbetteki (ibadetlerin) en büyüğüdür. Allah çalışmalarınızdan haberdardır.” (29/45)
Namaz insanları yanlışlardan alıkoyar, çünkü Allah’ı devamlı hatırımızda tutmamıza yardımcı olur. Allah’ı devamlı hatırında tutan insanlar daha az günaha meylederler. İşte namazın en önemli özelliklerinden birisi de gün içerisinde dünya işlerine dalıp giden insanın, belli aralıklarla Allah’ı hatırlamasını sağlamasıdır. Allah, bunu şu ayette de dile getiriyor:
“Şüphen olmasın ki ben Allah’ım! Benden başka bir ilah yoktur. Yalnızca bana kulluk et ve beni hatırlamak için o namazı kıl.” (20/14)
Namaz bir hatırlayıştır. Ama bu hatırlayış sadece bir zihin faaliyeti değil, bedenen ve kalben Allah’ın yüceliğini hissetmek şeklinde ceryan eden bir hadisedir. Okuduğumuz ayet, dua ve tesbihler zihnen Allah’ın yüceliğini hatırlatırken, kıyam, rukû ve secdelerimiz bu hissiyâtı tüm kalbimize taşır. Bu hatırlayış şekli mü’minlerde yoğun bir duygu seli ve son derece tesirli bir zihin etkileşimi oluşturur. Bu durumu ifade eden bazı ayetler şöyledir:
“… Onlara Rahman’ın ayetleri okunduğu zaman gözyaşları içinde secdeye kapanırlardı. Fakat onlardan sonra namazı ihmal eden ve şehvetlerinin peşine düşen bir nesil geldi. Bu yüzden Gayy(ateş azabı) ile karşılaşacaklar.” (19/58,59)
“Onlar ağlayarak yüz üstü yere (secdeye) kapanırlar. Bu onların (Rabblerine karşı) boyun eğişini arttırır.” (17/109)
Namaz Bir Vesiledir:
“Ey iman edenler, sabırla ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (2/153)
Namaz, kişinin Allah’tan yardım istemesinde başvurabileceği en büyük vesiledir. Çünkü kişinin Allah’a en yakın olduğu an, namazda olduğu andır.
Allah’ın elçisinin şöyle buyurduğu rivâyet edilir; “Kulun Allah’a en yakın olduğu zaman secdede olduğu andır. O halde secdelerde Allah’a çok dua edin.”
Bu rivâyet, şu ayet ile son derece uyumludur:
“.. Secde et ve Allah’a yakınlaş.” (96/19)
Olması gereken; Allah’ın meşrû kıldığı ve tavsiye ettiği yollardan Allah’a kulluk etmektir. Allah’a dua etmek ve O’ndan yardım istemek için vesile arıyorsanız, o halde Allah’ın size öğrettiğini ve tavsiye ettiğini yaparak namaz kılın. Allah’a yakınlaşmak istiyorsanız, o halde Allah’ın size öğrettiğini yapın ve namaz kılın. Allah’ın söylemediği, öğretmediği, meşrû olmayan yollara başvurmayın.
Namaz, Mü’minler için Çok Önemlidir:
“Mü’minler kesinlikle kurtuluşa ermiştirler; onlar, namazlarında huşû olan kimselerdir.” (23/1,2)
“Mü’minler ancak o kimselerdi ki; Allah’ı hatırladıkları zaman kalpleri ürperir. Kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman imanları artar. Ve yalnız rabblerine güvenip dayanırlar.O (mü’minler ki) namazlarını kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcarlar. İşte onlar gerçek mü’minlerdir. Onlar için rabbleri katında nice makamlar, bağışlanma ve bitimsiz rızıklar vardır.” (8/2-4)
Kurtuluş yolu, Allah’a kulluğun simgesi ve Allah’ın “en büyük ibadet” diye tarif ettiğini namaza sarılmaktan geçer. Namazsız bir kulluk düşünülemez. Namaz’ı terketmiş bir insanın Allah’a kulluk adına yaptıkları ve söyledikleri samimiyetten uzaktır. Zira gerçekten Allah’a kulluk şuuruna sahip bir müslümanın öncelikli görevi namazlarına sarılmak ve bu ibadeti yerine getirmek hususunda kararlı ve titiz olmaktır. Namaz, Allah’a kulluk şuurunun dışa vurulmuş halidir. Kulun, Kendisine her şeyini veren Rabbine bir şükür ifadesidir. Namaz kılmak, Allah’a karşı sorumluluk duygusu taşıyor olmanın olağan bir sonucudur:
“Elif, Lam, Mim… Kendisinde hiçbir şüphe olmayan bu Kitap, Allah’a karşı sorumluluk duygusu taşıyanlara bir rehberdir. Onlar ki gayba iman ederler, namazı kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdikle-rimizden infak ederler.” (2/1,2)
Musallîn Olmak:
“O gün cennetlikler, günahkarlar hakkında sorarlar; sizi bu Sekar’a sokan şey nedir? Onlar da derler ki; Biz namaz kılan(Musallîn) kimseler değildik.” (74/40-43)
Yukarıdaki ayette geçen “Musallîn” ifadesi ism-i fâil kalıbındadır. Yani “namaz kılma” eylemi kendisine sıfat olmuş kimseler demektir. Aklına estikçe namaz kılan, bazen kılıp bazen kılmayan kimseler bu sıfatı alamazlar. Allah Teâlâ da bir başka ayette musallîn olanları aynen bu şekilde tarif ediyor:
“Gerçekten insan çok hırslı yaratılmıştır. Bir olumsuzlukla karşılaşınca sızlanır. İyi bir durumla karşılaşsa (başkalarını) uzak tutar. Namaz kılanlar(Musallîn) böyle değildir. Onlar ki namazlarında daîmidirler (hiç bırakmazlar).” (70/19-23)
Namaz kılmak, kulluk şuurunu pekiştirir. Namaz konusunda gevşeklik yapmak, namazı önemsememek veya terk etmek de bu şuuru zayıflatır.
Kulluk etmek, fıtrî bir ihtiyaçtır. Kulluğunu Allah’a has kılmayanlar, Allah’a kulluk etmeyenler, bu boşluğu başka şeylerle kapatırlar. Bazısı kariyer, bazısı para, bazısı ego, bazısı iktidar, bazısı bir lider gibi Allah dışındaki şeylere kendilerini adayarak kulluk ihtiyaçlarını giderirler. Şuurlu bir namaz, insanı bu tehlikelerden uzak tutar. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:
“O’na yönelin, O’na karşı sorumluluk bilincinde olun, namazı kılın ve müşriklerden olmayın.” (30/31)
Müslüman olduğunu iddia eden herkes kendisine farz kılınan tüm namazları tam vaktinde kılmak zorundadır. Bir vakit bile olsa namaz kılmamanın veya ertelemenin hiçbir mazereti yoktur.
Siz değerli okurlara namazlı bir ömür temennisinde bulunurken bir sonraki sayıda buluşmak üzere selamlar
Facebook Yorum
Yorum Yazın