Elektrik Sektörünün Çıkmazı

17. yüzyılın büyük şairlerinden, devrin padişahı IV. Murad’ın da şiir dostu olan Nefi der ki;

” En derinden uykulardan kaldırandır sözüm,
Güne el koyanları yıldırandır sözüm,
Zamanı zemini daralmış olanlara,
Gönüllerince zemindir, zamandır sözüm,

Zalim beni bir işaretle kahretse de,
Onun ordusuna karşı koyandır sözüm,
Cihan saltanatı zamanla sönerken,
Yandıkça daha da parıldayandır sözüm,

Güç verir, bilinç üretir, sevinç bağışlar,
Yüzü gülmemişlere armağandır sözüm,

Ey mutsuzluk gecesinde bunalanlar,
Size müjde yıldızları saçandır sözüm,
Dünya bir benim diyenlere derim ki,
Bu sofrayı herkeslere açandır sözüm,

Varsın günün sultanları değer vermesin, Onlar göçüp gidince sultandır sözüm. ”

Belki günün şartlarında siyasi olan ve yazan şairin canına mal olan bir şiirdir ama şairinde dediği gibi yandıkça daha parıldayandır sözü.

Dergimizin dokuzuncu yılı (bülten kısmını da dahil edersek onikinci yılını) doldururken bu köşenin ve satırların kıdemli ve hafızası kuvvetli okurları hatırlayacaklardır ki bu satırlardan elektrik sektöründe başta kendime olmak üzere sözümü hiç esirgememişimdir. Çocukluğumdan beri otuzbeş yılı aşkın bir süredir elektrik sektörünün içinde olan biri olarak sırası ile perakendecilik, toptancılık, kısa bir sürede olsa imalatçılık ve nihayetinde sektörel yayıncılık yapmaktayım. Bu arada mütevazi elektrik malzemesi ticaretide bu yayıncılıkla beraber  devam etmektedir. O yüzden hep elektrik sektörünün içinde kalmış ve sektörü hücrelerine kadar yaşayan bir arkadaşınızım.

Ülkemizin en ücra köşelerine kadar elektrik malzemesi satmaya, pazarlamaya gitmişimdir. Yine ülkemizin en saygın ve güçlü elektrik malzemesi üreticilerinin bayiliklerini yaptım. Acı, tatlı, başarı ve başarısızlıklar yaşadım. Ekonomik krizler atlattım ama hep yoluma bu sektörde devam ettim. Ekmeğimizi bu sektörden kazanmaya çalıştım. Ömrümüz ve sıhhatimiz oldukça da bu sektörde kalmaya devam edeceğiz inşallah.

Nefi’nin çağları uyaran şiiri ile başladım ki bir mesaj verebileyim diye. Gerçi Nefi bu mesajı verirken sonunda canından oldu ama artık padişahlık olmadığı için veya elektrik sektörü sultanlıkla yönetilmediği için bizim kellemizi alacak bir diktatör yok başımızda çok şükür! Ama…! Sektör öyle gelmiş öyle gidiyor ki; doğal olarak kelleler ticari olarak ve firmalarımızdan alınmaktadır.

Yıllardır yazıyorum ve acizane hem kendimize hem de sektörümüzde sözümüze kıymet verenlere uyarılarımızı yapıyoruz.

Elektrik sektörümüz bir çok sektör gibi kurumsallaşmadıkça, bayilik sistemi sermayeleri ile orantılı oturmadıkça büyük bataklar vermeye devam edecektir. Üzüntü ile müşahede etmekteyiz ki her geçen ay bir vilayetimizden batak haberleri gelmektedir. Bir duyuyorum onbeş milyonTL., bir duyuyorum beş milyon TL, bir başka hafta on milyon, dokuz milyon, sekiz milyon, dört milyon TL. bataklar duymak adeta vakai adiyeden haberler.

Pekiyi bu paralar kimin cebinden çıkıyor. Toptancının mı, ana bayiliklerin mi, üreticilerin mi? Bazen biri, bazen ikisi, bazen de hepsinin cebinden çıkmakta. Ama nihayetinde kaybolan para elektrik sektörünün parası. Hepimizin içinde olduğu büyük resimden gitmektedir.

Risk analizi yapılmadıkça, sağlıklı bayi modeline geçilmedikçe bu bataklar devam edecektir. Şimdiden hatırlatıyorum ki ekim, kasım ve aralık aylarını müteakip olarak 2013’ün ilk aylarında bu bataklar daha da artabilir.

Siyaset için sorduğumuz “Ne Yapmalı” sorusunu sektörümüz içinde sormalıyız. Daha önce de yazdım yine yazacağım; “Risk analizini” yapmanın yolu tüm dünyada tektir. Biz tekerleği yeniden keşfetmeyeceğiz. İster sanayici, ister bayi veya toptancı olalım. Ürünlerimizi sattığımız alıcıların bize gerçekleştirdikleri borç miktarları veya risk miktarları onlara sağlayacağımız kredi ile doğru orantılıdır. Açık hesap, şahsi çek, müşteri çeki ve dönmüş (protesto) olmuş evrakların tümü yani toplamı kadardır.
Bazı müşterilerimizin şahsi çeki kıymet ifade ederken, bazılarının da müşteri çeki kıymete haizdir. Ama ne çeki veya evrakı alırsak alalım bunların toplamı asla müşteriye tahsis ettiğimiz krediyi geçmemelidir yada masanın öbür tarafına geçelim; alacağımız malzeme, ürün vs. ne ise asla bize tahsis edilen krediyi geçmemelidir. Burada sorumluluk iki tarafa da düşmektedir.

Arz fazlalığından dolayı üreticiler  kapımızı fazla aşındırabilirler. Nefislerine yenik düşüp bizlere kredimizin üstünde malzeme teklif edebilirler. Burada bizim iyi niyetimiz devreye girecek ve biz gerektiğinde üreticiyi durdurmasını bileceğiz. Yoksa on ton yük alan kamyona biz yirmi ton yük vurursak o kamyonun ya lastiği patlar, ya dingili kırılır yada şanzumanı dağılır. Ticarette böyledir. Kapasitenin üzerinde malzeme satarsanız müşteriye, onun depolarını da gereksiz miktarda doldurursanız ona iyilik değil kötülük etmiş olursunuz. Nefsani ve hırsa dayalı üretimler, satışlar müşterileri ve bayileri zor durumda bırakmaktadır. Belki fabrikalar güçlerini koruyarak para kazanmaya devam etmektedir ama bayi ve toptancılar devamlı yer değiştirmektedir. Bu yazıyı okuyan büyük sanayicilerimiz ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaklardır! Yirmi yıl önceki bayilerinin isimleri ile on yıl önceki bayilerinin isimleri ile şimdiki bayilerinin isimlerine baksınlar. Ne kadarı tutuyor. Kaçı batmış, kaçı kârsızlıktan işi bırakmış veya kaçını kendileri devre dışı bırakmışlar? Kendi durumlarına baksınlar bir de yıllarca ürünlerini sattırdıkları geçmişteki bayiliklerini yapanların konumlarına baksınlar. Ne dediğim daha iyi anlaşılacaktır.

Evet ticaret karşılıklıdır. Ticarette duygusallığa yer yoktur. Bunların tümü doğrudur ama ticaretin evrensel kurallarına bizim elektrik sektörünün sanayicileri de uymalılar. Distrübütörlük, bayilik, toptancılık her ne olursa olsun sanayicilerimizin, fabrikalarımızın oturtacağı sistemde hem para kazanabilmeli hem de risk analizlerini yapıp en az düzeyde batak verebilmelidir.

Nefi kadar değil ama benimde sözüm bir yerlere ulaşabilmeli diyorum!