Bu ay yazımı sosyal sorumluluk bilinci üzerine yazma kararı almıştım. Geçen hafta okula gelen Down Sendromlular Derneği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Fulya EKMEN’in anlattıkları ve ardından sahneye çıkan Down Sendromlu kızımızın duygu dolu konuşmaları konferansa katılan öğrencilerin ve bizlerin gözlerini doldurmuş, bir kısmımız da dayanamayıp ağlamıştık. Birkaç gün sonra okulda bir kermes düzenledik. Kermes geliri ile derneğe görsel sanatlar atölyesi yaptıracak parayı topladık. +1 genleri ile farklıydılar ama eksik değildiler. Her ne olursa olsun bizimle aynı hakka sahiptiler. Haklarının dışında onların da bizler gibi sevinçleri, üzüntüleri, aşkları veya sıkıntıları vardı. Bütün bunları konuklarımız bize anlatırken farkındalığımızın ne kadar az olduğunu anladık.
Düşüncem bu ay Fulya hanımla uzun uzun röportaj yapmak ve ihtiyaçlarını, isteklerini ve beklentilerini size aktarmaktı.
Dün akşam okuldan çıktım. Her zamanki gibi yandex navigasyonu kurup evin en kestirme yolunu bulma ümidi ile yola çıktım. Özel bir gün değildi. Sıkıntım veya aşırı sevincim yoktu. Normal bir günde, normal bir ruh haliyle yol alıyordum. Radyoda hafif hafif çalan müzik ruhumu dinlendirmiş ve bir an evvel eve gitmenin huzuru kaplamıştı benliğimi.
Yandex sağdaki yola sapmamı söyledi. Sinyalimi verdim ve yol veren ilk arabanın önüne girip yola devam etmek üzere arabayı yavaşlattım. İlk araba müsaade etmedi. Bir sonraki yavaşladı ve iki şeritli yola girdim. Bana yol vermeyen araba sağa şeride yanaşınca soldan devam edeyim derken o araç ani bir hareketle önüme geçti. Yavaşladım ve viraja girerken bu sefer ben sağ şeride geçip yola devam etmeye başladım ki aynı araç bu sefer de sağa kırıp yolumu kesti. Neredeyse 25 senedir hiç aralık vermeden araba kullanıyorum. Üstelik bu konuda mütevazı olamayacağım kadar seri ve dikkatli kullanırım arabayı ama bu sefer böyle hadsiz bir davranış karşısında dayanamayıp kornaya bastım ve camı açmadan elimle “ne yapıyorsun?” dedim. İşte ne olduysa o an oldu ve arabayı verevine önüme kırıp durduran kişi –ki o durma esnasında önde oturan çocuğunun başı ön konsola vurmak üzere savruldu; benim de ani frenden tüm çantalarım arabanın yerine dağıldı - sağ camı açıp kırmızı gözleri ve tükürük saçan ağzıyla hiç duymadığım ve asla bir daha da duymak istemediğim küfürleri saymaya başladı. Arkada oturan eşi adamın ağzını kaparken ben de kendi kendime şaşkınlık, utanç ve kızgınlıkla elimle ağzımı kapadım. O an tek istediğim susmasıydı. Aradan kurtulup nasıl yola devam ettiğimi hatırlamıyorum. Tek yaptığım cep telefonumla adamın sağımdan geçerken plakasının resmini çekmek oldu.
Bugün 19 TP 903 plakalı bu araç için Çorum Emniyet Müdürlüğü ile konuştum. Ne yazık ki kamera kaydı veya şahit olmadığı için yapacak hiçbir şeyimin olmadığını, aracın adamın üzerine kayıtlı olmadığını ve İstanbul Çekmeköy’de yaşadığını öğrendim. Ramazan günü Allaha havale ediyorum demekten başka bir şey yapamadım. Fakat ömrüm boyu o adamı unutmayacağım.
İki insan profili düşünün, birisi +1 gen fazlalığıyla sevimli, güleç yüzlü Down Sendromlu diğeri sağlam gen yapısıyla doğmuş, kırmızı gözlü, kapkara dişli ve konuşurken ağzından kötülükler fışkıran bir insan… Dilerim ciddi şekilde başkasına zarar vermeden Allahından bulur…
Bugün Ramazan, hoşgörü ayı, duyguların sakinlediği, ruhani hislerin yükseldiği ay… Lütfen bu aya layık davranın.
Aşk’ınız daim, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...
Facebook Yorum
Yorum Yazın