Bu eksen kayması ifadesi ile ilk defa siyasi hayatımızda zannederim birkaç yıl önce tanıştık. Tabii ki literatürde bu ifade yine vardı ama siyasi hayatımızda son birkaç yıldır yer etmişti. Bilhassa Suriye iç savaşı gündemimizde yokken; yani ESED ile kardeş iken!, ortak bakanlar kurulu gibi ciddi işler tutarken!, Fenerbahçe’yi Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile Şam’a gönderirken!, Beşşar Esed isim yazılı Sarı-Lacivert formayı Fenerbahçe kulübü başkanı Sayın Aziz Yıldırım Beşşar Esed’e takdim ederken! ki günlerdi, bu günler. Bizim eksenimizin kaydığını iddia ettikleri zaman, işte o günlerdi. Yani Mart 2011’den önceki zamanlar. Suriye rejimi ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak bakanlar kurulu toplantısı yaptığı zamanlar.
Diyorlar ki otuz ay öncesine kadar ne değişti de kardeşim dediğiniz ESED bir anda can düşmanınız oldu. Durun daha oraya gelmedik. Öncelikle bu Suriye rejimi ile cicim aylarımızdaki iktidara “Eyvah! Eksenimiz kayıyor, Türkiye 80 yıllık kazanımlarını tek tek kaybediyor, gerici Arap rejimleri ile ortak bakanlar kurulu bile tertipliyoruz diyen kesimlerle şu anda Suriyeci, Baascı hatta sözde Hizbullahçı! kesilen kesimler kimlerdir bir dikkat eder misiniz?” Evet yanılmayacaksınız aynı kesimlerdir. Aynı ulusolcu, Kemalist, Gezi Parkçılardır.
Şimdi bu taifeyi tanımasak kafamız karışacak ama çok iyi tanıdığımız için şaşırmadık. Bunlar hangi eksende bir Türkiye arzu ediyorlar sizce? Sizin de kafanız karıştı biraz değil mi? Ülkemiz Suriye ile dost olunca ekseni kayıyor, Suriye’yi uyarıp eleştirince anti müslüman hatta komşu düşmanı oluyor. Ama gerçek olan tek şey var; O günde bugünde Suriye konusunda iktidarı eleştiren kesim aynı kesimin tıpkısının ta kendisidir. Anlamadı isek bir daha vurgulayalım; Dün Türkiye Suriye ile ne işi var ki yakınlaşıyor, eksenimiz kayıyor diyenler ile bugün Şam’a vurmayın, Türkiye Suriye’ye karışmasın, Suriye’de yaralananlara Türkiye yardım etmesin, sınır kapıları kapatılıp mülteciler gerekirse kurşunlansın diyenler aynı kesimdir.
Bunlar için tek referans vardır. Her konuda vazgeçemedikleri tek referans; Halk düşmanlığı. Bakmayın partilerinde halk kelimesinin geçmesine. Oklarının arasında halkçılık olmasına. Nerede bir halk iradesi tecelli etmişse onların kan gözünü bürür. Şayet Suriye rejimi demokratik seçimlere gitse idi, %10’luk bir Baas diktatörlüğü yerini Suriye halkının kahır ekseriyetiyle iktidara getirdiği bir parti Suriye’yi yönetse idi o zaman bu gezi kafalı kesim şunu diyecekti; ”Amerika yeşil veya kadife darbeleri destekliyor, Amerika Türkiye’deki gibi Suriye’de ılımlı Müslümanları iktidara getirdi.” E peki bir karar verin o zaman. Aynı şeyi Mısır’da da yaptınız. Arap Baharı’nı ve 25 Ocak Mısır Devrimi’ni Amerikan Rüzgarının etkisi gördünüz. (Tabii ki bunu demekte Hüsnü Mübarek adlı bir Amerikan uşağı Siyonist işbirlikçiyi de anti Amerikancı! Yapmış olduğunuzu unutarak) Sonra örnek aldığınız büyük devrimci SİSİ!
Amerika’nın ve tüm emperyalizmin ve hattı zatında Siyonist İsrail’in emri ve izni ile o aşağılık darbesini halka karşı işlettiğinde ne dediniz peki? Siyasal İslam’a izin yok! ya siz nasıl insanlarsınız? Siz nasıl bir kafa karışıklığı içindeki halk düşmanlarısınız sahi! siz dışarıdan bakılınca nasıl görüldüğünüzü biliyor musunuz? O kadar basit, acımasız, gaddar ve darbesever bir görünümdesiniz ki bu halk size değil 90, 190 yılda geçse asla iktidar vermez.
Siz değil misiniz ki 17 yaşında Adeviyye’de Kur’an okurken Firavunlar tarafından şehit edilen Esma’ya bile dökülen iki damla gözyaşını çok gören canavar ruhlarsınız?
Bu millet sizden uzak kaçmasında ne yapsın?
Facebook Yorum
Yorum Yazın