Ekonomik Taarruz ve Erken Seçim!

Daha önceki aylar hatta senelerde defalarca söylediğimiz, yazdığımız gibi Türkiye Cumhuriyeti 2013 Mayıs ayından beri küresel baskı, tehdit ve taarruz(saldırı) altındadır. Gezi Vandalizm’i ile ilk defa kendini gösteren, akabinde 17-25 Aralık FETÖ Emniyet-Yargı Darbe Teşebbüsü –Kobani bahanesi ile Ekim 2014 PKK Vandallığı ve son olarak da 15 Temmuz 2016’daki FETÖ-Askeri Darbe Teşebbüsü ile nihayet bulduğuna inandığımız(ama aslında farklı şekillerde devam eden) bu baskı, tehdit ve taarruzları hep yaşadık. Muhtemelen de yaşamaya devam edeceğiz. Zira  bu saldırılar milli beka ve istiklalimize yönelik taarruzlardır.


Bin yıldır bulunduğumuz bu topraklarda yaşamaya kararlı olduğumuz sürece de bunlar hep devam edecek hep olacak. Üzerinde yaşadığımız ve küçüle küçüle elimizde kalan bu son Türk Milletine ait vatan parçası Dünya’nın en kritik coğrafyalarının başında gelir.


 Daha önceki yüzyıllarda İpek Yolunun, Doğu ile Batının kavimler ve ticaret geçiş yolu olması hasebiyle ehemmiyet kesbeden vatanımız son 100-150 yıl içerisinde de Enerji geçiş hatları  güzergâhında da yer almaktadır. Bu topraklarda kaldığımız müddetçe bu taarruzlara hep şahit olacağız. Ne yapalım ki burası bir İskandinav ülkesi veya İsviçre değil! Şayet oraları vatan edinmiş olsaydık (ki coğrafya kaderdir diye bir söz vardır) bu gelişmelere belki de şahit olmayacaktık! O halde bu vatan toprağında kalmaya kararlıysak(ki öyleyiz evvelAllah) mücadeleye devam edeceğiz. 


Zaten rahatını düşünen milletlerin istiklali uzun sürmez ve tarih sahnesinden silinir giderler. Tarihe bakarak bunu kolayca tespit edebiliriz. Bu girizgâhı yaptıktan sonra tekrar günümüze gelelim. 2013 Gezi Vandalizm’i ve FETÖ Darbe teşebbüslerini savdıktan-bertaraf ettikten sonra belki de her şeyin bittiğini zannetmiştik değil mi? Halbuki yukarıda coğrafyamızın kaderi olarak müstakil(bağımsız) yaşamaya kararlı olduğumuz müddetçe bu saldırıların devam edeceğini yazmıştık!


 16 Temmuz günü FETÖ-Askeri Darbesini def ettikten sonra artık askeri darbe dönemleri bitti ya da milletimiz idareye(yönetime) el koyuyor-sahip çıkıyor demiştik! HAYIR! Su uyuyor düşman uyumuyor! Türkiye’nin içerideki ve dışarıdaki düşmanları da uyumuyor ve hiçbir zaman da uyumayacak. Hep saldıracaklar bize… Bu bazen darbe ile bazen terör ile dış saldırı ve işgal planları ile ve çoğu zaman da ekonomik(iktisadi) taarruzlar ile… 


Ak Parti iktidarının 15,5 yıllık icraatında en muvaffak olduğu mevzuların başında ekonomi gelmektedir. Diğerleri malum sağlık, ulaştırma vs. diye sıralanabilir. Aslen Ak Partili olmadığı halde bu ekonomik başarıdan duyduğu sebep ile Ak Partiye oy verip, akıp giden zaman içerisinde köklü bir Ak Partili olmuş bu ülkede belki de milyonlarca seçmen var. O zaman Türkiye’nin önceki yıllarda ki gibi diz çökmesini, Batı’ya uşak olmasını isteyenler bu hayallerini gerçekleştirmenin en kolay yolu olarak aslında Ekonomik saldırıya teşebbüs etmektedirler. Zaten tüm darbe ve teşebbüsleri ekonomiyi ya çökertir ya da zarar verir. Bizde ekonomi şu anda sağlam temellerde olduğundan çökertemiyorlar ama zarar verebiliyorlar. Zaten bunu açıkça da söylüyorlar. Gezi Vandalizm’i günlerini hatırlayın. Ne diyordu bir vatan haini hanım sosyal medyada ’’alış veriş yapmayın ve ekonomiyi çökertin’’ değil mi? İşte bunlar kendi batıl ideolojileri iktidarda değil diye Devletin dahi çökmesini arzu ederler.

 

Bu ahval ve şerait altında ki ülkemizde 17 Nisan 2018 Salı günü partisinin mutad gurup toplantısında MHP genel başkanı sayın Devlet Bahçeli’nin Daveti ve Ak Parti genel başkanı Cumhurbaşkanımız sayın Tayyip Erdoğan’ın da icabeti ile yeni bir seçim sathı mailine girilmiştir… 


Peki,  17 ay daha varken yani Cumhurbaşkanı olarak 17 ay daha yönetmek elindeyken neden sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan böyle bir feragatte bulunarak seçim kararı aldı.. İşte yukarda girizgah yaptığım hassas hallerden mütevellit bu erken seçim kararı gelmiştir. Yani Küresel güçlerin ekonomimize bazen Döviz Kurları ile bazen borsa Manipülasyonları bazen de çeşitli ekonomi kuruluşlarına yaptırdıkları kredi notlu spekülatif açıklamalarla zuhur eden taarruzları sebebi ile bu erken seçim kararı alınmıştır. Yoksa 17 ay daha bu taarruzlar devam edecek ve istikrarımıza tehditler sürecekti. 


Zaten 16 Nisan 2017 itibarı ile Türkiye Cumhuriyeti yeni Yönetim biçimi ile tanışmak üzere bir referandum a gitmişti. Bu Referandum neticesinde Milli İrade yeni yönetim biçimi yani Cumhurbaşkanlığı Yönetim Biçimini tercih etmişti. Bunun başlangıcı normal de 3 Kasım 2019 idi. Ancak yukarıda saydığım sebeplerden mütevellit bu 24 Haziran 2018 e yani nerede ise 1,5 sene evveline alınmıştır… Ülkemizin istikrarı ve devamlı seçim tartışmalarının gündem de tutulmasına mani olmak için alınan bu erken seçim kararının Milletimiz Devletimiz ve Demokrasimiz için Hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan temenni ediyoruz.. 


Türk Milleti her seçimde olduğu gibi 24 Haziranda da önüne gelen seçeneklerin en iyisine mührünü vuracaktır düşüncesindeyiz.