Dünya genelinde ekonomi yönetimleri çeşitli programlar açıklayarak, salgının olumsuz etkilerini bertaraf etmeye çalışıyorlar. Tercih edilen yöntem çoğunlukla parasal genişleme.
Biz de salgınla mücadele kapsamında çeşitli paketler açıkladık. Prim ve vergi borcu ertelenmesi, kısa çalışma ödeneği, finansman ihtiyacı için firmalara kredi kolaylıkları, esnafa kira desteği ve çeşitli sosyal yardımları barındıran paketler açıklandı.
Her kriz aynı zamanda iyi bir öğretmendir. 2001 krizi, bankacılık sistemimizin eksikliklerini ortaya koymuştu. 2008 yılındaki dünya krizinde, daha önce yapısal sorunlarını giderdiğimiz bankacılık sistemi sayesinde nispeten az etkilenen ülkelerden olduk.
Salgında da başarılı sağlık sistemimiz sayesinde, gelişmiş ülkelerden çok daha iyi performans göstererek bu zorlu günleri aşacağımız görülüyor. Ancak bu kriz bize özellikle turizm gelirlerindeki düşme ile “geleneksel” sorunumuz olan cari açık ve bazı kalemlerde dışa bağımlılığın sıkıntılarını çok net hissettirdi.
Gelişmekte olan ülkelerden hızla çıkan sıcak para ve salgın nedeniyle ertelenen yabancı yatırımları da buna eklersek, yapısal sorunların çözümünde artık acele etme zamanının geldiğini görüyoruz.
Ancak ne var ki bırakın bir salgın dönemini normal zamanlarda bile hiç kolay değildir bu işe kalkışmak. Hoş 2011’den beri “normal şartlar” neydi, unuttuk desek yeridir.
Geçtiğimiz günlerde ekonomi ve Merkez Bankası yönetiminde yapılan değişiklikler paralelinde bir dizi reform kararı alındı. Hukuk ve ekonomi alanlarında yapılan açıklamalar genel olarak olumlu karşılandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından 12 Mart Cuma günü açıklanan Ekonomi Reform Paketi’nde hem salgının yaralarını sarmaya yönelik maddeler hem de yapısal reform niteliğinde açıklamalar vardı.
Paketin hazırlanmasında işçi ve işveren temsilcileri ile TUSİAD, MÜSİAD, TOBB gibi çeşitli örgüt ve STK’ların görüşlerine de başvuruldu.
Ana başlıklar ve hedef ortaya konulurken; detaylar, teknik süreç ve sayısal verilerin ilgili bakanlıklarca daha sonra açıklanması, iş birliği ve koordineli çalışma ve süreci takip, paketin başarısında etkili olacaktır.
Enflasyonda tek haneli hedef, tasarruf, yatırım, üretim, istihdam, ihracat odaklı büyüme, dijitalleşme ve teknolojinin öne çıktığı pakette; kamu kaynaklarının yerinde kullanımı ve tasarruf tedbirleri, kamu görevlilerine yönetimde tek bir görev, kamu ihalelerinde dijital sistem, dijital vergi uygulaması ve sadeleşme, dijital para için hukuki alt yapı, dijital tarım pazarı, TL cinsinden borçlanma, yeşil sanayi ve tahvil, üreticinin ve yatırımcının önündeki engellerin kaldırılması, genç yatırımcılara teşvik, Kredi Garanti Fonunun etkinleşmesi, zordaki şirketlere kredi kolaylığı, ithal girdi ikamesi için belli sanayi bölgelerine yatırım desteği, cari açığı azaltmak için KOBİ’lere ihracat teşviki, katma değer yaratan teknoloji yatırımlarına destek ve 18 yaş altı kesimi bireysel emeklilik sistemine dahil etmek gibi daha birçok konu yer alıyor.
Fiyat istikrarı için para politikalarının tek başına çare olmadığı ve mali politikalarla desteklenmesi gerektiği hep söylenir. Bunun için ilgili bakanlıklardan oluşan bir Fiyat İstikrarı Komitesi kurulması sorunun üzerine etkili gidilmesini sağlayacaktır.
TÜİK’in ise “ilişkili kuruluş” seçilmesi, kurumsal güveni arttırması açısından olumlu. Yine Ekonomi Koordinasyon Kurulu ile de dağınıklığın önüne geçerek, sorunlar daha etkin mercek altına alınacaktır.
İş dünyasının olumlu bulduğu pakete muhalefetten yapıcı eleştiri bekleyen hükümete, umarız “10 milyon işsizimiz var. Her muhtarlığa bir kişi, özel kalem müdürü olarak atanırsa mesele biter.” diyen Kılıçdaroğlu’ndan böyle “şaka gibi” öneriler gelmez!
Paketin başarıyla uygulanması ve hayırlı olması dileğiyle…
Facebook Yorum
Yorum Yazın