Dostluk Üzerine

Geçen sayıda affınıza sığınarak daha önce başka bir yerde yazdığım yazım yayınlanmak zorunda kaldı. Ne yazık ki hayat her zaman bir çizgide olamaya biliyor. Kimi zaman inişler, kimi zaman çözümsüzlükler ve zaman zaman da kayıplar yaşıyoruz.
 
Bu sıkıntılı dönem içine girilmişse, imdada biriktirdikleriniz yetişiyor. Zorunuzu bazen para ile hallediveriyorsunuz bazen de geçmiş tecrübelerle… Bense bu dönemde en önemli birikimin dostlarım olduğu fark ettim. Ağlarken sizi dinleyen, gel dediğinizde yanınızda biten, size güç veren, varlığıyla, sesiyle gücünüzü yere düşürmeyen dostlar… Ve yine bu dönemde anladım dost ile arkadaş dediklerimin farkını.

Aklıma çok güzel bir hikaye geldi dostluğu ve dost sandıklarımızı anlatan. Şöyle;

Baba ve oğul konuşuyorlarmış. Babası oğluna sormuş, “Senin kaç tane dostun var?”
Oğlan cevap vermiş: “Ohooo yüzlerce…”

Babası oğluna açıklamış. “Bak oğlum” demiş insanın bir sürü arkadaşı olabilir ama yüzlerce dostu olamaz. Dost dediğin diğer arkadaşlara benzemez. İnsanın hayatı boyunca ancak bir ya da iki tane dostu olabilir.

Oğlan saçma demiş. Benim bir sürü dostum var ve hepsi beni sever ve her zaman bana yardıma koşacaklarına eminim.

Öyle mi demiş babası? O zaman gel seninle bir test yapalım. Adam birkaç tane tavuk kesmiş ve başka birkaç ıvır zıvır ile birlikte bir çuvala doldurmuş. Çuvaldan kanlar akıyormuş. Şimdi git demiş bu çuvalı arkadaşlarına götür ve onlardan yardım iste. Çuvalı birlikte bir yerlere gömün.

Çocuk çıkmış yola, bir arkadaşının kapısını çalmış, arkadaşı elindeki kanlı çuvalı görünce çocuğun yüzüne kapıyı kapatmış, başka arkadaşları bir daha onlarla konuşmamalarını görüşmemelerini rica etmişler, çünkü hepsi çuvalın içinde bir ceset olduğunu sanmış.

Oğlan yüzü allak bullak babasına dönmüş olanları anlatmış. Babası demiş; “İşte senin arkadaşlarının dostluğu bu kadar. Şimdi al bu çuvalı benim dostuma götür.”

Oğlan tekrar sırtlamış çuvalı düşmüş yola. Babasının dostu kapıyı açıp, oğlanı ter içinde, elinde kanlı bir çuvalla görür görmez etrafa şöyle bir bakmış ve hemen almış içeriye. Sen Ahmet`in oğlusun değil mi demiş? Evet demiş çocuk. Ver elindekini diyerek çuvalı almış. Arka bahçeye çıkarmış, arka bahçede bir çukur kazıp çuvalı gömmüş. Çocuğa su ikram etmiş. Bu arada yetmemiş, gömdüğü yer belli olmasın diye sarımsak ekmiş oraya.
Çocuk ben artık gideyim demiş. Adam da babana söyle sarımsak tarlasına gözüm gibi bakıyorum demiş.

Biliyorum ki, en iyi dost Yaradandır. O’nun dostluğunu unutmadan yaşamda da gerçek dostlara sahip olalım inşallah. Ve son olarak nefsimizi düşman aklımızı dost bilelim her daim.
Sözü çok olanın, yalanı çok olur imiş, şimdilik izninizle.

Aşk’ınız daim olsun, kötülükler ve telaşlar sizden uzak olsun da işleriniz rast gelsin...