Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2013 yılı Ocak ayında, 2012 yılının aynı ayına göre %11,2 artarak 11.509 milyon dolar, ithalat %7,6 artarak 18.800 milyon dolar olarak gerçekleşti. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2012 Ocak ayında %59,2 iken, 2013 Ocak ayında %61,2’ye yükseldi. Bu oranın yükselmesi kurlarda kriz bekleyenlerin beklentisini kırmıştır.
Ocak ayında dış ticaret açığı %2,4 artarak 7 120 milyon dolardan 7 291 milyon dolara çıkmıştır.
Avrupa Birliği’nin (AB) ihracattaki payı 2012 Ocak ayında %43,5 iken, 2013 Ocak ayında %41,9’a geriledi. AB’ye yapılan ihracat, 2012 yılının aynı ayına göre %7,2 artarak 4 826 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu veri bize AB bölgesine ihracatımızın artmaya devam ettiğini, ancak diğer ülkelere yapılan ihracattaki artışın AB bölgesinden daha fazla olması nedeniyle AB’nin toplam ihracattaki nispi payının azaldığını anlatmaktadır.
AB ülkelerinin büyüme beklentilerini aşağı çekmelerine, hatta bazı ülkelerinde küçülme beklenmesine rağmen bu ülkelere bile ihracat artışı yaşanması bizim beklentilerimizi doğruluyor.
Bildiğiniz gibi AB ülkelerinde önemli bir durgunluk yaşanıyor. Bu sorun nedeniyle şirketler nakit döngülerinin tamamlamakta zorlanırken, eskisi kadar rahat kredi bulamamaktadırlar. Bu durumda satınalmada daha fazla fiyata duyarlı, olurlarken miktar bazında da daha düşük miktarda alım yapmak zorunda kalmaktadırlar.
Çin ekonomi büyüklüğü ve firma ölçeği bazında büyük hacimde imalat yapmaları nedeniyle büyük miktarlı siparişlere son derece uygun fiyatlama yapabilirken, küçük miktarda siparişlere cevap verememektedir.
İşte bu durum Türkiye’ye bir avantaj kazandırmaktadır. Küçük siparişlere AB bölgesine nazaran daha uygun fiyat verebilen Türkiye kısa süreli teslim tarihiyle de avantaj yakalamaktadır. Bu nedenle AB bölgesindeki kriz Türk firmaları için fırsata dönüşmektedir.
Almanya’nın, 2013 Ocak ayında en fazla ihracat yapılan ülke olması. Bu ülkeye yapılan ihracatın 2012 yılı Ocak ayına göre %2,4 artarak 1 052 milyon dolara yükselmesi tezimizi doğrulamaktadır. Almanya’yı sırasıyla Irak (884 milyon dolar), İngiltere (664 milyon dolar) ve Birleşik Arap Emirlikleri (614 milyon dolar) takip etmiştir.
Rusya Federasyonu ise ithalatta ilk sırada yer aldı. Bu ülkeden yapılan ithalat, geçen yılın aynı ayına göre %1,7 azalarak 2 181 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Rusya Federasyonu’nu sırasıyla Çin (1 979 milyon dolar), Almanya (1 584 milyon dolar) ve Amerika Birleşik Devletleri (1 177 milyon dolar) izlemiştir.
Yukarıdaki rakamlardan da görüleceği üzere Almanya’ya 2013 yılı Ocak ayında 1.052 milyon USD ihracat yaparken aynı ay ithalat tutarımız 1.584 milyon USD olarak gerçekleşmiştir. Kısacası Almanya ekonomisine katkıda bulunarak durgunluktan çıkması için yardımcı olmuşuz.
Fasıllar düzeyinde baktığımızda; En büyük ihracat kalemi, 2013 Ocak ayında “motorlu kara taşıtları ve aksam parçaları” (1 083 milyon dolar) olurken, bu fasılı, “kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, bunların aksam ve parçaları” (921 milyon dolar), “demir ve çelik” (843 milyon dolar) ve “örme giyim eşyası ve bunların aksesuarları” (717milyon dolar) izlemiştir. Bu veri hangi sektörün daha aktif olduğu konusunda da ip uçları vermektedir.
Aynı ayda; ithalatı en yüksek fasıl, “mineral yakıtlar ve yağlar” (4 598 milyon dolar) oldu. Bu fasılı; “kazanlar, makinalar, mekanik cihazlar ve aletler, bunların aksam ve parçaları” (2 226 milyon dolar), “demir ve çelik” (1 468 milyon dolar) ve “elektrikli makine ve cihazlar” (1 290 milyon dolar) izlemiştir. Burada petrol en büyük girdiyi oluşturuyor.
İhracat verilerinde kuzey Irak’ın ön plana geçmesi dış ticaret açısından bu bölgenin önem kazanmaya başladığını gösteriyor.
Yukarıdaki verilere bakıldığında 2012 yılında ciddi oranda düşen dış ticaret açığının TL’nin güçlü olmasına zemin hazırladığını, ihracatın önemli kısmının imalat sanayi sektöründen geldiğini ve bunun içerisinde de ara malının önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir.
Bu durumda uzun vadeli hedeflerimizi gözden geçirerek ara malı satıcılığından sermaye malı veya tüketim malı ağırlıklı bir ihracat yapısına ulaşmanın planını yapmalıyız. Bu sayede hem makine satışında hem de diğer ürünlerde “fasonculuktan” marka satan bir sanayiye ulaşmanın alt yapısını kurabiliriz. Bu süreci başarı ile geçtiğimiz takdirde yüksek katma değerin daha çok Türkiye’de kalmasının da önü açılmış olacaktır.
Saygılarımla,
Facebook Yorum
Yorum Yazın