Dış Ticaret Verileri Ve Türkiye

Türkiye İstatistik Kurumu 10. Ekim 2012 günü Dış ticaret endeks verilerini açıkladı. Bu verilere göre Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre Türkiye’nin ithalat birim değer endeksinde  %6.5, ihracat birim değer endeksinde de % 6.4 düşüş gerçekleşmiş.
Miktar endekslerine baktığımızda ise bir önceki yılın aynı ayına göre Ağustos 2012 ayında ihracat miktar endeksi %22.3 artarken ithalat miktar endeksi ise sadece %1.8 artabilmiş. Bu durum cari açığın neden düştüğünü açıkça gösteriyor. Bu veriler bize ithalatın yerli üretimle ikame edilmeye başlandığını gösteriyor. Burada daha önemlisi imalat sanayi ihracat endeksi Ağustos ayında bir önceki yıl ağustos ayına göre %24,5 artmış durumda. Yukarıdaki grafiğe baktığımızda ithalat miktar endeksinin Mayıs 2012 ayından bugüne hızlı bir azalma trendi içerisinde bulunduğunu görüyoruz. Burada bizim dikkatimizi çeken konu; Ağustos ayındaki bu verilerle gerek sanayi üretimini gerekse cari açık verilerini nasıl etkileyeceği konusunda piyasada oluşabilecek beklentilerin global resesyona bağlı olarak aşağı yönde değişime uğramasıdır.

Endeksler bize gelecek dönemde cari açığın daha da düşebileceğinin sinyallerini verirken aynı zamanda şu önemli sorunun cevabını da ortaya koyuyor. Kurlar ithalat ve ihracat gelişimini anlatmada orta vadede pek anlamlı olmuyor. TL değerli olarak görülürken alınan tedbirlerle cari açığın düşürülmesi, aslında cari açığa kurların dolaylı etkisi olduğunu da açıkça göstermektedir..Burada şunu net olarak ortaya koymalıyız. TL neye göre değerlidir. Bir sürü üretilen teorilere göre mi? Yoksa eski alışkanlıklara göre mi? Türkiye hızla büyürken, global etkinliğini artırırken TL’nin senyoraj etkisi artmaya başlamışken yeterli TL basmamak bile TL’nin değerini artırabilir.

Global durgunluk gitgide şiddetini artırdığından bunu engellemek için sürekli piyasalara enjekte edilen USD, AVRO, YEN gibi paralar yanında arzı yeterince artmayan TL’nin değerlenmesi kadar doğal bir şey olamaz.

Burada Türkiye’nin önünde çok önemli fırsat bulunmaktadır. Durgunluk dönemlerinde basılan paralar diğer dönemlere kıyasla nisbeten talep enflasyonu yaratmadığından, bütçe açığı verme konusunda eli daha rahat olacaktır. Bu sayede gelir dağılımındaki Türkiye’ye yakışmayan bozukluğu giderebilecek tedbirler daha kolay alınabilecektir.

Bizler reel sektör olarak daha kaliteli elemanı daha iyi imkanlarla çalıştıracak vizyona sahip olabilirsek o zaman durgunluktan sonra Avrupa’ya örnek ülke bile olmamız hayal olmayacaktır. Çünkü rakiplerimiz bunu yaparak bu günlere geldiler.

Bunun yanında bilançolarımızı iyi tahlil etmeliyiz. Döviz cinsi yükümlülüklerimize göre döviz cinsi girdilerimiz yeterli olabilir mi bakmalıyız. Bütçemizi yapabilmek için sektör ve Dünya nereye gidiyor bilmeliyiz. Sorunları yaşadıktan sonra geç kalmış olmamak için baştan sıkı çalışmak zorundayız.

Son sözümüz; Yukarıdaki verilere göre cari açık düşecekken, enflasyonda ciddi yukarı yönlü oynama olmadığı takdirde Türkiye’nin notu artabilir. Bu not artırımı diğerleri gibi basit algılanmamalı çünkü yatırım yapılabilir ülke olmak anlamına geliyor ki Şu an mevzuat gereği gelemeyen birçok fon rahatlıkla gelebilecek durumda olacaklar. Şirketi şeffaf ve verileri sağlıklı olan her şirketin değeri ciddi oranda aratacaktır. Bu fırsatı kaçırmayalım. Aksi halde global resesyon dönemlerinde ayakta kalmak bile çok zor olacaktır.

Saygılarımla,