Muhammed Deniz GENİŞ

Muhammed Deniz GENİŞ

Mail: yazarlar28@teknikelektrik.com

Dini Nikâh için Şahit Lazım Değil, Ama..!

Evet, yanlış duymadınız!! 

Dini nikâh için şahit lazım diyen görüşlere yer verdikten sonra, haklı eleştirimizi yapıp görüşümüzü aktarmaya çalışacağız. 


Diyanetin resmi sayfasında şöyle geçer; 


Nikâhta şahitlik

Nikâh akdinin geçerli olmasının şartlarından biri de nikâhın şahitler huzurunda akd edilmesidir. En az iki şahit bulunmadan kıyılan nikâh akdi geçerli değildir. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.): “İki şahit olmadan kıyılan nikâh geçerli olmaz.”  Buyurarak nikâhtaki en önemli şartlardan birinin şahitlik olduğunu belirtmiştir. Nikâh akdinde şahitlerin; erkeğin şahidi ve kızın şahidi şeklinde bir ayrıma tabi tutulması şart değildir.


Hanefi âlimleri dışındaki müctehidler, şahitlerin ikisinin de erkek olmasını şart koşmuş, Hanefiler ise bir erkek ve iki kadının şahitliğini yeterli görmüşlerdir. Nikâhta şahitliğin şart koşulması aleniliği sağlamak ve yapılan evliliğe şaibe karışmasını önlemek içindir.


Şahitlerin Müslüman ve tam ehliyetli (temyiz gücüne sahip, akil baliğ) olması gerekir. Şu kadar var ki evlenilecek kadın Ehl-i kitaptan biri ise şahitler de Ehl-i kitaptan olabilir (Merğinani, el-Hidaye, İstanbul, 1986, I, 190).  


Diyanet başkanlığına sormak isteriz! 

- Muhafazakâr bir şirketin sahibi, yanında çalıştırdığı sekreterini ve yine yanında çalıştırdığı sadece iki kişinin şahitliği ile dini nikâh kıydığı zaman, akraba ve arkadaşlarının nikâhtan haberlerinin olmadığı halde evlilikleri caiz olur mu?


- Veya okuldaki öğrencilerin kendi aralarında, iki okul arkadaşlarının şahitliği ile kıydıkları dini nikâhları geçerlimidir? Diye sorarsak, acaba cevapları ne olur!

 

Evet, geçerlidir derlerse, çok ciddi sıkıntılara yol açacaklarını bilecekleri için, muhtemelen cevap; hayır, olmaz, olamaz diyeceklerdir. O zaman yazdıklarıyla çelişecekler, değil mi? 


Diyanetin yine resmi sayfasında, nikâhta veli şartı için şöyle geçer; 


Nikâhta velayet

Hanefilerde akıl-baliğ olan kadın, aynen erkek gibi velisinin aracılığına gerek olmaksızın evlenebilir. Ancak yetişkin bir kız veya kadın dengi (küf’ü) olmayan bir adamla evlenmişse velisi bu evliliği feshettirebilir. (Merginani, Hidaye, I, 231 ).


Hanefilerin dışındaki mezheplerde ise ister kız olsun ister dul, bir kadını ancak velisi evlendirebilir. Hanefi mezhebinde ayrıca, veli bakire olan kızı evlendirmek için ondan izin alması gerekmez. Fakat velayeti altındaki kadının dul olması halinde ise, veli ancak ondan izin alarak evlendirebilir. Bu üç mezhepler “Velisiz nikâh olmaz.”  Hadisini ve benzeri hadisleri mutlak olarak değerlendirmekte ve kızların rızaları alınsa bile sadece velileri aracılığıyla evleneceklerini söylemektedirler.  Hanefiler ise bu hadisleri tam ehliyetli olmayan kız ve kadınların ancak velileri aracılığıyla evlenebilecekleri şeklinde yorumlamaktadırlar. 


Görüldüğü üzere Hanefilik dışındaki Şafii, maliki ve Hanbelî mezheplerin ortak görüşü; evlenecek olan kızlar velilerinin onayını almadan evlenemezler. Evlenirlerse de şayet, nikâhları batıldır. Yani bir kimse evlenmek istediği bir genci, kendi velisinin izni olmaksızın hiçbir zaman ve hiçbir yerde muratlarına kavuşamayacaklardır. Hatta ve hatta Şafiilerde veli, dilediği kimseye kızının rızası olmadan nikâhlayabilir. Bundan dolayıdır ki doğu ve güneydoğu illerimizin Şafii olan kesimlerinde bunu istismar konusu yapıp, başlık parası adı altında kızlarını bir mal gibi satar hale gelmişler (eski uygulamalarda).  Öbür yandan Hanefilikte ise velinin rızası ve izni şartını ortadan kaldırınca, gençler ebeveynlerine haber vermeden ve izin istemeden evden kaçıp iki şahitle evlenmeyi yol tutar oldular.


Peki, iki zıt görüş ve problem üreten durumları nasıl çözelim..? 

Dikkatinizi çekti mi bilmem ama bu konuda diyanet bir şey diyor, mezhepler bir şeyler diyor ve peygamberimize atfedilen hadislerde var.  Peki ya bu dinin sahibi yüce Allah hiçbir şey demiyor mu? 


Şüphesiz ki söyledi… Bizler dinimizi öğrenebilmek için başvuracağımız yegâne kaynak Kur’a-nı Kerimdir. Ve Kur’an-ı ötelediğimiz, ikinci ve hatta üçüncü plana attığımız zaman işin içinden çıkılamayacak sorunlarla baş başa kalacağız. Sonuçta, çözüm üretemeyecek olan İslam dinini hiç kimseye anlatamayacağız ve benimsettiremeyeceğiz. Bundan sebep evlatlarımız, ya ateist, ya marksist ya da terörist olmalarına yol açacaktır. Ve bunun hesabını veremeyecek durumda kala kalırız.

Peki, gerçek ne ki? Bunu her şeye bir ölçü koyan, insanı en iyi tanıyan, her şeyin kaynağı ve bu dinin sahibi olan yüce Allahtan, yani indirdiği kitabından okuyalım..

  

“Size (şunlarla evlenmeniz) haram kılındı. Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşin kızları, kızkardeş kızları, sizi emzirmiş olan (süt) anneleriniz, süt anneden kızkardeşleriniz, kadınlarınızın anneleri, kendileriyle birleştiğiniz kadınlarınızdan olup, evlerinizde bulunan üvey kızlarınız. Fakat eğer onlarla henüz birleşmemişseniz, o taktirde (onlarla evlenmenizde) sizin üzerinize bir günah yoktur. Ve sizin sulbünüzden gelen oğullarınızın eşleri (kadınları) ve iki kızkardeşi bir arada (nikâh altında) toplamanız. Geçmişte olanlar hariç. Muhakkak ki, Allah Gafur'dur, Rahîm'dir.” 


“Ve evli kadınlarla evlenmeniz (haram kılınmıştır), elinizin altında bulunan (harp esirleri) cariyeler müstesna. (İşte bunlar) Allah'ın size yazdıklarıdır (farz kıldığı hükümlerdir). Ve bunların dışında olanlar, iffetli olmak ve zina yapmamak şartıyla mallarınızla istemeniz (mehirlerini verip almanız) size helâl kılındı. Artık onlardan faydalanmak isterseniz o taktirde farz olan mehirlerini onlara verin. Ve bu farzdan sonra, razı olduğunuz konuda onunla anlaşmanızda sizin üzerinize bir günah yoktur. Muhakkak ki Allah Alîm'dir, Hakîm'dir.” 


“Ve içinizden kimin, mü'min ve hür kadınlarla nikâh yapmaya (evlenmeye) gücü yetmezse, o zaman ellerinizin altında bulunan genç mü'min cariyelerinizden (alıp) evlensin. Allah sizin îmânınızı daha iyi bilir. Siz birbirinizdensiniz (aynı soydan gelmesiniz). Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları şartıyla aile’lerinin izniyle mehirlerini marufla vererek onları nikâhlayın. Fakat, evli olduğu halde fuhuş yaparlarsa o takdirde hür kadınlara uygulanan azabın (cezanın) yarısı kendilerine uygulanır. İşte bu (cariye ile nikâhlanma izni) içinizden (zina etme) sıkıntısına düşmekten korkanlar içindir. Ve sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Ve Allah Gafur’dur, Rahîm'dir.” 

Nisa suresi 4/23-24-25


İşte Cenab-ı Allah, yukarıda altını çizmiş olduğumuz bir cümle ile bütün problemleri çözüyor.


Şöyle ki; Arapçasında “fenkihu hunne bi izni ehlihinne” 


“Ehli” kelimesi ne demek; bir adamın ehli, bir kişiyi başkasıyla bir araya getiren soy, din ya da onun gibi sebeplerle bir araya getiren bağdır.   Onun için Kur’an-ı Kerimde peygamberimizin ev halkına “ehli beyt” denmiştir.

 

“İzin” kelimesi ne demek; Arapçadan E-Z-N harflerinden türeyen, uzun (kulak), izin (müsaade), ezan (duyurmak), gibi manaları vardır.  Onun için ilan etmek gibi manası olduğundan, ezanı duyurana, müezzin denmiştir.


Bu açıklamalardan sonra bu cümleyi anlamlandırarak şöyle tercüme etmemiz gerekecek.


“Öyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost tutmamaları şartıyla, ailelerinin haberleri olaraktan mehirlerini marufa uygun bir şekilde vererek onları nikâhlayın.”

Bu ayetin açıklaması ve nasihati şudur; önce nikâhlanılması haram olan kadınları anlatırken, bunlardan sonra ki hür kadınlarla evlenilebilinecek. Onlara güç yettirilmediği takdirde cariyelerden de alıp nikâhlamalarını ve bu nikâh için cariyenin ailesine haber verilmesi gerektiği anlaşılıyor. Bu cariye ki savaş esiri olmasına rağmen ailesine (ehline) haber verilmesi isteniyorsa, hür kadınlar için evlenmeye güç yettirileceği vakitte de, hayli hayli haber verilecek, yani ailesine duyurulacaktır.  Onun için nikâhın iki şahit şartı yoktur. Lakin nikâh için ailesi eğer ebeveynleri ise en az iki kimseye haber verilerek, böylelikle olaya şahit olmuş olacaklar. Burada şartın şahitlik değil, ailesinin ve yakınlarına haber vermek, ilan etme şartı vardır ki bunlar yapıldığı takdirde şahitlik müessesesi de otomatikman içine girmiş oluyor. İşte bundan ötürüdür ki “Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Şu nikahı ilan edin ve bunun için davul da döğün."  demiştir.


İşte Kur’an-ı Kerimin öncelenip ana ve yegâne kaynak olarak incelenir, hayata ve dine yön verirse işte o zaman peygamberi de en güzel şekilde anlama fırsatını yakalayacağız. Hani yukarıda geçen bir rivayette; Hz. Peygamber (s.a.s.): “İki şahit olmadan kıyılan nikâh geçerli olmaz.”  Demişti ya, bunu şöyle izah edelim; İşte bir kızın ailesinden en az iki kişinin haberi olursa otomatikman şahit konumunda olacaklardır.  Kur’anı Kerimin bu özlü, kısa ve isabetli hükmünü, hikmetlerle dolu olduğunu, bir taşla birkaç kuşu vurduğuna müşahede ettik. Eğer bunlar aileden değilse ayete muhalefet etmiş olacaklardır.

Ayet’teki izni iyi anlamak lazım gelir.  İzin kelimesine bir örnek verecek olursak, bizler bir müdürün odasına girerken kapısını tıklayarak çalar mıyız? Evet, peki bu kapıyı tıklama hareketinden neyi amaçlamaktayız? Evvele kapıyı tıklayarak duyurma işlemini yaparız. Sonra içerdeki müdür izin verirse içeriye girme müsaadesi alırız. O zaman izin kelimesinin öncelikle haber verme, duyurma işlevi ile birlikte, asıl kişinin onayı ve rızasının alınmasını da aynı anda da içinde barındıran bir kavram olarak anlamamız lazım gelir.


Nikâhın kıyılması olayında erkek; kızın ailesi, yoksa akrabaları, yoksa bakmakla yükümlü olan kavmi, kurum veya kuruluştan, yukarıda tarif edildiği gibi izin alacak, yani haber verecektir. Dinen veya resmen evliliklerinde engel bir şey yoksa ailelerin gönülleri alacak ve o şekilde de nikâhları kıyılacaktır.

Yukarıda tarif edilen şekilde yapılmadığı takdirde, yapılan nikâhın ismi, ister muta nikâhı (İran), ister misyar (Körfez ülkeleri), ister örfi (Mısır), ister kaptan (denizcilikte), isterse imam nikâhı (kırsal kesim) veya isterse (Türkiye’deki) resmi nikâh da olsa batıldır. Böyle bir nikâhın, Kur’an-ı Kerime ve peygamberin tavsiyelerine muhalefet edileceğini anlatmak istedik.


Allahın kitabında iki kişinin şahitliğini, boşanma konusunda şart koşan rabbim, nikâh konusunda ise istememiştir. Maalesef bizlerde olayların hep tersini yaparak, bunu dinden zannetmişizdir. Evet, hepimiz Allahın kitabına sarılarak ancak doğru bir yolu bulabileceğimizi unutmamak lazımdır.   


Bir sonraki sayıda görüşmek üzere sağ ve selamet olun, Kur’an-ı Kerim ile barışık bir ömür temenni ederim.

 

1  (bkz. Buhari, Nikah 36; Şehadat, 8; Ebu Davud, Nikah 19; Tirmizi, Nikah, 14; İbn Mace, Nikah 15)

2 https://kurul.diyanet.gov.tr/SoruSor/Cevap.aspx?ID=38802&q=nikahta-sahitligin-hukmu-nedir-#.VLq0y9KsWSo

3  (Buhari, Nikah, 36; Ebu Davud, Nikah, 19; Tirmizi, 14, 17)

4  (Şafii, el-Üm, V, 21; Sahnun, el-Müdevvenetü’l-Kübra, II, 165; İbn Hazm, el-Muhalla, IX, 31–32; İbn Kudame, el-Muğni, VII, 5).

 

5  https://kurul.diyanet.gov.tr/SoruSor/Cevap.aspx?ID=38822&q=velisiz-kiyilan-nikah-gecerli-midir-#.VLq1ptKsWSo

6  Ragıp el isfahani E-H-L kelimesi. /  7  Ahzap suresi 33. ayet /  8  Ragıp el isfahani E-Z-N kelimesi

9  Kutübü sittede 6549 nolu hadis 

10  (bkz. Buhari, Nikah 36; Şehadat, 8; Ebu Davud, Nikah 19; Tirmizi, Nikah, 14; İbn Mace, Nikah 15)


Facebook Yorum

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar