Ortadoğu tahterevallisi yine sallandı ve yön değiştirdi. İki gün önce İsrail ve Kürt yönetimi bayraklarını sallayıp çığlıklar atanlar bugünse hiç direnemeden piyangodan çıkan bedavadan elde ettikleri toprakları kaçarak terk ediyorlar.
DEAŞ’ın bölgede yarattığı terörü fırsat bilerek 2014’ten itibaren Kerkük, Sincar, Mahmur, Celavla ve Hanekin gibi tartışmalı bölgeleri topraklarına katan IKBY (Barzani) yönetimi, 48 saat içinde bu yerleri kaybetti. Peşmerge’nin geri çekilmesiyle, 2005’te kabul edilen yeni Irak Anayasasındaki sınırlarına geri dönüyorlar. Barzani tartışmalı 5 bölgeyi topraklarına kattığında, 30 bin kilometrekare toprak kazandığı hesaplanmıştı. Irak’ta, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) tek taraflı ve Anayasa’ya aykırı olarak 25 Eylül’de ‘bağımsızlık referandumu’ yapmasının ardından İlk gün direnç görmeden Kerkük’te kontrolü sağlayan Irak güvenlik güçleri, Peşmerge’nin elinde bulunan ve terör örgütü PKK’nın kontrol noktası yapmaya çalıştığı Musul’un Sincar İlçesi’ni ele geçirdi. Bu yaşananlar gördüklerimizin tabi ki bir kısmı. Fakat neticede Kürtlerin Irak içerisindeki potansiyeli, gücü aşağı yukarı tüm taraflar tarafından bilinmekte iken durup dururken Barzani neden böyle bir hamle yaptı. Sonucu güçler dengesi açısından aşikar olan kendisi için kaçınılmaz sonu neden hazırladı? Refarandum sonuçlandığında sokaklar da Kürt bayraklarından daha fazla İsrail bayraklarını sallamalarına rağmen İsrail’den çıt çıkmıyor. En büyük destekçileri AB ülkeleri ve ABD’de de resmen satmış görüntüsü veriyor ya da vermiş gözüküyor.
Barzani’nin referandum çıkışı sonucun da bunu tamamlayan Kürt devleti kurulma çabası bir gençlik hayalinden öte bir operasyon olarak değerlendirmemiz mi lazım? Bu hamle ile Barzani geriye çekilirken mazlum duruma düşüp Sünni Şii savaşını körükleyen daha büyük bir savaşımı hazırlıyor Uluslararası güçler. Öyle ya PYD’ye verilen silahların başka bir amacı yok sanırım. İşte bunlar cereyan ederken bu olayın kazananı ve kaybedeni kimler diye baktığımızda. İran ve Irak merkezi yönetiminin bu olayda prestij ve mevzi kazandığı kesin. Barzani , İsrail ve ABD’nin prestij ve mevzi kaybettiği söylenebilir şimdilik. Türkiye açısından burnunun dibinde bir Kürt devleti riskinin ötelendiğini görmek rahatlatıcı gibi gözükse de 2014 bu yana Barzani ile yapılan petrol ticareti akamete uğrayacağı kesin gözüküyor.
Tüm bunlara komplo teorilerine rağmen Ortadoğu satranç tahtasında İran lideri Humeyni’nin tabiri ile “siyasi fahişe“ olarak isimlendirdiği Talabani ölse bile bu zihniyetin kalıntılarının halen geçerliliğini koruduğu zihniyetini Talabani’ oğlu Bafer Talabani’nin KYB’si hiç silah sıkmadan Barzani’yi yalnız bırakmasında başka bir açıdan değerlendirmeliyiz. İşte Ortadoğu böyle kaypak kaygan bir zemin zaman zaman kardeş kardeşi kişisel çıkarlarını gözeterek arkadan satabilir. Bazen milliyetin öne çıktığı durumlarda bazende din dahada ileri giderek mezhep ve kabile çıkarları öncülük edebilir. Bu coğrafyada yaşayacak ve ayakta kalacaksa bu kriterleri göz önünde bulundurmalı buna göre hareket etmeli devletler. Tabi ki bileğinin gücüde en önemli faktör. Yoksa Dimyata prince giderken evdeki bulgurdan olursun.
Hayırlı işler dileği ile Rabbim yar ve yardımcımız olsun.
Facebook Yorum
Yorum Yazın