DESTANSI BİR YAŞAMDIR BEŞİKTAŞLILIK

"Büyük tutkular, büyük ruhlar içindir." Wilde

Bu ayki yazımı, Antep'e 2-0 yenildiğimiz maçın ertesinde yazıyorum. Yazı için bilgisayarın karşısına geçtiğimde, ilk kez konu sıkıntısı çekebileceğimi düşündüm. Ama maçtan hemen sonra kardeşimin kartal bayrağını pencereden sarkıtmaya çalıştığını görünce, Beşiktaşlılığın kesinlikle basit anlamda bir galibiyet ya da mağlubiyetin çok ötesinde bir anlam taşıdığını farkettim. Bende takımlarının maç sonuçlarını rastlantı eseri birkaç gün sonra öğrenen birçok tanıdığım gibi yaşasam nasıl bir tarz oluştururdum acaba?

Dünyanın hangi ülkesinde, hangi takımın haftalık bir karşılaşmasından bir kitap oluşturulabilir? Halkın Takımı'nın maç hazırlığıyla, maç günüyle, seyircisiyle, maçıyla ve maçtan sonrasıyla tüm süreci destansı bir havada geçer ve bu süreç lig boyunca 34 ciltlik bir ansiklopedinin bir ciltlik şölenine dönüşür. Bu nasıl bir sevgidir? Bunu hangi maneviyat açıklayabilir? Yeryüzünde böylesine bir coşkuyu, tutkuyu açıklayabilecek bir ifade biçimi var mıdır? Çok araştırdım fakat bulamadım. Basından öğrendiklerimden hareketle, birçok soru zihnime takılıyor. Neden Pakistan eski devlet başkanı sayın Müşerref ülkemizi ziyaretinde, programını Beşiktaş maçlarına göre yapardı? Neden sadece Beşiktaşlılar çocuklarına Beşiktaş'ı çağrıştıran isimler verirler? Neden sadece Beşiktaşlılar yaşamları süresince yaşadığı her anı destansı bir havada yaşarlar? Düşündükçe, çok yakın çevremden çarpıcı örnekler geliyor aklıma.

Yıllar önce amcam, dedemi umre için havaalanından kutsal topraklara gönderirken, yapmasını istediği bir şeyler olup olmadığını sormuştu dedeme. Dedem hayır cevabını vermişti. Amcamda "Belki Beşiktaş'ın maç sonuçlarını arar söylerim." deyince dedem onaylar gibi başını sallamış ve uçuş kapısına yönelmişti. Bu bilginin, dedemin aklına kutsal topraklarda gelmediğini biliyorum. O mübarek topraklarda bir anlamı da olmayabilirdi. Ama giderken amcamın kendisinden isteyebileceği tek bilginin bu olabileceğini tahmin etmesi, amcamın yaşamında Kartal'ın ne kadar merkezde olduğunu anlamamı sağlamıştı. Nasıl böyle bir aşk olabilirdi? Amcam açısından Kartalla yaşanan hayat destansıydı ve alternatifi yoktu.

Batuhan için Beşiktaş'ın anlamı çok daha farklıdır. Beşiktaşla yaşam onun için zirvedir. Karşılaştığı her arkadaşına İnönü'de son maçta yaşadıklarını anlatmaya ne zaman başlayacağını hep merak ederim. Merakım uzun sürmez, çünkü hoşbeşten sonra stada gidiş serüveni anlatılır, karşılaşmanın kalitesi ve seyirci atmosferi anlatılır, eve dönüşün nasıl olduğu en ince ayrıntısına kadar izah edilir. Televizyondan ve stattan izlediği Kartal maçları, Batuhan için destansı bir atmosferdedir. Evde maç izlerken, yanındaki arkadaşları ona gıptayla bakarlar. Maçlara konsantresi, maçı yaşaması, başarılı sonuçlarda - bazen kötü sonuçlarda da - bayrağı kapıp pencereye asmaya çalışması gibi bir çok eylem nasıl izah edilebilir? Bu muhteşem sevgi, bu destansı yaşama coşkusu nasıl açıklanabilir? Tüm Beşiktaşlılarda olan bu coşku, bu yaşama sevinci neden diğer taraftar gruplarında olmaz? Beşiktaş'ı farklı kılan ne? Halkın Takımı olması, halkın bağrından çıkması, halkın kendisi olması mı sadece?

İyi bir Beşiktaşlı olan Osman ağabey neden bir arkadaşı için kaygı duyar derecede üzülür? Onun için her hafta

Allah'ın bir lütfu gibi huzur, mutluluk ve sevinç içerisinde geçerken, arkadaşı hep can sıkıntısı içerisinde haftasonunun bitmesini bekler. Aralarında tek fark var. Osman abi gerçek bir Beşiktaşlı ve yaşamın tüm nimetlerini, lezzetlerini ve hazlarını birleştiren bir takımın ferdi olarak destansı bir hayat sürüyor. İçten ve samimi bir niyetle, arkadaşının bundan mahrum kalmasının üzüntüsünü yaşıyor. Osman abinin her haftasonunu, böylesine muazzam bir havada geçirmesi kaç kişinin hayatında olumlu bir etki yapmıştır? Kaç kişinin Halkın Takımı'ndan yana olmasını sağlamıştır?

Bütün bunlar, bilgisayarın karşısına oturduğumda bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Bu 3-4 örnek bile anlatmak istediklerim için yeterli diye düşünerek masamdan kalktım. Saat gece yarısını çoktan geçmişti ve yarın okul vardı. Soluklanmak için balkona çıktım. Birçok evin ışığı hala yanıyordu. Hayat aralıksız devam ediyordu. Işığı yanan evleri düşündüm. Acaba kaç evde yaşam destansı bir havadaydı? Kaç ev Halkın Takımı'ndan yana, coşkulu, mutlu, huzurlu ve dingin bir hayat sürüyordu? Ben yüzlerle ifade edebilecek derecede arkadaşlarımın yaşamına siyah beyazı eklemiştim. Ama bu yeterli olabilir mi? Güzel ülkemin halkı, yüzyıldan fazla bir süre önce bağrından bir ruh çıkardı. Bu Beşiktaş'tı. Maalesef arkası gelmedi ve halkın bağrından çıkan tek büyük olarak kaldı. Maddi güç kullanılarak, medya kanalıyla halka dayatılan bir ruh değildi bu. Kaynağı ve üstlendiği misyon dışarıdan gelen bir kültürün temsilcisi de değildi. Gücünü sadece halktan alan, duruşuyla, ilkeli oluşuyla, tutarlılığı ve yaşam biçimiyle halkın gönlünde taht kurmuş bir ruhtu Beşiktaş ruhu. Bana böylesine destansı bir yaşamı veren yaratıcıya sonsuz şükranlarımı sunarak yazımı bitirmek için tekrar bilgisayarımın başına geçtim.