Son günlerde Sayın Cumhurbaşkanımızın 34. Osmanlı Padişahı ve 115. İslam Halifesi Abdülhamid Han’ın ‘’Devri iktidarında toprak kaybetmedi’’ ifadesi üzerine bazı cahiller, Abdülhamid Han’ın devrinde büyük toprak kayıpları yaşandığını söyleyip, 93 Harbinde kaybedilen topraklarımızı delil gösteriyorlar. Bu tamamen çarpıtmadır. Zira Sultan Abdülhamid döneminde Meşruiyet ilan edilmiş ve bu savaşı meclis onayı ile Mithad Paşa hükümeti çıkarmıştı.
Evet, resmi olarak bakıldığında Abdülhamid Han 1876 Ağustosunda padişah olsa da idareyi ancak 93 harbinin sonunda yani 1878 Mayısından itibaren ele almıştır. Bu esnada olan olmuş ve Mithat Paşalar yüzbinlerce km2 toprağı kaybetmişti. Sultan Kanuni Esasi gereği savaşı sarayda adeta pencereden izlemek zorunda kalmıştır. Felaketi gördüğünde ise Meclisi lav, meşrutiyeti iptal etmiş tüm yetkiyi eline almıştır. Ayastefanos (Yeşilköy) antlaşmasını da yok sayarak Berlin de bir konferans tertip ettirmiş kaybedilen toprakların kısmı azamını geri almıştır. Burada belki 1881’den itibaren Mısır’ın İngiliz idaresine geçtiği söylenebilir. Ancak bu da Abdülhamid Han zamanında kaybedilmiş sayılmaz. Zira 1800’ün başından itibaren Mısır eyaletimiz önce Napolyon’un sonra Kavalalı Mehmet Ali Paşanın sonra yine İngilizlerin işgal ve isyan teşebbüsleri ile karşılaşmıştır. Yani Abdülhamid Han’a kadar geçen yaklaşık 80 sene Mısır kontrolümüz altında değildi. Zaten Lozan antlaşması maddeleri incelendiğinde Mısır’ın 24 Temmuz 1923’te resmi olarak kaybedildiği görülür. Onlardan evvel ki kayıplar resmi değil fiilidir.
Gelelim ‘’Kıbrıs’ı İngilizlere Abdülhamid Han verdi’’ iftirasına! Bu mesele cennet mekân Sultan Abdülhamid Han’a atılan en büyük iftiralardan biridir. Birazcık okuması yazması olan herkes bunun yalan ve iftara olduğunu çok kolay anlayabilir. Nasıl mı? Hem de İnönü vakfının web sayfasına girerek. Şimdi önce bu vakfın web sayfasının linkini buraya koyuyorum hem de bahse konu olan Lozan Muahedesinin (Antlaşması) 20. maddesinin metnini de ilave ederek. Sonra Kıbrıs’ın çok kısa hikâyesini de anlatayım… (https://www.ismetinonu.org.tr/lozan-baris-antlasmasi-tam-metni/)
Madde 20 - Türkiye, Britanya Hükümetince Kıbrıs’ın 5 Kasım 1914’te açıklanan ilhakını tanıdığını bildirir. Şimdi biraz aklımızı kullanalım: Şayet Kıbrıs’ı İngilizlere iddia edildiği gibi 1878 yılında Sultan Abdülhamid Han verdi ise 24 Temmuz 1923’te ki Lozan Antlaşmasında bir daha mı verildi? Bir yer iki defa İngilizlere nasıl verilebiliyor?
Peki, 1878 yılında Abdülhamid Han İngilizlere Kıbrıs hakkında nasıl bir tasarrufta bulundu? O tarihte Kıbrıs’ta ne oldu? Çok basit! Bugün Türkiye için İncirlik üssü ne ise o günde Kıbrıs o konumdadır. Türkiye Cumhuriyetinin ABD’ye İncirlik üssünü vermesi nasıl ki tapusunu vermek demek değil ise; o günde Osmanlı Devletinin Kıbrıs’ı üs olarak Britanya Krallığına vermesi tapusunu vermek demek değildir. Zaten öyle olsa İsmet Paşa ve Türk delegasyonu Lozan’da bunu bir kez daha veremezdi.
Peki, üs olarak da olsa sultan Abdülhamid Han neden Kıbrıs’ı İngilizlere verdi? Onun sebebi de çok basit; 1878 yılı bahar aylarında Rus işgal kuvvetleri İstanbul Yeşilköy’e (Ayastefanos) gelmişlerdi. Hatta daha sonra son Çar olacak olan Nikolay Aleksandroviç Romanov Yeşilköy’e kadar gelen Rus kuvvetlerinin komutanı ve mevcut o an ki Rus Çarının da kardeşi idi. Yeşilköy’den çektiği telgrafta ‘’Exelansları şu an Abdülhamid’in sarayının ışıklarını görüyorum, isterseniz saraya kadar gideyim’’ demiştir...
Peki, mağlup durumda ki Osmanlının sorumlusu da Padişah 2. Abdülhamid Han değil miydi 1878 yılında ki bu hezimetten? Hayır değildi işte! Çünkü 1876 sonunda Meşrutiyet yönetimine geçilmiş ve Kanuni Esasi ile ülkeyi yönetme erki komple Meşruti Meclise verilmişti. Meclisten çıkan Mithad Paşa hükümeti de hiç gereksiz yere Rusya ile Harp çıkarmış ve adam gibi de orduyu savaştırmayarak bu ağır mağlubiyeti almıştık.
Yazımın yukarda başlarında belirttiğim üzere Padişah Sultan Abdülhamid Han anayasa gereği (Kanuni Esasi) yetkisiz olduğundan savaşı adeta Yıldız Sarayının penceresinden izlemek mecburiyetinde kalmıştır. Bunu bildikleri halde bugün dahi içimizde bir kısım alçaklar Batıcı Mason Mithad Paşacı hükümetinin aldığı hezimeti Ulu Hakan Abdülhamid Han’a fatura etmektedirler.
Hayır, 93 Harbi diye bilinen 1876-1877 Osmanlı Rus Harbinin hem çıkmasında hem de hezimetinde ki mesuliyet Mithad Paşa hükümetinindir. İşte, Payitahtın dahi tehlikeye düştüğünü gören cennet mekân Sultan Abdülhamid Han Anayasadan (Kanuni Esasi’den) aldığı yetki ile bu beceriksiz ve gaflet içerisinde ki meşruti meclisi lağvetmiş baş sorumlu Mithad Paşayı da tutuklatmıştır. Mithad Paşanın neden Rusya ile savaşa girdiğinin sebebi de kısaca şudur; 1853 Kırım Harbine Mustafa Reşit Paşa İngiliz ve Fransız kuvvetleri ile neden girdi ise Mithad Paşa da bu yüzden girmiştir. O da İngilizlerin taşeronu idi ve Osmanlı-Rus savaşı çıkması için yanıp tutuşuyordu. Bir sebebi daha vardı savaş çıkartmak için bu konumuzun dışında olduğu için açmadan başlık olarak vereyim. O da Abdülhamid Han’ın amcası olan ve yine Mithad Paşaların Serasker Hüseyin Avni Paşaya bileklerini kestirerek şehit ettirdikleri 32. Osmanlı Sultanı Abdülaziz Han cinayetinin hesabını vermemek idi. Hem savaş çıktığında memleket bu gaile ile uğraşacak ve cinayet unutulacak hem de İngilizlerin yüce menfaatleri için Ruslar yıpratılacaktı.
Tarih bize göstermiştir ki askeri darbe neticesi iktidara gelenler düşmanla savaşamazlar. Mithad Paşa hükümeti de Serasker Hüseyin Avni Paşa ya askeri bir darbe yaptırıp 32. Osmanlı Padişah’ı Abdülaziz Han’ı şehit etmiş ve yerine getirdikleri 5.Murad’ın kişiliksiz konumundan mütevellit tüm idareyi ellerine almışlardır. 5.Murad Han’ın hastalanıp tahttan inmesinden sonra ise bir an da sıra gereği şehzade Abdülhamid Han tahta çıkmış ve Mithad Paşalara verdikleri söz gereği Meşrutiyeti ilan etmiştir.
İşte bu ahval ve şerait içerisinde hezimete uğrayan devletimiz başkentini de kaybedip tamamen yıkılmaması için idareye el koyan Abdülhamid Han önderliğinde bir dizi önlem ve eylem kararı almıştır. Bunlardan başlıcaları da neredeyse tüm Balkanları kaybettiğimiz Ayastefanos (Yeşilköy) muahedesinin iptali ve onun yerine de Berlin konferansının toplanıp kaybedilen yerlerin masada tekrar kazanmıştır. Tabii ki bunu tek başına yapmamıştır. Rusların ezeli ve ebedi düşmanı Britanya Krallığını yanına almış desteğini elde etmiştir. Buna karşılıkta geçici olarak bir süreliğine Hindistan üzerinde geçiş noktası olan Kıbrıs adamızı ÜS olarak (tapusunu değil) İngilizlere vermiştir. Yani Mason Mithad Paşanın bugünkü aynı gafletteki torunlarının iddia ettikleri gibi tapusunu vermemişlerdir. Kıbrıs’ın tapusunu İsmet İnönü İsviçre’nin Lozan şehrinde yapılan muahedenin 20.maddesi ile İngilizlere vermiştir. Mevzu budur. Vesselam...
Facebook Yorum
Yorum Yazın