Pkk ve onun siyasal destekçisi BDP ve bazı Kürt ulusalcı siteler yıllardır şiddet uygulandığından dolayı Kürt siyasal haklarının genişlediğini söylemektedir. Pkk ne kadar şiddet uygularsa ; ne kadar askerimizi ve masum vatandaşımızı öldürürse o kadar daha fazla hak elde edildiğini savunmuşlardır. Hatta bu görüşe bir çok liberal islamcı ve muhafazakâr aydında zaman zaman katılmaktadırlar. Ne kadar kan dökülürse ne kadar asker ve polis şehit olursa o kadar Kürtler siyasal haklarını alabilmektedir. Acaba gerçekten durum böylemidir? Şiddet yükseldikçe mi haklar alınabilmektedir? Herkes dünya da ve Türkiye de haklarını böylemi almaktadır? Doğrusu bu mudur? Gelin bunu bir inceleyelim...
Mesela Türkiye de yıllardır iki kesim rejimin mağduru olarak bilinir; muhafazakâr dindar kitle ile Kürtler... Burada muhafazakâr dindarları ele alalım mesela ; bu kitle inançları gereği kadınlarının kızlarının başörtüleri ile tüm kamu da ve sosyal hayatta yerlerini almak istemektedirler. Başörtülü avukat, hakim, savcı olmak istemektedirler. Başörtülü öğretmen ve müdire hatta kaymakam ve vali olmak istemektedirler. En önemlisi de tıpkı Merve Kavakçı misalinde olduğu gibi başörtülü milletvekili olmak istemektedirler
Türkiye de TBMM’den kovulan sadece Leyla Zana olmamıştır. Kürtçe konuştuğu için meclisden Leyla Zana’ nın kovulduğu gibi Sayın Merve Kavakçı da başörtülü olduğu için meclisden ulusalcı faşistler tarafından yaka paça dışarı atılmıştır.
Hem de bu dışarı atma işlemini dünyanın en kibar siyasetçisi olduğu iddia edilen merhum Bülend Ecevit tarafından yapıldığına şahit olmuşuzdur. Bir müslüman hanımefendi sadece mesture olduğundan dolayı, şiddetle uzaktan yakından alakası olmadığı halde hem de Amerika Colombia Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olabilecek kapasitede iken BU HANIMA HADDİNİ BİLDİREN kara suratlı 178 insanlık düşmanı laik yobaz tarafından dışarı atılmıştır
Leyla Zana meclis de susturulurken dışarıda ona kucak açmış Pkk’sı sahip çıktı. Pkk şiddeti artırdı her gün karakol bastı. Mitingler yapıldı. Kürtçe bu meclis de konuşulabilirdi belki ama bunun yolu şiddet değildi.
Buna karşılık laik Kemalist ulusalcı dikta da şiddetini artırmış ve1990’li yıllarda onyedi bin faili meçhul cinayet üstlenmiştir. Ülke bilhassa güneydoğu kan gölüne dönmüştür. Peki Kürtlerin hakları bu sırada mı verildi; hayır ! Şiddet artarsa demokratik haklar verilmez aksine azalır.
Taa ki millet iradesi meclise yansıdıkça, ülke derin devlet çetelerinden temizlendikçe darbeci cuntacı ve Ergenekoncu habis urlar milletimizin sırtından beyninden ayıklandıkça ileri demokrasinin nimetleri Kürtlere de muhafazakâr dindar halka da yansımaya başlamıştır. Önce Kürtçe üzerindeki baskı kalkmış TRT ŞEŞ gibi devlet eli ile Kürt vatandaşlarımızın ana dilde haber alma hakkı iade edilmiştir.
Seksen yıllık Kemalist zorbalığın yaptığı red, inkar ve asimilasyon politikaları bırakılmıştır. Ülkemizde Kürt vatandaşına kardeşim diyen bir Başbakan ve partisi iktidardadır artık ama Pkk terör örgütü ve onun sempatizanları halkımıza doğruyu söylemiyorlar. Halkımız bilhassa Kürt vatandaşlarımıza büyük manüpülasyon ve dezenformasyon gösterilmektedir. Bu büyük bir aldatmacadır. Şiddeti savunanlar ancak daha fazla fakir fukara insanımızın katledilmesine vesile olmaktadır. Bu ister şehid olan askerimiz polisimiz olsun isterse dağda ölen terörist olsun. Hepsi bu ülkenin evlatlarıdır ve yitirilmiş insanımızdır.
Üniversitelere kızlarımız artık başörtülü olarak girebilmektedirler. Yakında kamusal alanda da tüm haklarını elde edeceklerdir. Ama bu hep meşru haklı zeminlerde yapılacak olan mücadeleler ile gerçekleşecektir. Tıpkı bundan önce olduğu gibi.. Şiddete bulaşmadan ve konjonktürü de değerlendirerek.
Facebook Yorum
Yorum Yazın