Ülkemizde son günlerde konuşulan ana gündem maddesi haline gelen dış ticaret açığı, emek ve sermayeyi değersiz kılmaya başladı. Zira üretip ihraç ettiğimizin %30 fazlasını ithal ettiğimiz bir kısır döngü içerisinde yapılır hale geldi bu iş. Fakat ülke ekonomisinin güçlenmesi için asıl amacın, ülkemizde üretilmiş ürünleri ihraç edip para kazanmak ve yerel sermayemizi güçlendirmek olması gerekir. Bunun artık olmazsa olmaz koşulu haline gelen katma değerli ürün üretimi ve ihracatını mutlaka gerçekleştirme zamanı gelmiştir. Aslına bakılırsa bu değişim ekonomisinin bir parçasıdır.
Bu değişimi yaşam felsefesi haline getirmek küçük bir hareketle sadece zihinsel olarak verilecek bir kararla başlamalıdır. İşletmeleri yönetenler bu kararı verdikten sonra markalaşma çalışmalarına yönelik yapılacaklar ve yapılanlar bütünleşecek, dolayısıyla kendi sektörümüzde fark oluşturan yapıda bir üretim modeli oluşacaktır.
Ülkemizde bu güne kadar bu modelde üretim yapıp bunu yaygınlaştıran işletme örnekleri çoktur ama bunu ihracat rakamları içerisinde değerlendirdiğimizde hala oransal büyüklüğe sahip değildir.
Bu konuda TİM bir stratejik plan ortaya koymuş bulunmaktadır. Bu stratejik kararların hızla uygulanmasını sağlayarak bu kısır döngüyü kırdığımızda dış ticareti dengelemek mümkün olabilecektir. Bunun da temelinde ülkemizde üretilen payın fazlalığı yatmaktadır. Bu konudaki çalışmaların içerisine teknolojiyi dahil ettiğimizde, ülkemizdeki üniversitelere de büyük görevler düşmektedir. Son yıllarda hem sayısı artan hem de alt yapısı güçlenen üniversitelerimiz ülkemizin kanayan bu yarasının tedavisi için, elini taşın altına mutlaka sokmalı ve bu konuda aktif rol almalıdır.
Gelişen 20 ülkenin ekonomileri incelendiğinde, teknoloji üretimlerinde üniversitelerinin payının büyük olduğu ve bu konuda öncü rol aldıkları görülmektedir. İş dünyası ve üniversite işbirliğinin sonuçlarını net olarak izleyeceğimiz alan da işte tam olarak burasıdır.
Üniversite ve iş dünyası işbirliklerine yönelik yapılan istatistikler, ülkemizin bu konuda 81. sırada olduğunu göstermektedir. Bu sıralamada gösteriyor ki, bu işbirliğini geliştirmeye yönelik daha somut adımlar atılmalı ve sonuçlar ortaya konulmalıdır. İhracat rakamları içerisinde teknolojik ürün ihracatının payı bu şekilde arttırılacak ve ülkemizin dışarıda ithal etmek zorunda kaldığı pek çok ürün artık ülkemizde üretilir hale gelecektir. Ama tüm bunların yanında değişim ekonomisinin gerisinde kalmış görünen “dahilde işleme yönetmeliklerini” de güncelleyerek sadece ithalatı yapılıp dahilde hiçbir katma değer ilave edilemeyen ithalatların da yapılmasının önünün kesilmesi bu sorunun çözümüne yönelik kararlardan birini teşkil edecektir.
Markalı ürün ihracatının teşviklerinin arttırılması özgün tasarım ve ürünü farklı teknolojik gelişmelerle güçlendirecek uygulamaların desteklenmesi, bu sürecin sonuç getirmesine katkı sağlayacaktır.
Elbette ki değişim kolay değildir. Ekonomik değişim de acı reçeteyi gerektirebilir. Yarayı tedavide bu ilaçlar dünyadaki gelişmiş ekonomilerde uygulanmış ve tedaviye katkı koymuş olan uygulamalardır. Umarım ülkemizde de uygulanması, hem süreci hızlandıracak hem de ülkemizin 2023 vizyonuna destek olacaktır.
Selam ve sevgilerimle,
Facebook Yorum
Yorum Yazın