“Ben yola çıktığımız arkadaÅŸlarımın benimle olduklarını bilmek isterim, olmadıkları anda bana söylemelerini arzu ederim. Son MKYK’da yaÅŸananlar benim için önem imtiyaz etmiyor. Ancak yöntemi refik olmak ile baÄŸdaÅŸtırmadım. Hedef önemli ise hepimizin bir muhasebe yapması gerekiyordu. Bu anlamda yaptığım istiÅŸareler neticesinde AK Parti’nin birliÄŸinin devamı için refik deÄŸiÅŸmesindense genel baÅŸkan deÄŸiÅŸiminin doÄŸru olacağı kanaati etkili oldu. Bu baÄŸlamda önümüzdeki kongrede aday olmayı düÅŸünmüyorum.
Nefsimi ayaklar altına alırım, asla dava arkadaÅŸlarımın kalbini kırmam. Bu kadroların üzülmesine izin vermem. (…) Bu süreçte kimsenin partide bir ayrışmaya izin vermemesi talebinde bulunuyorum. Bütün teÅŸkilatımıza teÅŸekkür ediyorum.
Bugüne kadar önünüzdeydim bundan sonra içinizdeyim.” (A. DavutoÄŸlu)
Bu sözlerle veda etti Ahmet DavutoÄŸlu. Ä°lk kez böyle nezih tarz ve sorumluluk duygusuyla bir davranış sergileniyor. “Refik olmakla baÄŸdaÅŸtıramamak” en azından bu kademede bir yol arkadaÅŸlığının yürümeyeceÄŸinin bir ifadesi. Parti içinde etkili olamamak, yönetme zorluÄŸunu da getirir. Basında birçok anlaÅŸmazlık konuları dile getirildi. Aynı davaya inanmış olsalar da belli ki, yöntemde anlaÅŸamamışlar.
Öncelikle partili cumhurbaÅŸkanlarının, kendi partilerine karşı ilgisiz olduÄŸu bir durumu bu ülke hiç yaÅŸamadı. Üstelik ÅŸimdiki gibi seçilmiÅŸ ve aslında fiili olan en azından yarı baÅŸkanlık sistemi yoktu. Kaldı ki AK Parti, sadece bir parti deÄŸil, bu ülkenin deÄŸiÅŸim-dönüÅŸümünün dinamosu. Bunu bir tespit ettikten sonra, sanki ilk oluyormuÅŸ da “hadi ÅŸaşıralım” havasını bırakıp, baÅŸka boyutlardan ele alalım.
Çok partili döneme geçildiÄŸinden beri ilk kez, oldukça dirayetli ve gittikçe de gücünü arttıran bir partiyle tanıştık. Sadece Türkiye deÄŸil, dünya siyasetinde de adından söz ettiren, girdiÄŸi her seçimden üst üste baÅŸarıyla çıkan ve iktidarda olduÄŸu halde yıpranmadan yoluna devam eden bir parti. Lideri de gençlik yıllarından itibaren aktif siyasetin içinde olan, iyi gözlem yapmış ve toplumun beklentilerini doÄŸru okuyup, planlı bir ÅŸekilde yürüyen, artık karşıtlarının bile hakkını teslim ettiÄŸi bir siyasetçi.
Yirmi beÅŸ yıldır dava arkadaşı olan ErdoÄŸan ve DavutoÄŸlu’nun, hâla aynı düÅŸüncede olmalarına raÄŸmen yol ayrımına gelme nedeni, ikisinin farklılığından ziyade, partililerin liderleri dışında birinin parti içindeki etkisinin daha fazla olmasını istememeleri. Hoca, entelektüel, birkaç dil bilen, siyaseti bilim olarak okumuÅŸ ve bu konularda da çalışmaları olan biri. Burada mesele, bir baÅŸkasının yetersiz olup olmaması deÄŸil, okunamayan bir sosyal psikoloji var. Bu okunamadığı müddetçe de ne AK Parti, ne de ErdoÄŸan anlaşılacak.
DavutoÄŸlu, kongrede genel baÅŸkan olduÄŸundan beri, tüm muhalefetin onu itibarsızlaÅŸtırmak için söylediklerini biliyoruz. Daha sonra ise sürekli, usul farklılıklarını kullanarak fitne yaydılar. Bu o kadar artarak büyüdü ki, zaten parti içinde buna teÅŸne olan bir kitlede de alıcı buldu. Artık, sözcükler taranır hale geldi. Danışmanlık ya da DışiÅŸleri Bakanlığı döneminde de bir takım ayrılıklar olmuÅŸtur. Bu bilinerek, mutabakatla Genel BaÅŸkan seçildi. Fakat sorun, parti içinde kendi tarzını yönetebilme kolaylığı açısından etkili kılmak istediÄŸinde, henüz buna hazır olmayan bir sosyal kitleyle karşılaşılmasıydı. Biz hep genelde tersinden bakmayı, tek bir adamı ve onun gücünü konuÅŸurken, 20 küsur milyonluk kitlenin ne gücünü, ne sosyal
psikolojik gerçeÄŸini konuÅŸuyoruz.
Bu topraklar, ezilmiÅŸ insanların toprakları. Türk olanların dahi asimile edildiÄŸi, hatta farklı ırkların bile açık asimilasyondan dolayı kendi kültürlerini aralarında korumalarının nispeten kolay olduÄŸu bir ülke. Bir avuç azınlık tarafından hor görülmüÅŸ milyonlarca Anadolu insanı, en yakın tarihle son yüzyıldır ertelenmiÅŸ taleplerine cevap verebilecek bir partiye ve onun liderine sıkı sıkıya tutunduysa, masaya yatırılması gereken asıl bu nedenler ve bu ezilmiÅŸ insanların korku ve kaygılardır.
Birey olarak bu duygudan kurtulup daha dıştan bakan insanların, tüm yaÅŸananları “demokratça” bulmamaları doÄŸru olsa ne yazar. Bugün, ülkenin en büyük Türk, Kürt, Çerkes, Laz, Ermeni partisi AK Parti oluyorsa, diÄŸer partiler tahkir ve edebiyatı bırakıp da önce kendi ülkesini, makro ölçekte ise Batı’nın 3.dünya denilen bölgeleri okusunlar. Bugün Zimbabwe’de CapeTown‘da, Kahire, Amman, Malezya, Kudüs’te Recep Tayyip adlarında bir enflasyon varsa, nedenlerini anlamak lazım.
AK Parti ve Lideri, talep edilen kitlelerin sorunlarına çözüm üretme iddiasında olan ve onların yaralarını görüp bu yaraları açanlara ilk defa ciddi meydan okuyan bir parti ve lider. Dolayısıyla bunu asla kaybetmek istemiyorlar.
Alevilerin, onca yıldır umursamadıkları cemevi gibi talepleri AK Parti’den istemeleri, karşıtlarının bile bilinçaltında umudun adresi olduÄŸunun bir göstergesi deÄŸil mi!
Hoca, iyi bir gözlemci ve siyaset bilimci. Bu sosyal gerçeÄŸi okuduÄŸundan, ÅŸimdilik ihtiyaç duyulduÄŸu kadar varolmayı seçti. Vedasında, ilk olarak gençlere, daha az yaralı olanlara seslendi. Yani geleceÄŸi daha saÄŸlıklı inÅŸa edeceklere.
HoÅŸ sadâ bırakan hüzünlü bir vedaydı.
Facebook Yorum
Yorum Yazın