Joe Cocker
ÇEVREDEN MERKEZ’E YÜRÜYÜŞ
Geçen ayki baş yazımızda kısmen değindiğimiz Türkiye’nin demokrasi sürecini bu ayki baş yazımızda biraz daha irdeleyeceğiz. Yazımızın başlığı ise meşhur batılı pop şarkıcı Joe Cocker’in “Un chain my heart”( yani kalbimin zincirlerini kır)’ın Türkiye’nin demokrasi mücadelesi ile ne ilgisi var diyeceksiniz? 1923-1950 yılları arası Tek parti ile yönetilen ülkemizde nüfusun %80’i belki köylerde yaşıyordu. Büyük şehirlerde yaşayanlarda ticaret ve sanayi ile uğraşanlarda, bürokraside hakim olanlarda ya tek parti yandaşları yada azınlıklar idi. Yani kurtuluş savaşını yapmış halkımızın en az %80’nin yönetimle alakası yoktu. Yani halkın iradesini yönetimde olmayı bırakın herhangi bir refah düzeyinde ilerlemenin olduğu hiçbir yerde yoktu.
Ülkenin merkezinde yaşayanlar İstanbul ve Ankara da dükalık sürenler, pembe köşkte yaşayanlar, tek parti saltanatı sürenler halkımızın % 80’inden kopuk yaşamışlardır. Taki 14 Mayıs 1950’den itibaren Demokrat Partinin seçim kazanması ve halkın en azından bir kısmının mecliste temsil edilmesi ile. Gerçi Demokrat Partinin temsili de ülke yönetimine bu sessiz çoğunluğu yeterince sokamamıştır. Ama biraz nefes aldırmıştır.
Şimdi moda tabiri ile halk çevreden merkeze bu yıllarda yürümeye başlamıştır. İlk sivil Cumhurbaşkanı, ilk halkın seçtiği başbakan bu dönemde seçilmiştir. Anadolu’nun sessiz çoğunluğu okumaya başlamış, devlet kadrolarında yer almaya başlamıştır. 1970’li yıllarda gelişen siyasal hareketlerde bu bürokrasinin kırılmasına az da olsa katkıda bulunmuştur. İşçi, köylü, öğrenci kesimi siyaset yapmaya başlamıştır. 80’li yıllarda ise 1. ve 2. Özal iktidarları zamanında Anadolu esnafı sermayesi, okumuş kesimi başta yerel yönetimler olmak üzere iktidarlara da girmeye başlamışlardır. Bu sessiz çoğunluk yani çevreden merkeze yürüyüş 80’li yıllarda daha da çoğalmış, bürokraside hukukta ve hayatı kuşatan tüm sosyal kesimlerde kendini hissettirmeye başlamıştır. Yani çevreden merkeze yürüyüş hızlanmıştır. 3 kasım 2002’den itibaren ise Çankaya köşkü hariç çevrenin yerleşmediği merkez kalmamıştır. Tabii bu hep toplum mühendislerinin tespitleri. Bunları hep medyadan öğreniyoruz. Yine bu uzman kesimin tespitine göre halkın büyük kısmı şehirlerdedir. Yönetime bizzat katkıda bulunmaktadır. Başta yerel yönetimler olmak üzere tüm birimlerde aktif rol almaktadırlar. Yalnız Çankaya köşkü hariç. 864 rakımlı tepe olarak da bilinen Çankaya köşkü mevcut statükonun adeta kalbidir. Yasama, Yürütme ve Yargı’yı ve hatta yüksek öğrenimi(üniversitelileri) bizzat yönetmektedir. Devletin kalbi konumundaki bir makamı mevcut erkler,merkezi güçler öyle kolay kolay çevreden geleceklere teslim etmeyeceğe benzemektedirler.Yani çevredekilerin merkeze yürüyüşü bitmemiştir. Halbuki merkezin çevreden çekineceği bir konu yoktur. Merkezde çevrenin içinden çıkmıştır. Kendi yavrusundan korkan bir Ana-Baba olabilir mi?
Kayseri gibi Türkiye’nin bağrından çıkan bir Abdullah Gül’e Türkiye’nin en önemli sırları,Dış işlerinin bilgileri teslim edildiğine göre bu millet evladından daha çekinilecek ne olabilir? Sayın Abdullah Gül’den daha emniyetli, güvenilir hem batı hem doğu ile diyalogda olan , Avrupa Birliği ile de İslam konferansı ile de köprü vazifesi yapabilecek kaç kişi daha çıkar. Bu ülkede çevreden merkeze yürüyen hiçbir insandan zarar gelmemiştir. Bence çevreye karşı bu şüpheci tutum yersizdir. Bu zincirlerin beyinlerde kırılması gerekmektedir. Gönüllerde kırılması gerekmektedir.
Joe Cocker’in şarkısında söylediği gibi “Un chain my heart”(kır kalbimin zincirlerini) kır merkezle çevrenin arasındaki zincirleri Türkiye...
Facebook Yorum
Yorum Yazın