Her insan dünyaya, kendine özgü bir bakış açısıyla bakar. Eğer bir insanı anlamak istiyorsak, dünyaya onun bakış açısıyla bakmalı, olayları onun gibi algılamaya ve yaşamaya çalışmalıdır. Karşımızdaki kişinin yerine geçerek kurduğumuz empati kısa süreli olmalıdır. Aksi takdirde empati kurmuş olmayız. Kendi bakış açımızı kaybederiz.
Karşımızdaki kişiye benzemek veya sempati duymak, empatiden farklıdır. Bir insana sempati duymak demek, o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerinin aynısına sahip olmak demektir.
Empati kurmuş sayılmamız için, karşımızdaki kişinin duygularını ve düşüncelerinin kısaca ne demek istediğini doğru anlamamız gerekir. Aynı zamanda karşı tarafa da doğru anladığımızı iletmemiz önemlidir. Onunla empati kurduğumuzu anlaması, kendisine önem verildiğini hissetmesini sağlar.
İnsanlar, kendileriyle empati kurulduğunda, anlaşıldıklarını ve kendilerine önem verildiğini hissederler. Yüzümüzü-bedenimizi kullanarak onu anladığımızı ifade etmek ve sözlü olarak onu anladığımızı ifade etmek çok önemlidir.
Empatinin kökeni özbilinçtir. Duygularımıza ne kadar açıksak, hisleri okumayı da o kadar iyi beceririz. Başkasının ne hissettiğini sezebilmenin anahtarı ses tonu, mimikler, jestler, yüz ifadesi ve benzeri türden sözsüz ifadeleri de okuyabilmektir.
Empatinin kişiler arası iletişimi kolaylaştırdığı için empati kurma becerilerini artırmak amacıyla çeşitli meslek gruplarına empati eğitimi verilmektedir.
Sonuç olarak başka birinin ne hissettiğini bilmek satıcılık ve yöneticilikten gönül ilişkileri ve insanların acılarını paylaşmaktan siyasal etkinliğe kadar uzanan pek çok farklı alanda karşımıza çıkar.
Facebook Yorum
Yorum Yazın